ÖNCE SİLUETİNİ BOZDULAR ŞEHİRLERİN
“Gel yıkalım şu Süleymaniye’yi’desen iki kazma kürek, iki de ırgat gerek. ‘Hadi gel yapalım geri şunu desen’ bir Sinan gerek, bir de Süleyman.”
Sosyal medyada çok sık paylaşılan bu Mehmet Akif Ersoy tespitini yazımıza giriş yapmamızın bir kaç sebebi var.
Bir açılış yahut temel atma konuşmasında Süleymaniye’den söz etmiş AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan. İki buçuk yıl süre isteyen müteahhide “Olmaz. Sen Kanuni Sultan Süleyman’ı duydun mu, tanıdın mı? Süleymaniye Camii’ni ne kadar zamanda bitirdi? Kesinlikle önümüzdeki yıl bu günlerde burayı bitirmeniz lazım.”
Bir yılda bitirilmesini istediği işin müteahhidi ile böyle konuştuğunu haber yapan siteler, başlıklarında, Süleymaniye Camii 1 yılda bitirildi, dediğini yazmışlar. Affedilmez yanlış itirazıyla köşelerinde, konuşma yazıcılarının kovulmasını istemiş bazı gazeteciler de.
Geçtiğimiz Şubat ayında bir yurt inşaatının siluetini gölgeleyeceği tartışmalarının yapıldığı Süleymaniye bir kez daha haber olduğunda, yukarıya aldığımız Akif tespitine nazire yapacak kültür insanlarımızın yokluğunu hissetmedik, bir eksiklik duymadık.
İstanbul’un siluetini bozan üç gökdelen yapıldığında Zeytinburnu ilçesine, kim itiraz etti, kim çıkardı sesini? Ekonomistliğine çevreci olduğu bilgisini de ekleyen Sayın Erdoğan bir TV kanalında “Yapan arkadaşımdı. Yık dedim, yıkmadı” demişti sadece.
Bugün Sayın Kılıçdaroğlu’nun gündem ettiği ve kanunsuzluk yapmayın diye uyardığı bürokratların, siluet bozan gökdelen iznini nasıl verdiği de ne tartışıldı, ne de rahatsızlık itirazları yapıldı insanımızca.
“Gel bozalım Süleymaniye’nin siluetini. Balta, kürek al ve onlara ülke sevgisi, şehir sevgisi tartışmalı müteahhitler ekle; gerisi arkadaşlık, akrabalık, köylülük olarak gelir.”
Selefi Nurettin Sözen’in boğazın görüntüsünü bozan devasa otel inşaatını yıktığına şahit olmuş Sayın Erdoğan’ın dolaylı ilişkisinden ötürü tenkit yazısı yazmak değildir bu satırlardaki amacımız. Mizahımızın yok oluşuna bir muhalefet sayılsın isteriz. Müttefikimizden ithal “Kahrolası Federaller”e eş, “Kahrolası bürokratlar” diyemeyen ve fakat şarkılarında “Körolası çöpçüler”le isyanını tatmine duran kültürlüler biziz.
Mehmet Akif’in bir asır önce ve kendi şartları muvacehesinde yaptığı bir tespiti, yirmi yıldır iktidar gücünü tadan, yaşayan, nimetlenen taraftarların, bugün muhalefeti engellemeye yönelik vecize sanarak sosyal medyada paylaşmasının ezikliği, loşluğu ve çaresizliğine dikkat çekmek istememiz de var yazı sebeplerimiz içinde.
İstanbul sevgilerini, müteahhit kârlılığını tatmin amaçlı “Kentsel Dönüşüm” aldatmacasında arayan, aratılan ve “Seçmen” sıfatı verilerek sıradanlaştırılan insanlarımız, merhum Akif’in boylarını aşan şiirlerinin arasından elbette “Yıkmak” fiilli sözlerini bulacaklardı.
“Bir Sinan gerek, bir de Süleyman.”
Sığınılan mazeretleri bu. Nasıl olsa yok diyorlar. Yirmi yıldır bir “Sinan” yetiştirmek gayreti ve fedakarlığı olmayanlar, hatta beraber şarkılar söyleyerek geldikleri iktidarlarında bir “Sinan” projesini akıllarına düşürmeyenler, şimdi diyorlar ki, “Ah, nerde o eski Sinan’lar?”
“Bir de Süleyman!”
Süleyman olmak daha kolay iken, Süleyman olanın “Sinan”ı araması, bulması daha kolay iken, Süleyman olan, ben Süleyman isem “Sinan”ım da olmalı derdine düşmemiş, mahkemeleri garantili beş kasaba müteahhiti çıkarmış seksen milyondan!
Bir Süleyman’ımız var. Makama oturtulduğu günden beri, bakanlığının icraatlarının yazılmasından çok, görevden ha bugün ya yarın alınacak olması, ünlü damadımızı omuzlaması, soyu sopu ve sopasını (yürüyüşçülerin tepesine konan) küçük ortağın dillendirmesi galiba yetmiş, yediden yetmişe porsiyonlarını ve hayallerini küçülten, askıda ekmekle talim ve terbiyelendirilen insanlarımıza.
CAMBAZA BAK, ŞU KONUŞANA BAK
Bülent Arınç konuşmuş yine
Bu yılın en çok tartışılan kurumu TÜİK’ten bahsetmiş ve söyledikleri haber sitelerine başlık olmuş.
“Benim gördüğüm enflasyon TÜİK’e benzemiyor.”
