Savaş, iki ülke arasında gibi görünüyor olmasına karşın, aslında İran’ın muhatabı sadece İsrail değildir. İsrail yalnız başına büyük bir güç de değildir, olmadığını bu savaşta gördük. En daraldığı zamanda emperyal ülkelere yardıma çağırdı. Kaldı ki hemen bütün maddi, lojistik ve güç desteği emperyaller tarafından fazlasıyla verilmektedir. İsrail en sıkıştığı bir zamanda ABD, devreye girdi, İran’ın nükleer tesislerinin olduğu bölgeleri bombaladı.

İsrail sıkıştı diyoruz, evet sıkıştı. Tarihinde ilk kez bu kadar ağır darbeler almış bulunuyor. Ateşkes ilanından sonra ciddî anlamda hasarın ne denli büyük olduğu ortaya çıkmıştır. On bir gün boyunca saati saatine haberleri izledik. Televizyon kanalları ve yorumcuları ikircikli ve hatta manipüle edici yaklaşımları olmasına karşın, Siyonist İsrail’in izin verdiği kadar haberleri aktarabildiler. O denli büyük yıkımların olmasına karşın olabildiğince gözlemeye çalışıldı çok şey. Görünenler ortadaydı oysa. Bu durumda İsrail ilk kez bu denli bir itibar kaybı yaşadı. İtibarın yanında mitleştirilen kimi koruyuculukların, İran’ın belirli ve sınırlı imkânlarına rağmen nasıl delindiği, “kevgire çevrildiği” görüldü. “Kevgir ifadesi” cepheden haber veren muhabirlere ait.

İsrail istediği gibi dünya kamuoyunun bilgilendirilmesi konusunda kendilerini ilgilendiren, güya hastane ve sivillerin füzelerle vurulduğunu göstermişlerdir. Sadece bir hastane etkilenmiş, bir çocuk yaralanmış bunu baş haber olarak yaymaya çalıştılar. Şu kısa zaman içinde İsrail’de hayat felç olmuştur. Ekonomi ciddî bir darbe almıştır. Ateşkesten sonra İran’a giden haber yapanlar yaptıkları karşılaştırmalarda İsrail’in hasarı hem çok daha büyük, hem çok daha sarsıcı olduğunu gösterdi.

Siyonist İsrail bundan böyle çok daha rahat olamayacaktır. Yahudi halkının yaşadığı korku onlara fazlasıyla yetmiştir. Bundan böyle kendilerini çok da güvende görmeyeceklerdir. Bu savaşın en önemli ve sarsıcı tarafı psikolojik sarsıntıdır.

İran’ın hava kuvvetleri gücü yok, bu belli. Kırk yıldır ambargo uygulanıyor. Böyle olmasına karşın İranlılar hem çok hazırlıklı hem de dünya kamuoyunu şaşırtıcı çıkışı büyük bir başarı olmuştur.

Sadece füzeleri ve İHA’larıyla İsrail’in hakkında gelmiştir. İranlı yetkililer asıl önemli ve sarsıcı füzelerini devreye sokmadılar. Son iki üç gün içindeki attıkları füzelerin ne denli etkili olduğu anlaşıldı.

Tabii ki bu çıkış mazlum topluluklar ve özellikle de Müslümanlar için bir örneklik teşkil etmiştir. Korkuya kapılmadan, her toplumun, bağımlı olmadan hazırlıklarını yapabileceğini göstermiştir.

Asıl önemli olan taraf İran halkının bütünleşmiş olmasıdır. Liberal diye bilenen kesimler bile ülkelerine sahip çıkmışlardır. İran halkının ülkesini terk edeceği beklenirken tam tersine göç olmuştur.

Haberlerde karşılaştığım ilginç biri, bir Türk televizyonun stilistik yarışmasına katılan İranlı bir kadın yarışmadan çekilmek istemiş, zorla ikna etmişler kalması için İran halkının darmadağın olacağını uman özellikle de ırkçı ve mezhepçi çevrelerin bu durum karşısındaki şaşkınlığıdır. Öyle ki, kimi koca adamlar, bilim insanı diye geçinenler İran’da sadece dört Türk devletinin doğacağı umutlarını sosyal medya üzerinde paylaştılar.

İran halkı ülkesine ve değerlerine sahip çıkmıştır. Gösteriye katılanlardan biri “Namaz kılmıyorum, ülkemi seviyorum savunuyorum” dedi kameralara karşı. Zafer gösterilerinde bulunuyor İran halkı. Yenilgi diye bir durum söz konusu değildir onlar için.

Ehlisünnet ya da kendilerini Şia, değil Sünni diye tanımlayan ABD güdümlü hemen bütün Arap ülkelerinin nasıl bir konuma düştüklerini göstermiştir. Bunlardan bir kısmı fiili olarak Siyonist İsrail’in yanında yer almışlardır. İran’dan fırlatılan füzelerin engellenmesi, İsrail’e kimi tıbbi yardımlarda bulunması da bunun bir sonucu. Daha da üzücü olan İstanbul’da toplanan İslâm Ülkeleri İşbirliği Teşkilatı’nın sadece kınamayla geçiştirmesidir. Herhangi bir yaptırım, bir eylem söz konusu olmamıştır. En kritik zamanlarda da hep böyle olmuştur. Gazze konusunda da toplanmışlardı, kınamada bulunmuşlardı, sonuç?