* Keşke, Anadolu Gençlik Derneği (AGD) ve Milli Gençlik Vakfı (MGV) ortaklaşa “30 yıl sonrasının Türkiye’si” başlıklı bir sempozyum düzenlese...
* Keşke, o sempozyumda açılacak fabrikalarla Türkiye’nin çehresinin nasıl da değişeceği videolarla, illüstrasyonlarla, görsellerle, raporlarla ortaya konsa…
* Keşke, o sempozyumda Türkiye’nin ahlak ve maneviyat haritası çıkarılsa. Atılacak adımlarla boşanmaların nasıl azalacağı... Ailede birlik ve beraberliğin temellerinin nasıl temin edileceği gösterilse...
* Keşke, o sempozyumda uyuşturucu başta olmak üzere kötü alışkanlıklardan korunma metot ve yolları somut olarak ailelere ve yetkililere ifade edilse…
* Keşke, o sempozyumda atılacak adımlarla eğitim sisteminde disiplinin yeniden nasıl getirileceği… Çocukların ana babaları ve büyüklerini yeniden nasıl sevip sayacakları şartlar açık ve net olarak belirlense...
* Keşke, o sempozyumda İslam dünyasındaki son durum da masaya yatırılsa... İslam Birliği’nin artık kaçınılmaz olduğu tüm materyalleri ile birlikte teoriden pratiğe doğru somutlaştırılsa...
* Keşke, o sempozyuma İslam dünyası gençleri de çağrılsa... Çalışma gurupları madde madde yapılması gerekenleri bir bir sıralasa...
* Keşke, böylesi geniş ve kapsamlı ve de uluslararası paneller zincirine Başbakanlık Tanıtma Fonu tümüyle sponsor olsa...
* Keşke, bu sempozyum Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilse...
* Keşke, bu toplantılara başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım Bey olmak üzere muhalefet partilerinin liderleri ve İslam dünyasının önde gelen isimleri de iştirak etse...
* Keşke, böyle bir çalışma en az birkaç TV kanalından canlı yayınlansa...
* Keşke, bu çalışma yabancı kanallardan da duyurulsa...
* Keşke böyle kapsamlı bir çalışmayı ulusal ve yerel gazeteler etkinliğin devam ettiği günlerde sayfalarında yer verse...
* Keşke, bu kapsamlı çalışmanın sonuç bildirisi Lütfi Kırdar Kongre Merkezi yerine Ayasofya Camii’nde okunsa...
* Keşke, bu kapsamlı çalışmanın sonuç bildirisi en az 10 ulusal gazetede tam metin (ücretli) yayınlansa...
* Keşke, bu kapsamlı çalışmanın sonuç bildirisi ve de diğer bölümler kitaplaştırılarak Türkiye ve İslam dünyasında ilgili makamlara yollansa...
* Keşke, bu kapsamlı çalışmanın sonuç bildirisinden yola çıkılarak bir sinema filmi uyarlansa...
* Keşke, birileri de; “Ya, bu parayı verdikten sonra bu paneller zincirini biz yaparız. Neden AGD’ye yaptıralım ki!” diye düşünmese!..
* Keşke, bunu aklından geçirenler şunu da idrak edebilse: Yapamazsınız... Yapamazsınız... Yapamazsınız...
MAAİLE
* Hepimiz günlerden beri heyecanlı idik…
* Hepimiz günlerden beri beklemedeydik…
* Hepimiz günlerden bu yana “acaba nasıl bir şey çıkacak ortaya?” tatlı telaşı içindeydik…
* Hepimiz günlerden bu yana, “acaba şu kelimeyi şuraya koysak, acaba şu cümleyi şu şekilde kullansak daha mı bir anlamlı olur?” koşturmacasındaydık…
* Hepimiz günlerden beri yeni bir çalışma ortaya koymanın sevinci ve mutluluğu içindeydik!
Ve tıpkı Milli Çocuk’ta olduğu gibi bir kutlu doğum daha gerçekleşti…
Ve nihayet Milli Gazete’nin aylık kadın ve aile dergisi Maaile, okurlarla buluştu…
Kuşkusuz her doğum sancılıdır. Ama bu hepinizin/hepimizin takdir ettiği üzere tatlı bir sancı…
Bir kere şunu söyleyeyim; yoğun beğeni ve alakayla karşılandı, Maaile… Daha şimdiden çok sayıda abone talebinin geldiğini söylemeliyim.
“Bir olmak bize iyi gelecek” sloganıyla yayın hayatına başlayan Maaile ile ilgili olarak, Türkiye’nin farklı noktalarından gazetemize telefon, mail ve sosyal medya üzerinden ulaşan okurlar, dergiyi beğendiklerini ifade ettiler.
Geniş bir ekip tarafından hazırlanan dergi, “Ümmet kadını annedir”, “Ümmet kadını mücahidedir” düşüncelerini esas alıyor. Bunlar ana sloganlar…
Maaile, ilk sayısında, “Bir mücahide geçti bu dünyadan” kapak dosyası ile Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın eşi Nermin Erbakan’ı yâd etti...
