İslam’ın temel kaynakları, bir toplumun isyanları ile başına gelenler arasındaki bağlantıyı da haber verir. Mesela, Nuh ve Lût kavimlerinin çöküşü, Firavun ve taraftarlarının helaki gibi pek çok olay sebepleri ile anlatılır. İsterseniz, bir de bu ölçülerle bakalım bugünkü yaşadıklarımıza.

Toplumu bunaltan pek çok sıkıntıyla karşı karşıyayız. Faiz sisteminin toplumu sömürerek fakir fukarayı ezmesi, aile faciaları, iş kazası sonucu hayatını kaybedenler, mevsimlik işçilerin ilkel yöntemlerle taşınması sonucu defalarca can kaybına uğramamız, patlamalar, düşen uçaklar… Bunlar tabii seyri ile meydana gelen olaylar mı İsyan, günah ve haramlarda ısrar edişimizin bunda payı yok mu

Biz, elhamdülillah Müslüman bir toplumuz. Olaylara inancımızın bize kazandırdığı ölçülerle bakarız. Bir de problemlerimize şu Hadis-i Şerif ışığında yaklaşalım:

“Bir toplumda devlet malını haksız yere ele geçirme (gulûl) ortaya çıkarsa, Allah o toplumun kalplerine korku salar. Bir toplumda zina yaygınlaşırsa orada ölümler artar. Bir toplumda ölçü ve tartıda hile yapılırsa Allah onlardan rızkı keser. Bir toplumda adalet mekanizması iyi işlemez, haksız kararlar verilirse o toplumda mutlaka kan dökme yaygınlaşır. Bir toplum sözünden dönüp hainlik ederse, Allah onlara mutlaka düşmanlarını musallat eder.” (Malik b. Enes, Muvatta)

OLUP BİTENİN FARKINDA MIYIZ

Ticari mekanizmamız faiz üzerine kurulmuş durumda. İslam’ın 5 temel esası içinde yer alan zekâtımızı hakkıyla veriyor muyuz Mesela İlmihal kitaplarımızda anlatılan “Toprak Mahsullerinin Zekâtı” konusundan halkımız ne derece haberdar Haramlar konusunda en tehdit edici ayet faizle ilgili olanı değil mi “Faizciler, Allah’a ve Resulü’ne harp açmışlardır.” (Bakara, 279)

Allah hükmünde galiptir. Faizi tabiî sayan bir toplum bunun karşılığını görür. Küresel sermaye, sömürüsünü faiz düzeni üzerinden yürütmektedir. Bunun farkında olan yöneticiler nerede “Ümmetim içinde saptırıcı yöneticilerin bulunmasından korkarım.” (İbni Mace)

İslam; zulmün, mal ve zenginlik hırsının helak edici yasaklar arasında sayar: “Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar.” (En’am, 135) “Sizler için fakirlikten korkmuyorum. Dünyanın inkârcıları helak ettiği gibi, sizi de helak etmesinden korkuyorum.” (Buhari) “Her ümmetin bir fitnesi vardır; benim ümmetimin fitnesi de maldır.” (Tirmizi)

Lût kavmini helak eden sebepler hepimizin malumu: Homoseksüellik! “Siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkınlık yapan bir kavimsiniz.” (Araf, 81) 

Ülkemizde, Lût kavminin yaptığı sapkınlıkları yapan topluluklar türemeye başladı. Hükümet’in AB sevdasıyla yaptığı düzenlemeler sapkın grupları cesaretlendirmiş, ahlak tahribatı toplumu tehdit eder noktaya ulaşmıştır. AB uyum yasası diyerek eşcinsellere dernekleşme hakkı verilmiş, her türlü sapıklığa kapı aralanmıştır. On binlerce genç bu sapkınlıklarını İstanbul İstiklal Caddesi’ndeki yürüyüşle dünyaya ilan etti. Ne oluyoruz, bu gidişin sonu nereye varır, bunu düşünen var mı

SORUMLU YÖNETİCİLER NEREDE

TBMM’nin büyük yanlışlarından biri de, 11. 5. 2005 günü zinayı suç kapsamından çıkarmasıdır. Bu tavır Müslüman toplumun temeline dinamit koymaktan farksızdır. O günden bu yana geçen 10 senede ahlak tahribatı katlanarak devam etti, kötülüğün topluma sirayeti çok hızlı oldu. Tarihimizde örneği bulunmayan bir yanlışı yapan TBMM hatasını bir an önce düzeltmelidir.

Cevat Akşit Hoca, “Üzerimize lanet yağar” diyerek tehlikeye dikkat çekmekte, “Lanetli işe parmak kaldırmak ahiretini yakmak demektir” (Milli Gazete, 5. 12. 2004) sözüyle de milletvekillerinin sorumluluğunu hatırlatmaktadır.

M. Şevket Eygi ise tahribatın büyüklüğüne vurgu yapar: “Ceza Kanunu’ndan zina suçunun çıkarılması ahlaksızlık yangınının üzerine benzin dökmek gibi olmuştur.” (Millî Gazete, 5. 5. 2013)

Başta milletvekilleri olmak üzere, toplumun sorumluluğunu üstlenen tüm yöneticilere şu Hadisleri hatırlatıyorum: “Ümmetimden 2 sınıf düzelirse, bütün insanlar düzelir. Onlar bozuldukları zaman bütün insanlar bozulur. Onlar, yöneticiler ve âlimlerdir.” (Tirmizi) “İnsanlar yöneticilerinin dinleri üzerinedirler.” (Aclûnî, 2/ 311)

Siyasilere de şunu hatırlatırım: “Tıp ilmi insan sağlığını temin ettiği gibi, siyaset de toplumsal dengeyi koruyarak huzuru sağlar.” (Toplumsal Çöküş Teorileri, Ejder Okumuş, Sh. 35)

Bu bilgiler ışığında, toplumun bugünü ve geleceğine sahip çıkacak sorumlu milletvekili ve yöneticilere ihtiyaç vardır. Onlar, toplumun daimî kahramanları olacaklardır.