KUL HÜVELLEZİ ZEREEKÜM FİL’ARDI VE İLEYHİ TUHŞERUN. VE YUKULUNE META HAZELVA’ADÜ İN KÜNTÜM SADIKIYN. KUL İNNEMEL’İLMÜ İNDELLAH VE İNNEMA ENE NEZİRUn MUBİYN” Mealleri de şöyle verilebilir: “(Sizi yaratan) öyle biridir ki sizi çoğaltıp yeryüzüne dağıtandır ve onun huzurunda toplanacaksınız. ‘Ve onlar bu vaad ne zamandır’ derler. Sen de ‘Toplanma hakkındaki ilim ancak Allah katındadır, ben ancak sizi açık bir şekilde uyarıcıyım’ de!”
24. ayetin tefsirinde Hak Dini Kur’an Dili adlı tefsirde şöyle denilmektedir: “Sizi zerre zerre yaratıp arzda yayan, çoğaltarak herhangi bir sebeple şu ülkeye, şu noktaya, şu cemiyete dağıtan da ancak o sizi inşa eden Allah’tır. Yoksa ne çoğalır, ne büyür, ne dağılır, ne de bir yerde mevki tutabilirdiniz. Her nerede olursanız, hangi noktada bir devlet ve cemiyette bulunursanız bulunun sonunda ona sevk olup onun huzurunda toplanacaksınız. O halde niçin sizi başkası yaratmış, başkası büyütmüş ve ölmeyecekmiş gibi davranıyor, başkalarına kulluk ediyor, başkalarından korkuyorsunuz da ona gideceğinize iman ederek her hareketinizde onun rızasını gözetip şükreyleyerek ona gitmek istemiyorsunuz”. Yani Allah kullarını uyarmak için böyle beyanat veriyor. Bakara suresinin 148. ayetinde: “Nerede olursanız olun Allah sizi toplu halde (huzuruna) getirecektir” şeklinde benzer bir ilahi beyan da vardır. Demek oluyor ki Allah’ın huzuruna gidip hesap vermekten kurtulamayacaksınız. Öyleyse ona hesap verebilecek şekilde dürüst hareket ediniz.
Cahiliyet devri insanları 24. ayette mahşerin olacağı bildirilince onun ne zaman olacağını peygamberimize sordular. 25. ayetle Yüce Allah da Peygamberimize cevap olarak: “(Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisinin Allah katında olduğunu bildirmesini ve kendisinin sadece uyarıcı olduğunu söylemesini emretmiş ve böylece uyarı veya korkutma olarak kıyametin olacağını söylemenin yeterli olacağı belirtilmiştir. Burada soranlara bir kınama da vardır. “Size kıyametin kopacağı zamanı değil onun gerçekten olacağı bilgisi lazımdır. Siz kıyametin kopacağı zamanı bilmekle değil onun gerçekten olacağını bilmekle kendinize gelebilirsiniz” demek istenilmektedir. Rahmetli Seyyid Kutup Kur’an’ın Gölgesinde adlı tefsirinde “Kıyametin onlara kıyasla yarın gelmesiyle milyonlarca yıl sonra gelmesi eşittir. Önemli olan onun gelecek olması ve onların da orada toplanmalarıdır” açıklaması yapılmıştır. Araf suresinin 187. Ayetinde de Yüce Mevla: “Sana kıyametin ne zaman olacağını sorarlar, onun bilgisi Rabbimin katındadır, onun vaktini ondan başkası açıklayamaz. O (kıyamet) göklere de yere de ağır olacaktır. O size ancak ansızın gelecektir. Sanki onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. Onun bilgisi ancak Allah katındadır, lakin insanların çoğu (bu gerçeği) bilmezler” açıklama ve emirleriyle kıyametin kopacağının gerçek olduğunu ifade etmektedir.
Taha suresinin 15. ayetinde de yine Yüce Rabbimiz: Ben onu (kıyameti) gizliyorum ki herkes yaptığıyla cezalansın, karşılığını bulsun. Beyanında bulunarak kıyameti gizlemesinin sebebini de açıklamaktadır. Gerçekten biz insanlar bir felaketin yakın olduğunu bilsek telaştan ayaklarımız birbirine sarılar, yapmamız gerekenleri yapamayız. Felaketin uzak olduğunu bildiğimizde ise çok gevşek davranır, hatta o felaket gelmeyecekmiş gibi ona karşı hiçbir tedbir almayız. Bu nedenle kıyametin zamanı bildirilmemekle beraber mutlaka kopacağı ve orada hesap verileceği kesin olarak bildirilmiştir.
