İlker Başbuğ, Silivri’den çıktıktan sonra ilk kez bu kadar teferruatlı konuştu.

Adliye’de “suç duyurusunda” bulunduktan sonra aynı gün, hakkında açılan davaları, tutuklanma sürecini etraflıca anlattı, Tarafsız Bölge’de, Ahmet Hakan’a.

Doyurucu bir programdı. Baştan sona kadar izledim.

Ancak programın sonuna doğru hayretler içinde kaldım.

***

Ahmet Hakan, “Derin yapılarla ilgili davaların Türkiye’de askeri vesayeti sona erdirdiği gibi bir algı”dan söz edince, İlker paşa ilginç yaklaşımlarda bulundu ve sanki Türkiye’de askeri vesayet yaklaşımlarını biraz da “ti”ye aldı; “Vesayet, vasilikten gelir, özürlü insanlara vasilik yapılır, politikacılar özürlü mü ” anlamına gelen cümleler sarf etti.

Doğrusu yadırgadım…

* İlker Başbuğ, askeri vesayeti “ti”ye aldı ama; mesela; Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmemesi için çeşitli ayak oyunları; “Sözde değil özde laik” söylemi; 2007 e-muhtırası; Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararını nasıl yorumlamak gerekir, peki

* İlker Başbuğ, askeri vesayeti “ti”ye aldı ama; mesela; 1980’lerde, Doğru Yol Partisi ve SODEP’in seçimlere sokulmaması, 1982 Anayasası aleyhine propaganda yapmanın yasaklanması ne manaya geliyor, paşam

* İlker Başbuğ, askeri vesayeti “ti”ye aldı ama; mesela; 1960’larda, Ali Fuat Başgil’in Cumhurbaşkanı seçilmemesi, darbenin başkanı Cemal Gürsel’in cumhurbaşkanı olması, Hükûmeti İsmet İnönü’nün kurması, Milli Birlik Komitesi üyelerinin, “tabii senatör” olarak atanması ve hepsinden öte Demokrat Partililere siyasi af çıkmaması askeri vesayet değil de nedir

* İlker Başbuğ, askeri vesayeti “ti”ye aldı ama; mesela;, askeri darbe lideri Kenan Evren’in, anayasanın bir maddesi olarak seçime iştirak etmesi, yani anayasaya “evet” demek, Evren’in cumhurbaşkanlığına da “evet” anlamına gelecek olması, hepsinden öte darbecilerin yargılanmayacak olması bir vesayet örneği değil mi

* İlker Başbuğ, askeri vesayeti “ti”ye aldı ama; mesela; hepimiz gayet iyi hatırlıyoruz; 1990’larda: DEP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve yaka paça Meclis’ten polislerce götürülmeleri; partilerine karşı açılan kapatma davaları hep askeri vesayetin sonucu değil mi

* İlker Başbuğ, askeri vesayeti “ti”ye aldı ama; mesela; Nasıl unuturuz; Batı Çalışma Grubu (BÇG), 28 Şubat MGK kararları; Refahyol üzerindeki baskılar, Aczmendiler, Fadime Şahin, Müslüm Gündüz oyunları; gazetecilere ve yargı mensuplarına brifingler; Refah Partisi’ne karşı dava açılması, Anayasa Mahkemesi’nin devreye sokulması, askeri vesayet değil mi

* İlker Başbuğ, askeri vesayeti “ti”ye aldı ama; mesela; Merve Kavakçı’nın parlamentoda yemin ettirilmemesi, TBMM dışına püskürtülmesi, vatandaşlık hakkını kaybetmesi aynı baskının sonucu değil mi

* İlker Başbuğ, askeri vesayeti “ti”ye aldı ama; mesela; Fazilet Partisi’nin kapatılması; Jandarma bünyesinde Cumhuriyet Çalışma Grubu’nun kurulması; Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök hariç, komuta heyetinin Sarıkız, Ayışığı darbe planları… askeri vesayet değil mi

* İlker Başbuğ, askeri vesayeti “ti”ye aldı ama; mesela; Yine hatırlayın; o süreçte işadamları, gazete sahipleri ve gazetecilerle görüşmeler; DYP ve ANAP’lı milletvekillerine parlamentoya katılmamaları için yapılan askeri telkinler benzer baskının sonucu değil de ne

Daha çoook artırabiliriz…

Tüm bunlar askeri vesayet değilse biz bu ülkede yaşamıyoruz demektir…

O “güçlü kaynak” kim

İlker Başbuğ’la ilgili bir son not;

İlker paşa aynı programda şöyle bir laf etti;

“27 Aralık 2011 Çarşamba. Bir haber geldi bana, özel’ geldi. Dediler ki, siz yakın bir zamanda, yakın bir süreçte Ergenekon davası nedeniyle tutuklanacaksınız.”

