Saadet Partisi Genel Başkanı Arıkan’dan Bölgesel Savunma Paktı çağrısı…

Öyle anlar vardır ki, bir liderin sözü yüzyılların akışını değiştirir. Mazlumun gözyaşını dindirecek, zalimin yüreğine korku salacak bir çıkıştır bu. Bugün bu çağrıya kulak vermeyeceksek, yarın hangi yüzle tarih önünde hesap vereceğiz?

İşte Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan’ın yaptığı çağrı tam da böyle bir andır. O söz, sadece bir siyasetçinin cümlesi değil; milletlerin geleceğini şekillendirecek bir diriliş çağrısıdır.

Arıkan, yıllardır kınamalar ve hamasetle oyalanan mazlum halklara, güçlü bir çözüm sundu; İsrail’in yayılmacılığını engelleyecek tarihi adımı işaret etti: “Bu artık bir öneri değil, zorunluluktur!”

Bu söz, sıradan bir çıkış değil, tarihe not düşen bir meydan okumadır. Gazze’nin çığlığına, Kudüs’ün sızısına, Mescid-i Aksa’nın feryadına bir cevaptır. İsrail’in yıllardır sürdürdüğü yayılmacılığın önüne set çekecek, Amerika’nın gölgesine sığınan kibirli güçleri durduracak bir çıkıştır. İfade etmek gerekirse: İsrail’in yayılmacı hayallerini heves kursağında bırakacak bir çıkıştır.

Bugün Gazze’de çocuklar bombaların gölgesinde yaşam savaşı veriyor. Kadınlar, yaşlılar, gençler; her gün bir başka saldırının kurbanı oluyor. İsrail sadece Filistin’i değil, bütün bölgeyi tehdit ediyor. İşte bu noktada Arıkan’ın dile getirdiği bölgesel savunma paktı, tarihin akışını değiştirecek güçtedir.

Türkiye, İran, Irak, Suriye, Mısır, Suudi Arabistan ve Katar gibi İsrail’in yayılmacı hedefleri arasında yer alan ülkeler bu pakt etrafında birleştiğinde, işgalin cesareti kırılacak, yayılmacılık hayalleri suya düşecektir. Bu birliktelik sadece askeri bir dayanışma değil, aynı zamanda mazlum halkların güvenlik şemsiyesi olacaktır. Sağlayacağı faydalar arasında caydırıcılık, güvenlik iş birliği, terör ve dış müdahalelere karşı ortak hareket kabiliyeti, ekonomik ve siyasi dayanışmaya zemin hazırlanması bulunmaktadır.

Üstelik bu pakt yalnızca savunma amaçlı olacağı için uluslararası hukuka da tamamen uygundur. Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın 51. maddesi, devletlere “meşru müdafaa” hakkını tanımaktadır. Arıkan’ın işaret ettiği model, saldırganlığı değil, saldırıları önlemeyi hedeflemektedir. Yani bu pakt, dünya kamuoyunun da meşru göreceği bir dayanışmadır.

Mahmut Arıkan’ın sözleri sıradan bir siyasetçinin konuşması değildir. Bu, mazlum halkların kalbine işlenmiş bir vizyonun ifadesidir. Bugün dağınık ve sessiz bırakılan coğrafyalara yeniden birlik umudu veren bir çağrıdır. Arıkan, sadece eleştirmekle kalmıyor; somut bir çözüm de ortaya koyuyor. Bu teklif, mazlumların yeniden dirilişinin, zalimlere karşı dik duruşun reçetesidir.

Evet, bu teklif hayata geçtiğinde yalnızca Gazze değil, bütün mazlum halklar da nefes alacaktır. Bu pakt, sadece bir askeri anlaşma değil; kardeşlik, dayanışma ve ortak bir geleceğin teminatıdır.

Tarih, bu çağrıyı yapan ismi unutmayacaktır. Onun çıkışı, zalime karşı direnişin, mazluma sahip çıkmanın, milletlerin yeniden ayağa kalkmasının sembolüdür. Bugün söz söylendi. Yarın sıra icraatta. Ve o gün geldiğinde tarihin akışı gerçekten değişecektir.

Unutmayalım: Tarih, bu çağrıyı yapanları yazacak; susanları değil. Allah mazlum halkların duasını kabul etsin, zalimlerin oyunlarını bozsun.