Gönenli Mehmet efendi merhum, Sultanahmet Camii nde öğle

namazını kıldırdıktan sonra üç arkadaşımla beraber müezzin mahfilinin altında

bize bir zamanlar Müslümanları yapılan zulümlerden bazılarını anlatmaya

başladı.

Cami çok sakin, yanında üçümüzden başka kimse yok.

Şimdi yurt dışında görev yapan arkadaşım Mehmet e işaret

ederek fil ayağı direğin arkasında dinleyen olup olmadığını araştırmasını

istedi. Mehmet, direğin etrafında dolaştı geldi ve işaretle kimsenin olmadığını

bildirince o konuşmaya devam etti.

Merhum Abdürrahman Gürses hoca efendinin en yakınında

yıllarca duran dostlarımdan birine Menemen olayının iç yüzünün hiç anlattı

mı diye sorduğumda Sohbet esnasında o konuya kim girerse girsin hoca efendi

ağzını kapatır tek kelime söylemezdi dedi. 12 Eylül de iki yıl işkence gören

bir akıncı, tahliye olunca yaşadığı şehre gittim ve geçmiş olsun diyecektim.

Ama o, benden önce davrandı ve beni görünce Mahmut hoca,

bundan sonra yedi yaşın üzerindekilere konuşma.

12 Eylül ü yaşayanlarda hayır kalmadı, yaşamayıp da haberlerini

alanlarda yürek kalmadı. Yedi yaşın altında olanlara çalış bundan sonra

demişti.

Mısır da hırsıza kabahat bulmayan, ev sahibini suçlayan,

hırsız çetesiyle görüşerek meşrulaştıran Ekmeleddin İhsanoğlu na yönelik

suçlamaları uygun görmedim ben.

Mısır daki evlerinde hep Türkiye deki baskıların

konuşulduğu bir ortamda yetişen insanın durumu bundan başkası olmaz.

Okulda, çarşıda pazarda konuşmalarına dikkat etmeye

başlar.

Doktora tezinde, dünyanın öbür tarafındaki bir diğer

zalimi rahatsız edecek kelimelerden kaçınır.

Örnek mi istiyorsunuz, buyurun, 2004 yılında Hürriyet

gazetesinde yayınlanan röportajında Yener Süsoy a evliliğini anlatırken: Prof.

Dr. Emin Bilgiç in kızı, AP nin unutulmaz Koca Reis i Sadettin Bilgiç in

yeğeni Füsun Hanım la tanıştık. O Füsun Hanım ki, on parmağında on marifet,

güler yüzlü, tatlı dilli, mütevazı, başı örtülü değil. Diyor ve bin yıl

sürecek ine inandığı darbenin sahiplerine hanımının başının açıklığını

özellikle vurguluyor.

Aynı röportajda İmam-Hatipler ve başörtüsü konusunda da

açıklama yapıyor ve diyor: Bilhassa 1980 li yıllarda çok sayıda imam hatip

okulu açıldı, doğru yapılmadı. Dünyanın her yerinde paralel okullar var,

İslam da kilise gibi resmi hiyerarşik bir yapı olmadığı için mukayeseler farklı

olabilir.

Mesela değişik dinlerde, değişik isimler altında kilise

mektepleri vardır. Bizde de bu şekil aldı. Şunu da görmek lazım, toplum içinde

bu tür eğitime önem veren bir kesim de var.

Bu konulara horoz dövüşü içinde değil, kutuplaşmaya,

suçlamaya gitmeden sakin havada bakmak lazım. Türban meselesini çek çeke bir

düğüm haline getirdik. Halbuki bu iş karşılıklı bağnazlığa girmeden

çözülebilirdi, enerjimizi iç kavgada tüketiyoruz.

Ben, bu sözlerinden dolayı suçlamıyorum.

Bu türden zor günler geçirmiş insanlarımızın ilminden

yararlanmalı hiç bir etkin makama getirilmemeli.

Konya okuduğum 1975-79 yılları arasında ilminden

yararlanmak için Cumartesi-Pazar günleri evine gittiğim Konya vaizi, Bozkırlı

Mustafa Efendi diye meşhur Mustafa Parlaktürk hoca efendiden yararlanmaya

çalışırken siyasetin S harfini bile ağzımdan çıkarmazdım. Çünkü o bu konuda hiç

konuşmazdı.

Birçok hocanın şehrin meydanında asılmış halini görmüş

insanlardı bunlar.

Korkunun nelere kadir olduğunu, Başbakan Sayın Tayyip

Erdoğan: One Minute diye bağırdıktan sonra toplantıyı terk ederken ona

katılıp toplantıyı terk etmeye çalıştığı halde dizlerinin bağı çözülmüş Arap

Birliği Genel Sekreteri Amr Musa nın dikilemeyişi en güzel şekilde anlatır.

Eski anlı şanlı komünistlerin, şimdilerde kapitalistlerin

dolarını sayması, güzellerini soyması da bu korkudan gelir.

Sevgili Peygamberimiz, kendisine yapılan hiç bir zulmü

kendisi anlatmamıştır. Siz de yapılan işkenceleri anlatarak taze yüreklere

korku salmayın.

Allahü Ekber/En büyük Allah tır dedikten sonra hiç bir

zalim devleti gözünüzde ve gözlerinde büyütmeyin.

Hedefe hep Rabbin rızasını ve cennetini koyun.

Servet, şöhret ve şehvetin gayri meşrusundan uzak durum

ve uzak tutun. Dünyanın öbür ucundaki insanın haklı davasının yanında durarak

insanlıktan çıkmamaya çalışın.

Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim diye tercüme

edilen Hadid süresinin 57 inci ayetine göre hazırlayalım kendimizi ve ilmi

yüksek yaşlılardan ilim aldıktan sonra heyecanlı gençlerle de oturup ölmüş

heyecanlarımıza can verelim.

Rabbimiz, Kur an ında hep iki kardeş ve peygamber olan

Musa ile Harun aleyhisselamların Firavun un zulüm saltanatına son verdiğinden

haber verirken bize hep umut aşılıyor.

Korku insanın ruhunda ve genlerinde vardır.

Her şeyden korkmak yerine her şeyi yaratanda korkuyu

yenmek en kestirme yoldur.

Rabbimiz buyurur: İnsanlardan korkmayın Ben¬den korkun.

Azıcık para karşılığında ayetlerimi satmayın. Kim Allah ın indirdi¬ğiyle

hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileri-dir. (Maide süresi ayet 44)