Suremizin 27, 28 ve 29. ayetleri: FELEMMA REEVHÜ ZÜLFETEn SİyET VUCUHÜLLEZİyNE KEFERU VE KIyLE HAZELLEZİy KÜNTÜM BİHİy TEDDEUUN. KUL EREEYTÜM İN EHLEKENİYELLAHÜ VE MEn MAİYE EV RAHİMENA FEMEn YÜCİYRULKAFİRİyNE MİN AZABİN ELİyyyM. KUL HÜVERRAHMANÜ AMENNA BİHİy VE ALEYHİ TEVKKELNA FESETA’LEMÜÜNE MEN HÜVE Fİy DALALn MÜBİyN. Mealleri şöyle verilebilir:
“Onu (vaat edilen mahşeri veya azabı) gördükleri zaman kafirlerin yüzü kötüleşir (çirkinleşir) ve (onlara melekler veya kendi aralarından birileri tarafından şöyle) denir: Bu sizin iddia ettiğiniz (görelim diye ısrar ettiğiniz (kıyamet ve mahşer)dir. (Onlara) söyle ki: Allah beni ve beraberimdekileri helak etse veya merhamet edip yaşatsa sizi acı azaptan kim kurtarabilir. (Onlara yine) söyle ki: O (Allah) Rahmandır (çok merhametlidir), biz ona inandık ve güvendik; açık bir sapıklık içinde olanın kim olduğunu yakında göreceksiniz”
Bu ayet-i kerimeler kıyamet ve mahşeri inkâr edenler hakkında nazil olmuştur. 27. ayet onlara mahşeri göreceklerini ve onu gördükleri zaman yüzlerinin kötüleşeceği ve çirkinleşeceğini ve o anda meleklerin onlara “siz buna inanmadıklarını ve alay ederek ‘bu vaat ne zaman’ diye sorduklarını” hatırlatacaklarını haber vermektedir. Böylece de günümüz insanlarını bu mahşere (hesap gününe) karşı uyarmaktadır.
28. ayette ise putların aleyhinde olan Peygamberimizin öleceğini ve ona inananların yalnız kalacağını söyleyen hatta Muhammet ölse de ondan kurtulsak diyen müşrik ve kâfirlere: “Beni ve beraberimdekileri Allah öldürse yahut merhamet edip yaşatsa bundan sizin elinize ne geçer Ama siz kâfirleri azaptan kim kurtarır Sorularıyla zımni (içiten) olarak ‘o kendilerine bile faydası olmayan putlarınız mı kurtaracak ” Susturucu cevabını vermektedir. Bu ayette bir insanın başına bir felaket gelmesine ancak müşrik veya kâfirler olabilir. Müslüman hiçbir zaman Müslümanın başına bir felaket gelmesin sevinmesinin doğru olmayacağına işaret vardır. Ayrıca inancı olmayanlara şöyle bir uyarı da mevzu-u bahistir burada: Putların veya putlaştırdığınız insanların sizi kurtarması mümkün değildir. İman etmediğiniz için sizi Allah da kurtarmayacaktır”.
29. ayette: “(Söyleyin onlara! O (bizim inandığımız Allah) Rahmandır, çok merhametlidir, biz ona inandık ve ona güvendik, O bizi korur veya kurtarır. Siz bize sapıkmış gibi alay ediyorsunuz ama yakında kimin açık bir sapıklık içinde olduğunu göreceksiniz” talimatı verilerek günümüz Müslümanlarının kendilerini hafife alıp alay edenlere nasıl cevap vereceklerini öğretmektedir. Şunu da hatırda tutmalıdır ki Yüce Mevlamızın Mü’minun suresi 53. ayetinde belirttiği gibi tüm hizipler yanındaki ( inanç ve fikirler) le sevinçlidirler. O inanç ve fikirlerini beğenirler. Yanlış inanç ve fikirde olanlar yanlış yolda olduklarını ancak mahşerde anlayacaklardır.
Burada bize önemli bir ders verilmektedir. O da: “Hiçbir kimseyi fikir veya inancından dolayı alaya almamaktır”. Onlara fikir veya inançlarının yanlış olduğunu anlatmaya çalışmalıdır.