Bakın şu dünyayı umursamayan uzun boylu genç adam ne

düşünüyordur. Dünyaya doğru yaşayan şu kasketli adam gözlerini iyice kısıyor.

Şu çocuk karşıya geçmek için hazırlandı şu otobüsün geçmesini bekliyor. Şu

mobilyacı dışarıya attığı hasır iskemlesinde oturarak elini yukarı kaldırmış

karşısındaki adama bir şey anlatıyor. Şu beyaz eşyacı dükkânının içine bakarken

gözlerini arada kapatıp tekrar açıyor. Eli böğründe dinelen simitçi durup durup

var gücüyle bağırıyor. Elinde ağzı açık duran makasla camdan dışarıya bakan

berber makasını saçlara tekrar daldırıyor. Polis aracından inmekte olan polis

şapkasını güneşe karşı azıcık daha düzlüyor. Ellerini göğsünde kavuşturmuş

kebapçı kaldırımdan her geçen insanın arkasından bir müddet bakıyor. Bankada

koltuğuna sere serpe yayılmış kadın memur kumral saçlarını elleriyle geriye

doğru atıyor. Kaldırımdan hararetli bir şekilde tartışarak bir grup genç kız

geçiyor. Bir ihtiyar bastonuna dayanmış dükkânlara doğru bakıyor. Durakta

otobüs bekleyen kadının siyah eteği topuklarına narin bir şekilde dokunuyor.

Lila renk saten başörtülü genç kız dikkatlice bakıyor. Gözleri ve bakışları ne

güzel. Uzun narin bir işaret parmak beni yukarı kaldırdı, işaret parmakla

başparmak sağ kolumdan tutup beni düzleyip bana artistçe bir düzen verdi. Sonra

alt tarafta hafif bir ateş yandı ateşin dumanı gözlerime kaçacak neredeyse ama

az önce bana düzen veren işaret parmakla birlikte orta parmak duman çıkan o

beyaz güzel varlığı aldı benden uzaklaştırdı. Ucundan duman çıkan beyaz nesne

uzaklaştıktan sonra güneşe karşı tutuldum. Ben cam rengindeyim ama güneşe

tutulunca önce koyu kırmızı bir renk aldım sonra hızlı bir şekilde simsiyah

oldum. Şimdi simsiyahım ama bu siyahlık beni artist gibi gösteriyor. Ben

artistim galiba. Evet, ben artistim.

Artist gibi olmuşsun. Gözlüğü ilk kez alıp eve vardığımda

ev arkadaşımın ilk sözü bu olmuştu; artist gibi olmuşsun. Nasıl, güzel mi

Güzel de ne demek artistsin! Yakışmış mı Çok güzel, çok iyi yakışmış. Ama

sanki sen gitmişsin de yerine başka biri gelmiş. Sanki seni hiç tanımıyorum.

Oysa ben hayatımda o zamana kadar hiç gözlük kullanmamıştım. Gözlük meraklısı

da değildim. Hayatın getirdiği mecburiyetten gözlük kullanmak zorunda

kalmıştım

Göz doktoru, şuradan şu panoya bak dediğinde panoda

ilginç bir şey var zannetmiştim. Meğer panoda alfabenin bütün harfleri büyük ve

küçük bir şekilde ilginç bir sıralamayla sıralanmış. Elindeki çubukla a harfini

göstererek oku demişti, a demiştim. Doktor ışığı kapattı tekrar açtı oku dedi,

ben okuyacak bir şey olmadığını söyledim. Küçük bir hareketten sonra harfleri

gördüm ve heyecanla aaaaa diye bağırdım. Ve ben o günden sonra halen aaa

diyorum a, aaa dünyaya bakın hâlâ yerinde duruyor, hiçbir yere gitmemiş,

sevgili dostlarım o günden sonra bir daha bir türlü b ye geçemedim. Bir kere

b ye geçsem a yla birlikte ab olacak yani su olacak, su hayat demektir, hayat.

Hayatım iyi misin Sana ne! Niye böyle cevap veriyorsun Ben artistim!

Güneşli bir bahar günü sabah kalktığımda, güzelim dünyayı

görmede zorlanmıştım. Lise birdeydik, ev arkadaşım beni elimden tuttu ve

halamın oğlunun bürosuna götürdü. Halaoğlunun ilk sözü, oğlum biraz az kitap

okusana, olmuştu. Dünya alacakaranlık abi. Sabaha kadar kitap okursan

alacakaranlık görürsün. Ben dünyayı aydınlık görmek için sabaha kadar kitap

okuyorum! Artiste bak! Konuşmanın devamı şöyle; alo doktor bey yerinde mi

Tamam ben az sonra ziyaretine geleceğiz. Hadi çıkalım

Gözümde gözlük kaldırımda yürüyorum. O da ne! Bu

kaldırımlar havaya doğru yükseliyor! Ben adımlarımı gittikçe daha yüksek

atıyorum. Tamam, kaldırımların yüksekliklerini adımları yükselterek hallettik,

ya şu kaldırımın kenarındaki kocaman çınar ağacının üzerime doğru gelmesine

nasıl engel olacağım Çınar ağacı resmen ayaklanmış üzerime doğru geliyor. En

iyisi karşıya geçmek!

Otomobiller caddeden bildiğin uçarak geliyor. Arkadaş

bunların tekerlerini mi söktüler, niye bu arabalar uçarak geliyor, üstelik

kanatları da yok, ama uçuyorlar. Hayatımda ilk defa otomobillerin uçarak

yürüdüğünü görüyorum! Yarım saat oldu galiba, hayır geçemeyeceğim, kaldırıma

oturuyorum Aradan ne kadar vakit geçtiyse polis geldi,  kaldırımdan kalkmamı işaret ediyor. Ben bir

daha davranıyorum. Hayır geçemiyorum. Polis anlıyor galiba, akan trafiği

durduruyor bana geç anlamında işaret ediyor. Nihayet geçtim. Demek ki dünya

dedikleri böyle bir şey; gördüğün an geçemiyorsun! Ama ben geçtim! Dünyadan

karşıya geçtim; aydınlığa

Masanın beyaz yüzeyi ne güzel Masanın üzerinde sol

tarafta üst üste kitaplar, kitapların yanında dergiler, dergilerin yanında

kompüter, onun önünde kalemlik, kalemlikte; kalemler, silgiler, kalemtıraşlar

Hemen önümde monitör, monitörün iki yanında hoparlörler Yanımda klavye, kül

tablası, sigara ve çakmak Benim kollarım altımda öylece bakıyorum. Varlıkları

genel gören gözlerin varlıkları daha ayrıntılı görmesini sağlıyorum. Gören gözlere

göz olmak belki benim için bir ayrıcalık değil çünkü onlar ben olmasam da

görüyorlardır ama ben de hakikate aracı olarak şahit olduğum için mutluyum.

Örneğin ben bir şair gözlüğü olarak sayısız güzel şiirler gördüm. Bakın uzun

boylu genç adam dalmış gitmiş düşünüyor, düşünüyor, düşünüyor

Gözlüğüm nerede benim, hayatım şu gözlüğümü bir

getirsene, şair Cafer Keklikçi nin Gözlük başlıklı köşe yazısını okuyacağım.