Paşa, haber kaynağını “güçlü” olarak niteledi, habere inandığını da ekledi.

Ve tutuklandı.

Başbuğ, bu “güçlü kaynak”ı açıklamayacağını söyledi ama yine de sormak gerekiyor

* Sayın paşam; bu kaynak Cumhurbaşkanı mı, Başbakan mı, NATO mu, Amerika mı, CIA mı, MOSSAD mı, MİT mi Kim, kim, kim Kiziroğlu Ah-met paşa mı

Bir Medya Patronundan İlginç Açıklamalar…

Ömer Göktuğ…

Yayınlarını beğenirsiniz, beğenmezsiniz; tam 24 yıldır ulusal ölçekte yayın yapan Flash TV’nin sahibi.

Göktuğ, medyaradar.com sitesinden Alev Gürsoy Cimin’e konuştu.

Söyledikleri sizin de ilginizi çekebilecek türden; 

“Sayın Erdoğan’ı 68 yılından bu yana tanırım. İmam Hatip Lisesi 2.inci veya 3.üncü sınıfındaydı. Beyoğlu ilçe gençlik kolu başkanlığı, ilçe ve il başkanlığı, Belediye Başkanlığı, Parti başkanlığı Başbakanlığı dönemlerini ayrıntısıyla bilirim.”

“Sn. Erdoğan’ın tanıdığı ilk TV patronu benim. Girdiği ilk TV Stüdyosu bizim stüdyolarımızdır. İkimiz de birbirimizi biliriz. Başbakan olup girdiği ilk Bakanlar kurulunda arkadaşlarına “Benden uzak durmalarını, yokluğa mahkûm etmelerini” söylemiş. Bunu bana o kurulda bulunan iki bakan anlattı. Bana neden bu kadar kırgın – kızgın olduğunu bilmiyorum.”

“AKP kurulurken Sn. Gül, Sn. Gökçek ve Sn. Erdoğan yarışıyordu. Ben esasen bu kuşaktanım ama Erbakan Hoca’yı yarı yolda bırakmalarını hoş karşılamıyordum. Bu üçlü arasında en az yakın olduğum kişi Sn. Erdoğan’dı… O süreçte benim dışımda ve bence gerçek dışı bazı dedikodular nedeniyle kırılmış olabilir. Yine de Flash gerçekten tarafsız yayıncılık yapıyor… Yıkıcı muhalefet yapmıyor… Bu durumu da dikkate alıyor olabilirler.”

“Sayın Erdoğan’ın yakın ve eski çevresi bile baskı var derken… Benim aksini söylememi beklemiyorsunuzdur. Siyasette istihbarat ve propaganda çok önemlidir. Tayyip Bey ilk gençlik seminerlerinden beri bunu çok iyi bilir.”

“Bitaraf olan da bertaraf oluyor sonra. Biz çok itilmiş kakılmış, kenarda tutulmuş bir kurumuz. Bertaraf olmak da böyle bir şey işte…”

Ben bu açıklamaları ağzım açık okudum.

Peki, ya siz!

NOT: Bugün 31 Aralık 2014, Çarşamba… 1) Emekliler yılda 15–20 TL zamla, hâlâ sürünmeye devam ediyor. 2) An itibariyle asgari ücretli “nasıl geçineceğim ” diye feryat ediyor. 3) Bu parlamento ve mevcut AKP iktidarı, 2011’den bu yana verdiği yeni ve sivil anayasa sözünü yerine getiremedi. 4) 28 Şubat darbesi döneminde kapatılan, yoksul-zeki Anadolu çocuklarının barındığı Başbakanlığa bağlı Vakıf Öğrenci Yurtları hâlen kilitli. Otur, sıfır!