Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…

Kudüs, Gazze, Filistin, İsrail ve İsrailoğulları yani Yahudiler ile ilgili olarak önce “Kudüs, Filistin, Gazze, İsrail ve İsrail’in sonu” başlıklı üç yazı, sonra da “İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı” başlıklı on üç yazı yani toplam olarak on altı yazı yazdık…

Kur’an yani Kur’an ayetleri ve özellikle İsra Sûresi merkezli yazılar yazdık…

Kitab-ı Mukaddes yani bir de İncil ile Tevrat var, oralarda yazılanlar da var…

İsrail’deki Siyonist katiller, Gazze’deki o daracık bölgede Filistinlilere uyguladıkları vahşete varan soykırımda muharref Tevrat ve İncil’den alıntılarla bir din kılıfı giydirmeye çalışsalar da orada bizzat onlara karşı yükselen gür sesler, asil öfkeler ve yaman ilençler de vardır. Hazreti İsa’nın, -Matta tarafından yazılan İncil’de- Ferisilerin ve din adamlarının şahsında o günkü Yahudi toplumsal hayatı üzerine yaptığı eleştirileri ihtiva eden bir vaazı bunun tipik örneklerindendir. Yazar Ömer Lekesiz, yıllar önce İncil’deki bu bölümü hatırlatmıştı (Nisan 2017), geçen günkü yazısında yine hatırlattı. İncil’in kimi çevirilerde “Vay halinize” ara başlığı altında verilen bu vaazında Hazreti İsa şunları söylemektedir:

“… Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler. İkiyüzlüler! Göklerin egemenliğinin kapısını insanların yüzüne kapıyorsunuz: Ne kendiniz içeri giriyor ne de girmek isteyenleri bırakıyorsunuz!

Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler! İkiyüzlüler! Tek kişiyi dininize döndürmek için denizleri, kıtaları dolaşırsınız. Dininize döneni de kendinizden iki kat cehennemlik yaparsınız.

(...) Siz nanenin, dereotunun ve kimyonun ondalığını verirsiniz de Kutsal Yasa’nın daha önemli konularını -adaleti, merhameti, sadakati- ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden asıl bunları yerine getirmeniz gerekirdi. Ey kör kılavuzlar! Küçük sineği süzer ayırır ama deveyi yutarsınız!

(...) Bardağın ve çanağın dışını temizlersiniz, oysa bunların içi açgözlülük ve taşkınlıkla doludur. Ey kör Ferisi! Sen önce bardağın ve çanağın içini temizle ki, dıştan da temiz olsunlar!

(...) Siz dıştan güzel görünen ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz. Dıştan insanlara doğru görünürsünüz ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz.

(...) Peygamberlerin mezarlarını yapar, doğru kişilerin anıtlarını donatırsınız. ‘Atalarımızın yaşadığı günlerde yaşasaydık onlara uyup peygamberlerin kanına girmezdik’ diyorsunuz. Böylece peygamberleri öldürenlerin torunları olduğunuza kendiniz tanıklık ediyorsunuz. Haydi atalarınızın başlattığı işi bitirin.

Sizi yılanlar, engerekler soyu! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız? İşte bunun için size peygamberler, bilge kişiler ve din bilginleri gönderiyorum. Bunlardan kimini öldürecek, kimini çarmıha gereceksiniz. Kimini havralarınızda kamçılayacak, kentten kente kovacaksınız. Böylelikle doğru kişi olan Habil’in kanından, tapınakla sunak arasında öldürdüğünüz Berekya oğlu Zekeriya’nın kanına kadar, yeryüzünde akıtılan her doğru kişinin kanından sorumlu tutulacaksınız. Size doğrusunu söyleyeyim, bunların hepsinden bu kuşak sorumlu tutulacaktır.

Ey Yeruşalim! Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşlayan Yeruşalim! Tavuğun civcivlerini kanatları altına topladığı gibi, ben de kaç kez senin çocuklarını toplamak istedim ama siz istemediniz.

Bakın eviniz ıssız bırakılacak!

Size şunu söyleyeyim: ‘Rabbin adıyla gelene övgüler olsun!’ diyeceğiniz zamana kadar beni bir daha görmeyeceksiniz.”

Hazreti İsa 30’lu yaşlarında söylemiş bunları, yani yaklaşık olarak bundan iki bin yıl önce ama Hazreti İsa iki bin yıl sonra bugünkü yani İsrail’deki Siyonist Yahudileri de anlatıyor.