Ey Hakikat’in gönül eri, şu zamanda sana ne övgüler düzsek azdır. Hakikat eri olmak kolay değildir. Yangınların içinde bulunuyorsun. Bataklıklardaki balçıklar insanı çekiyor ne yazık ki. Zift gibi sıçrıyor, hemen her tarafı sarıyor. Elbette ki dikkatli, özenli olmak, bulaşmamak çabası seni farklılaştırıyor. Sana gönül eri dememiz boşuna değil. Bir büyük medeniyet toprağında bulunuyorsun. Onun güzellikleri tütüyor ve vardır. Yeter ki sen bulunduğun yeri iyi ve kıymetini bilesin. Gözlerini olumlu ve güzel olana yönlendirirsen orada kendini bulursun, korunursun. Kulaklarını uğultulu, karışık ve karmaşık seslerden uzak tutarsan sana ait olanı yakalar ve yaşarsın.

Hayırlı niyetinle yola düşmüşsen o da seni korur. Niyet; yolun, ibadetin, eylemin başlangıcıdır. Neyi ahdedersen onu bulur, ona varırsın. Sana ait olmayanlara yönelirsen orada yitersin, yoldan çıkarsın. Onlar seni meşgul edince zamanını da kendini de tüketirsin. Başkasının ne yaptığı önemli değil, senin ne yaptığın ya da yapacağın önemli. İşine bak, zamanını boşa harcama. En küçük bir sapma seni senden de yapacaklarından da uzaklaştırır. Geri dönüşün hem zaman alır hem de ömrünün israfı olur.

Hayra niyet etmişsen şeytanlar seninle uğraşsa bile güç yetiremez. Sen bir güzellikle donanmışsın. Manevi güç seni koruma altına alır. Şeytan seni alt edemeyince başka kurbanların peşine düşer. Yeter ki sen kurban olma. Fitne ve fesat nerede varsa şeytanlar oradadır. Şeytanların arkadaşları da onlardır. Orası onların yuvası olur, sürekli kötülük, çirkinlik gibi şeyler saçarlar. Korunur uzak durursan sen de bir hâle oluşturursan bir güzellik dünyası kurarsın.

Kendini küçük, zavallı ve sıradan görme. Her şey sende başlar seninle gelişir ve oluşmaya başlar. Bir insan çok şeydir, çok şey değiştirir.

Sen var isen adalet, merhamet, sevgi, muhabbet ve kardeşlik olur. Halkan genişledikçe güç kazanırsın, güç verirsin. Eğer yoksan yakınmanın, pişmanlığın bir anlamı olmaz. Yapabileceğin varsa sen yap, başkasının yapmasını bekleme. Güzellikleri ve iyilikleri gücün yettiğince saç. Adalet ve merhamet sahibi isen yönün ve yolun seni alıp götürür. Bu güzelliklere sahipsen insanı insan olarak görürsün. Onlar da seni görür, o zaman birlikte saf olan melekler katına yükselirsin. Orada kötülük şeytanlarının işi olmaz.

Gönlü aydınlık olanın gözü de aydınlık olur, gözlerinin içi ışıltılıdır. Güzel bakan güzel görür.

Aşk ve gönül ehli ol ki bir âşığın sevdiğine nasıl baktığını, nasıl gördüğünü anlarsın. Aşk gözü kusurları, yanlışları aramaz. O hep güzellikleri ve iyilikleri görme tutkusundadır. Çünkü o âşıktır, sevdalıdır. Kusurlarını görmeye başladığın andan itibaren her şey sana çirkin görünür. Âşıkların sevdası bulaşıcıdır, insandan insana geçer hâlden hâle bürünür.

İyilik ve güzelliklerde buluşursan karşılığını fazlasıyla bulursun. Manevî güzelliklerin ne tarifi ne de izahı olur. Yaşanan hâldir. Cennet cennet dediğimiz bu yaşanan ve yaşanacaklardır. Her insan dünya cennetini ve rahmetini beraberinde götürür.

Hep güzelliklerden cennetinden söz edelim. Kötülükleri ve şerleri anmak bir yarar sağlamaz. Bizim işimiz güzelliklerden ve iyiliklerden söz etme ve yaşamadır. Gücümüz ne kadarı yeterse ne kadarını yerine getirebilirsek o kadar varız.

İnsanı güzellikler ve iyiliklerde yarıştırırsak hayır işleriz, dualarını alırız. Dua almak, gönlünü almak ancak gönüllere girebilirsek olabilir. Gönül ehli olanlarla birlikte olmak, onlarla yaşmak ve hâllenmek gerek. Durduk yerde hiçbir şey yapılamaz. Rastlantılar her zaman mümkün değildir, arada olur. Hayır niyetiyle bir başlangıç olunca arkası kendiliğinden gelir.

Güzellik ve iyilik melekleriyle olmak insanı melekleştirir, munisleştirir, güzelleştirir. Hayır ve güzellik kapısından ayrılma, o zaman sana Rahmet kapıları sonsuz açılır.