“Hayat pahalılığı bütün kitleleri üzecek noktaya ulaştı.”
Sayın Arınç’ın gençlik yıllarında, daha komünizm yıkılmamışken, Solcularımızın sık kullandıkları kelimelerdendi “Kitle”. Hatta bu isimde bir dergileri olduğunu da hatırlıyorum.
“İnsan yığını” manasında o gün, “Kitleleri uyandıralım!” “Yığınları ardımıza düşürelim!” gibi sloganlarda kullanılan “Kitle”yi 20 yıllık iktidarlarının bu son vakitlerinde Sayın Arınç’ın aktüelleştirmesi, bastırdığı kompleksten ziyade, geldikleri yerdeki bakış açılarını göstermektedir.
Millete “Kitle” demek, “Zillet” diyen Sayın Bahçeli’yi onaylamak gibi.
AKP’nin dört atlısından biri olarak bugün neler yaptığını da anlatmış Sayın Arınç.
“Çünkü ben halkın içinde yaşıyorum.”
Halkın içinde yaşamak, büyük fedakarlık mı oldu? Ya da öteki AKP’liler nerelerde, nasıl yaşıyorlar? Gibi bir soru mu düşürülmek isteniyor akıllara?
“Çarşı pazara gidiyorum. Markete bazen yalnız, bazen eşimle gidiyorum.”
Çarşı pazara gitmek; suikast korkusu olmadan dolaşmak, ne güzel. Mutluluğunu bu anlatımla paylaşırken Sayın Arınç, marketten bahsetmesiyle de, Markette alışveriş yapan Sayın Erdoğan’ın benzeri olduğunun fotoğrafını vermek istemiş olabilir.
Enflasyon, TÜİK, pahalılık konularında bildiği bütün cümleleri kullanan Sayın Arınç’ın, “Sol” gösterdikten sonra vurduğu “Sağ” kroşesi geliyor: “Seçimi tam gününde yapmak Allah’ın emri değil.”
Allah’ın emirlerini çok iyi bildiğini pazarlamak arzusu var burada. Allah’ın emirlerini hep gözettikleri vurgusu var. Fakat neden seçim aklınıza gelince “Allah” demek dilinizi düşüyor, sorusuna cevap yok. Hayat pahalılığı “kitle” dediklerinizi üzerken mesela, hatırlamadınız ama.
“Şimdi işimiz zor ama bize sorarlarsa biz bu seçimin nasıl kazanılacağını söyleriz.”
Hedef, seçimi kazanmak. Milletin ne kazanacağı değil.
“Ekonomi işin sonu belki de. Önce hukuk, adalet v.s.”
Önemli olmayan ekonomi ve vesaire, vesaire.. Hukuk, adalet.”
“Ben gördüklerini iyi tahlil eden, doğruları söyleyen bir insanım.”
Pazarlama hukukunun doktoru Sayın Arınç’a, 28 Şubat’ı ve Refahyol’un yıkılmasını gördün ve iyi tahlil ettin de mi AKP’yle yaşattınız Türkiye’yi, sorusunu sormak var ama, cevaba ömrü yetmez.
Doğruları söyleyen insan olmak iddiasında tek geçerli kriter, böyle olunduğuna diğer insanların inanmış olmasıdır. İlan ve reklam vergisi ödenerek kimse ikna edilemez.
“İhtiyaç duyan bana sorabilir.”
Ne kapımı çalan (var) bad-ı sabadan gayri, yakınması günlerine erdiğini dört atlıdan biri böyle anlatmış der geçeriz.
“Sen olmasan bunları kim söyleyecek, konuşacak” diyormuş partisine “Taban” olanlar. “İyi ki Bülent bey konuşuyor” da diyor ve dua ediyorlarmış.
Kimsenin duymadığı ve bilmediğini bir iddia olarak işte böyle anlatmış Sayın Arınç. 20 yıllık icraatlarıyla almıyorlar duaları. Konuşunca alıyorlar. Ne musikili sesleri varmış. İyi ki konuşuyormuş. Ya bir de susturulanlardan olsaydı. Mesela pandemi dolayısıyla konuşamayanlardan..
27 MAYIS İFTİRASI
- HAYDİ SATIYORUM
“Rahmetli Erbakan Hoca benim eleştiri, uyarılarım karşısında hiçbir zaman tavır almış değildir.”
El insaf be Sayın Arınç!
Kurduğunuz partiye en çok ve en tutarlı muhalefeti yapan, karşı çıkan ve milleti size karşı sürekli uyaran kimdi?
Sen kim, Erbakan Hoca karşısında eleştiri, uyarı yapmak kim? Hangi bilgi ve donanımınla? O tarihler sayfa sayfa kayıtlardadır ve her türlü teknolojik aletlerle sürekli hatırlanacaklardır; şüphen olmasın, nefesini tüketme Sayın Arınç.
“Üç, beş maaşın ya da herhangi bir görev talep etmedim. Allah bana bütün görevleri nasip etti.”
“Bize Allah yaptırıyor” diyen partidaşı bakanla teması, ya huyundan ya suyundan oldurmuş işte.
Neden ben? Sorusu yok. Ben layıktım kibiri var. Başarabildim mi muhasebesi yok. Ben yaparım, kabul ederler böbürlenmesi var.
“Ben de ona (Sayın Erdoğan’a) hiçbir zaman saygıda kusur etmedim.”
Aman dile, aman dile;
Çile bülbülüm çile!
Necati TUNCER
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Mehmet - ağzınıza elinize yüreğinize sağlık. demirden latifeler..
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.