Birbirinden ilginç diğer dosyalarda da İslam’da kadın, aile ve çocuk hassasiyeti dile getirildi.
Maaile’de bulmaca var, karikatür var, röportaj var… Umuyor ve de bekliyorum ki, sonraki sayılarında içerik daha da zenginleşecek.
Mesela, kişisel olarak bir beklentim, Maaile, çocuklara yönelik neden bir “fotoroman” dizisi başlatmasın! Farklı konularda, her sayısında bir bilinç ve şuurun verildiği fotoromanlar… Neden olmasın!
***
Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş’ın derginin ilk sayısında ifade ettiği görüşlerine de burada yer vermek istiyorum. Şöyle diyor, Mustafa Kurdaş;
“Çağdaşlık ve modernite adına kadından kullanılan, her bakımdan istismar edilen ve sömürülen bir varlık meydana getirildi. Çağdaş kadın modeli geliştirilirken annelik ise kadının elinden alındı. Anneliğin yerine ‘kariyer’ merdivenleri konularak kadın, yeri doldurulamaz rolünden yoksun bırakıldı.
Maaile; ‘Ümmet kadını annedir’ diyecek... Maaile; ‘Ümmet kadını mücahidedir’ diyecek. Maaile, her ay ‘bir olmak bize iyi gelecek’ diyecek... Maaile; Kur’an ile, sünnet ile, kendi kavramlarımızla, İslam Birliği mesajlarıyla gelecek…
Ve Milli Gazete ailesinin yayın hayatına kazandırdığı bu dergimizin mutfağında, muhtevasında sadece hanımefendi kardeşlerimiz olacak.
Maaile ‘mücahidelerin’ dergisi, ailelerimizin buluşma adresi olacak.
Hoş geldin Maaile!..
Hoş geldiniz
Maaile’mize...”
***
Maaile dergisi editörü Elif Örs ve ekibine kucak dolusu teşekkürler…
***
Milli Çocuk, Maaile dergileri demişken küçük bir not daha; Milli Gazete’nin bu alanda bir tatlı sürprizi daha olacak. Yakında… “Sürpriz” dedik… Hemencecik bir açıklama beklemeyin, lütfen…
NEYİN NE OLDUĞU ŞİMDİ DAHA NET ANLAŞILIYOR!
Son derece çarpıcı bir iddia; Rus haber ajansı Sputnik’in Arapça muhabirinin Başika’da ele geçirdiği DAEŞ’ın resmi belgelerinde şok ifadeler yer alıyordu.
Neydi bu? DAEŞ’ten temizlenen kasabadaki bazı karargâhlarda bu kanlı örgütün yazışmaları bulundu. Bir DAEŞ komutanının imzasıyla, “ABD uçaklarının vurulmaması yönünde” talimat verildiği iddia ediliyordu.
***
Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün bu örgüte ilişkin yakın geçmişteki bir değerlendirmesini hatırlatmak istiyorum. Ne diyordu, Oğuzhan Bey;
* “Burada yapılan olay (Suriye’ye müdahale kastedilmekte) ABD ve İsrail ile birlikte üçüncü dünya savaşına giden yolun fitilini ateşlemektir. Bu bölge çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Tüm Ortadoğu üçüncü dünya savaşına gidiyor. Kim istiyor bunu? ABD istiyor, İsrail istiyor. Buna karşı olan Rusya var, İran var, Şangay Beşlisi var. Bu güçleri de karşımıza alıyoruz.”
* “Bizim bu ortamda tarafsız ancak kendimizi koruyacak bir strateji takip etmemiz gerekirdi. İŞİD Türkiye’yi tehdit falan da etmiyor. Zaten gerekli yanıtlar da verilmektedir. Çok büyük tehlike altındayız demek de yanlış olur. Bu örgüt ABD, İsrail ve Avrupa Birliği tarafından destekleniyor.
Şimdi biz bunlarla birlikte bir operasyona giriyoruz. Bak bu yanlıştır. Kimseyi de itham etmiyorum ama Hükümet bu konuda çok yanlış davranıyor. Ülkeyi büyük badirelere sokacak sonuçlar doğurabilir. Çok dikkatli hareket etmeliyiz...”
***
Bölgede neyin ne olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Sizce de öyle değil mi?
NOT: Bugün, 21 Kasım 2016, Pazartesi 1) Emekliler hâlâ sürünmeye devam ediyor. 2) An itibariyle asgari ücretli “nasıl geçineceğim” diye feryat ediyor. 3) Bu parlamento ve mevcut AKP iktidarı, 2011’den bu yana verdiği yeni ve sivil anayasa sözünü yerine getiremedi. 4) 28 Şubat darbesi döneminde kapatılan, yoksul-zeki Anadolu çocuklarının barındığı Başbakanlığa bağlı Vakıf Öğrenci Yurtları hâlen kilitli. Dubakalinolacak!