Malları ve canları ile cihad yapma zikrediliyor. Önce mallar, sonra can zikrediliyor. Başka âyette de kötülüğü en iyi yolla çöz deniyor. Başka bir âyette de mallarınızı harcayın, kendi elinizle kendinizi tehlikeye sokmayın deniyor; yani önce mal ile cihad yapılacak. Bunun için önce güçlü ordu bulundurulacak. Bundan dolayı düşman saldırmaya cesaret edememelidir. Güçlü ordu bulundururken o orduyu besleyecek güçlü ekonomiye sahip olmamız gerekir. Yani düşman, ‘ben buna saldırırım, bir gün barutu biter, dolayısıyla ordusu da teslim olmak zorunda kalır’ dememelidir. Ordu ekonomi bakımından devlete yük olmamalıdır. Napolyon, ‘savaş kendi kendisini finanse etmelidir’ diyor. Biz ise ‘ordu kendi kendisini finanse etmelidir’ diyoruz. Bunun için ordunun gelirlerini devlet bütçesine tamamen yüklemiyoruz. Devlet gelirlerinin beşte biri orduya ayrılmalıdır. Bedeller ordunun olmalı, gümrük gelirleri ordunun olmalıdır. Orduların gelirleri askerliği yapan kimselerin emeği olmalıdır. Orduya yeter derecede (onda bir) toprak temlik edilecek. Onda bire yakın emek de ordunun olacak. Orada bununla üretim yapmalı ve ordu kendi kendisini finanse etmelidir. Savaş zamanında ise tüm bölge halkı asker olacağından ordunun emeği büyümüş olacak, üretimi de daha fazla yapabilecektir. Dolayısıyla böyle yapıldığında kendimizi tehlikeye sokmayız. Burada “malları” kelimesinin takdimi bunlara işaret etmektedir. Başka âyetler de bunları açıklamaktadır. Biz bu hükümleri istihsanla koymuştuk ama burada nass ile istihsanımız teyit edilmiş olmaktadır. / Burada bir usule işaret edeceğiz. İlimde de böyledir. Varsayımlar konur. Sonra o varsayımlarla sorunlar çözülür. Uygulama ile sorunlar çözülürse, o zaman o varsayımlar doğru kabul edilir. İşte, fıkıh yaparken de bu ilmî metodu kullanıyoruz. Zaten bu metot Müslümanlar tarafından önce fıkıhta kullanılmıştır. Batı dünyası Müslümanlardan öğrendiği bu metodu teknikte uyguladı ve bugünkü uygarlık ortaya çıktı.’ (s.3-4)

‘Mallar ortaklıkta iki şekilde kullanılır. Ortak üretimde ortaklığın katkıları olduğu için ortaklığa pay verilir. Bu pay karşılığı hizmetler yapılır. Ortak mallarla iştirak olunur. Bu pay da üretimde kullanılır. Bir köy düşünün, tarlaları vardır, sulanmaktadır. Bunların sulanması gerekir. Ortak su emek verilerek elde edilir. Herkes suyu kullanır. Üründen su için ortaklığa pay verilir. Bunun yanında ekin yerlerinin yabani varlıklardan korunması gerekir. Koruyanlara ortaklıktan pay verilir. Bu zekâttır. Gelirler kısmı zekât olarak ifade edilir. Paylaşırken de sadaka olarak ifade edilir. Barış zamanında malları ile cihat zekât vermekle olur. Zekât müminlere de müslimlere de farzdır. Müminlerden istenen zekât bu zekâttan farklıdır. Bu da şu şekildedir. Cihad yapacak ortaklık kuruyorsunuz. Bizim kurduğumuz Akevler böyle bir ortaklıktır. Buraya ortak olma malları ile cihaddır. Böyle bir ortaklığın görünürde bir kazancı yoktur. İleride kâr edebilir. Ama şimdiki zamanda ise kâr etme ihtimali yoktur. Böyle bir otaklığa katılanlar kâr amacı ile katılmazlar, cihad amacıyla katılırlar. Bu ortaklığı kuranlar ise ortaklara kazanç getirirlerse başarılı olurlar, getirmezlerse başarılı olamamış olurlar. Şirketi kuranlar zamanlarını yani emeklerini, malları ile ortak olanlar ise mallarını kaybetmiş olurlar. Her ikisi de sevap alırlar. Cihadı bırakmamak şartı ile amelleri boşa gitmez. Savaş da böyle yapılır.

Diyelim ki Suriye’deki çatışmayı önlemek istiyoruz. Önce Suriye’deki taraflara hakemlere gitmeyi teklif ederiz. İki taraf da hakemliği reddederlerse, o zaman hakemliği kabul etmeyen bu ülkeyi bir ordu ile işgal ederiz. Biri kabul eder, diğeri kabul etmezse, biz kabul edenin tarafı oluruz, ona yardım etmek üzere Suriye’ye gidip savaşırız. İkisi kabul ederse ve uyarlarsa sorun olmaz. Uyan olursa onun yanında savaşırız. İşte böylece Suriye’ye gidip savaşma durumu ortaya çıktığı zaman ne yapılır Bir Suriye savaş ortaklığı kurulur. Bu ortaklığa müminler malları ile katılırlar, ayrıca bu ortaklığa canları ile de katılırlar. Savaşta hedef konur, elde edilecek kazanç da konur. Elde edilen kazancın yarısı malları ile savaşanlara verilmiş olur. Malları ile cihad budur.

Demek ki cihad için kurulmuş ortaklığa katılma malları ile cihaddır. Bir de bir köy veya mahalle düşünelim; yangın çıktı, sel bastı, zelzele oldu, saldırıya uğradı... Hepimiz bu afeti def etmekle mükellefiz. İşte bu durumda herkes malları ile canları ile bu savunmaya katılır. Burada herkes katılmak zorundadır. Savunma bittikten sonra elde kalanlar bölüşülür. Bu da iştirak şeklinde katılarak cihad yapma vardır. Bunun dışında savaş başladığında herkes mallarını karz olarak yönetime verir. Yönetim afeti atlattıktan sonra aldığı kredileri iade eder. Kıtlık olduğu zaman devlet ellerinde malı olanlardan borç alır ve halka dağıtır. Bolluk olunca halktan verdiği kredileri geri alır ve borç verenlere verir. Bu da malları ile cihaddır.’ (s.7; KUR’AN VE İLİM 734. hafta seminer çalışmamızdan.)