Önceki yazıyla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Göçler dalga dalga Avrupa kentlerinin en ücra kesimlerine kadar ulaştığında, yüksek yöneticiler olayın ciddiyeti ve risklerini hâlâ idrak edemediler; bu yüzden göç yollarına barikat kurmaya yöneliyor, çözümü “sinek telinde” arıyorlar. Oysa sömürü hoyratlığı, kendileri hariç tüm dünyayı “bataklığa” dönüştürdü. Batılı yöneticiler, temelli önlemler sağlamak için gecikiyor. Dileğimiz onların zihinsel atıllıktan bir an önce sıyrılmaları; dünyamızın yalnız tekellerin ve zenginlerin değil, tüm insanlığın ve tüm canlıların ortak yaşam alanı olduğuna uyanmalarıdır. Aksi halde idrak yavaşlıkları onları telafisi imkânsız durumlarda bırakacak.
Felsefi anlamda insan doğduğunda yola koyuluyor. Sonra “sıla hasreti” başlıyor. Yani bedensel, çevresel, güvenli mutluluğa kavuşma arayışı. Bu arayış yolu, yanılmalarla, aldanmalarla dolu; en bilineni ebeveyn ve ata topraklarıdır(3).
Yukarıdaki değerlendirmeler ve özellikle geçmişte kalmış dünya savaşları döneminde nesillerin bilinçaltına keder harcı ile tutunmuş “sıla özlemi”; bugün geçmişten geleceğe evrildi yani bugünkü koşullarda insanlığın sılası “gelecektir”.
Ata topraklarını elde olmayan sebeplerle terk etmek zorunda kalan binlerce milyonlarca insan; ulaştıkları yerleri kök toprak yapmaya koyuluyor; çünkü tüm acılarını köklerinde bırakmayıp yanlarında taşıyorlar. Bunların bir kısmı yollarda yiterken, diğer kısmı ulaştıkları yerlerde sahiplerine ölünceye kadar, sonrası diğer nesillere eşlik edecek. Ata toprağı adeta onların bedenlerinde cisimleşiyor.
Umut kırıcı olsa da insan kabiliyeti, ortak vicdan ile eşit gelişmiyor. Vicdanın bilimsel ilerlemenin gerisinde kalması, teknolojinin sunduğu yeni olanaklar sayesinde mahrum bırakılanlar da “yediverene” dönüşüyor(4). Yani teknoloji verimini mahrumlara sunuyor. Bu da daha paylaşımcı kalkınma modelleri ve arayışlarını cesaretle öne çıkarıyor.
Bu arayışlar sürerken; sıla kavramı temelde ve esasta insanlığın topyekûn esenlik özlemine dönüşüyor. Yaşayanlar için o esenlik daima bağımsız şimdi’de olacaktır(5). Bunu sağlayamayanlar, tecrübelerini şimdi’den “muaf” tutanlar; şimdi’yi ıskalayıp ortak esenliği tehir ediyorlar. Demek ki şimdi’nin görevi; öne ve arkaya bakmadan ortadaki, açıktaki şimdi’ye çıkmakmış; sıla kavuşumu imkânsız değil.
***
Açıklamalar:
(*) Sıla: Arapça ws kökünden gelen şila (t) “kavuşma buluşma” sözünden alıntıdır. Yine aynı kökten wasala “ulaştı” fiilinin çekimlerindendir. Benzer sözcükler; vasıl, asıl ws “ulaşan, kavuşan”; ittisal, “bitişime, ulaşma”; visal “birbirine kavuşma”; vuslat, “birleşme, ulaşma, buluşma.”.
(1) , sayılar ilminde en az üç olarak bilinir; üç sayısı, farklı şeylerin sentezinde kararlılığı başlatır. Üçüncü nesil ve ardılı ‘sıla’ kavramını bulunduğu yere taşır.
(2) , genel olarak sözde ve esaslı seçim olarak iki türlü uygulanmaktadır. Sözde seçim; yukarıdan aşağıya, yönlendirilmiş seçim. Diğeri, seçenlerin fikri bilgi olgunluk aşamasını, yatay işlerlik ile ortaya çıkışıdır.
(3) , önceden de nostaljiydi; gerçekliğine dair her tevessül daima acı kayıplara sebep oldu. Yine de uygun ortamda, konuya duyarlı topluluklar için söylem olarak kullanılıyor.
(4),her mevsimde meyve veren bitki; konumuz bağlamında, bereketini değişen koşullara yayan tutum.
(5) ; eylemlerin, öncenin pişmanlıklarından, gururundan ve onların oluşturacağı geleceğe yönelik korkulardan, öç tutkularından arınmasıdır. Ortak iyi, evrensel işleyişin görülmeyen fakat her varlığa isabet etmiş “aklı”dır. Ortak iyiye her türlü yöneliş, uzak erimde ayrımcı ve karşıt oluşumların, bütün plan ve girişimlerini etkisiz kılacaktır. Ortak iyi, bu yüzden şimdi’de yüksüz, yalın, patentsiz.