Parlamento muhabirliği yaptığım dönemlerden tanıdım; Fethullah Erbaş’ı. Öncesinde, Van’da hâlâ konuşulan “efsane” belediyeciliği var.

Hoş sohbet, yumuşak tabiatlı ama bir o kadar girişken ve tuttuğunu koparan bir kişilik.

Bir o kadar da kararlı ve prensiplerine sıkı sıkı bağlı bir siyasetçi.

Hatırlayacaksınız;

1996 yılında terör örgütünün kaçırdığı Türk askerleri için dönemin İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Akın Birdal ile birlikte Kuzey Irak’taki PKK kampına giderek askerleri teslim alan ekipte yer almıştı.

Fethullah Bey, o zamanlar Refah Partisi milletvekiliydi.

Fethullah Erbaş her zaman Milli Görüş çizgisindeki siyasetin içindeydi ama uzun zamandır ortalıklarda pek fazla gözükmüyordu.

Bir ara Ümraniye’de Noter’lik yaptığını biliyorum

Gelelim sadede;

Van Belediye Başkanı olarak büyük hizmetlere imza atan ve bölge halkının gönlünde vazgeçilmez bir yer edinen Fethullah Bey şimdilerde “Bismillah” dedi, kolları yine sıvadı.

Erbaş, Saadet Partisi’nin Van Belediye Başkan Adayı.

Neler söylüyor peki Bir kulak verelim mi

* “Emeğin ve alın terinin helal kazançta çok büyük önemi var. Üreten bir toplum yerine tüketen bir toplum haline geldik. Bunun nedeni üretime önem verilmeyişidir. Sanayimizin gelişimi için seferber olmalıyız. Burada çalışanların ne zor şartlar altında emek verdiklerini biliyoruz.”

* “Emeğin ve alın terinin faize bulaştırılması paramızın bereketini azaltmaktadır. Bundan dolayıdır ki faize karşı olan Milli Görüş, belediyecilikte en iyi hizmeti yapan, ülkeyi en iyi yöneten kadrolardan oluşuyor.”

* “Ülke yönetimi bizim işimizdir. Mahalli yönetimler de bizim işimizdir. 1989 yılında Van’dan başlamak üzere onlarca belediyeyi aziz milletimiz, ‘İnanç tekeden süt çıkartır’ anlayışıyla hizmet eden Milli Görüş erlerine emanet etti. Eğer dürüst siyaset, temiz idare ve çalışkan yönetim istiyorsanız, adres Saadet Partisi’dir.”

* “Hiçbir Milli Görüş belediyesi hakkında yolsuzluk iddiası duydunuz mu   Milli Görüş halkımıza hizmet ederken, kul hakkına her daim riayet etmiştir.”

*“30 Mart tarihindeki seçimde vereceğiniz her bir oyun ayrı önemi vardır. 31 Mart’ta makamı devraldığımızda sanatkârın ve işçinin yüzünü güldüreceğiz…”

Çok haklı bir soru

Saadet Partisi Merzifon İlçe Başkanı Ahmet Şahin mesaj attı.

Şöyle diyor mesajında; “Günlerdir gündemi meşgul eden “Paralel Yapı”nın hiç dinleme cihazları yakalandı mı Yakalanamayan bu cihazlar acaba icraatlarına, faaliyetlerine devam ediyor mu, etmiyor mu Madem böyle bir suç var, nerede bu suç aletleri Devlet bunları neden bulup çıkarmıyor ”

Önemli bir soru…

Sadece bu kadar mı

17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’nu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere birçok Bakan, AKP milletvekili ve AKP’ye yakın gazeteci-yazar “darbe” olarak niteledi.

İyi de, darbe yapmak suç. O zaman bu suçu işleyenler nerede Neden darbe suçunu işleyenler mahkeme huzuruna çıkarılmıyor

At sırtında ve sandalyedeki Cihat

Malum, bu hafta Erbakan Haftası.

Bana mail atan Nusrettin Aydın, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan hakkında çok duygusal satırlar kaleme almış. Okuyalım mı

“Selâmünaleyküm,

Merhum Necmettin Erbakan Hocamızın, birçok canlı konuşmasına şahit oldum.

İstanbul’da yapmış olduğu konuşmalarında Hz. Eyyub-i El Ensari’nin (R.A.) hayatından bahsedip ilerlemiş yaşına rağmen İstanbul’a gelip cihat ettiğinden bahsederdi. Bu örnek anlatım, hafızamda yer etmişti.

22 Temmuz 2007 genel seçimi hazırlıkları için 2 kişi ile birlikte Ankara’ya gitmiştik. İki günlük eğitim kampı vardı ve eğitimin finalinde merhum Necmettin Erbakan Hocamız katılacaktı. Salon katılımcılarla dolmuş, herkes Erbakan Hocamızı bekliyor ve Mücahit Erbakan sesleri gençler tarafından salonda yankılanıyordu.

Ben de iki genç kardeşimi yanıma alarak, Erbakan Hocamızı daha yakından görüp, elinden öpme düşüncesi ile bulunduğumuz binanın arka bahçesine geçtik ve Erbakan Hocamızı beklemeye başladık. Görevli, ‘Neden buradasınız ’ diye sordu. ‘Erbakan Hocamızı yakından görmek için buradayız’ dedim ve Erbakan Hocamız geldi.  Asansörle üst kata çıkacaktı ve asansörün içinde sandalye vardı, Erbakan Hocamız bedenen ayakta zor duruyordu ve 81 yaşındaydı.

Hocamızın, asansörde sandalyedeki cihat aşkını ve Hz. Eyyub-i El Ensari’nin (R.A.) İstanbul’a gelirken at sırtındaki halini düşündüm ve işte bu satırları kaleme aldım.”

Dershaneciler, öğretmen ve personel mağdur edilmemeli!

Dershanelerin kapatılması sonrasında kurslar ve 12 yaşın altındaki çocuklar için etüt merkezlerinin serbest bırakılması ve dershane sahiplerine bol menülü ve makul seçenekler sunulması hem müteşebbisleri hem de öğrenci ve ailelerini zor durumda bırakmama adına önemlidir.

Dershanelerin kapatılması sonrasındaki teşvik ve destek uygulamalarının dershanecilere, buralarda çalışan öğretmen ve personele dönük haksızlıkların yapılacağı ihtimalini dahi akıllara getirmemelidir. Özel okul ve etüt merkezi olma şansı düşük olan küçük ve butik dershanelere pozitif ayrımcılık yapılmalıdır.

Özel okul ve etütlere gidecek öğrencilerin devletçe desteklenecek olmasını önemsiyorum. Eğitimde yüzde 3’lük bir oranı temsil eden özel okulların günümüzde yarı kapasiteyle çalıştığı göz önüne alınarak, eğitim sistemimize dinamizm ve lokomotif güç kazandırması için özel okulculuğun daha kapsamlı politikalarla geliştirilmesi ve pekiştirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Dershanelerde çalışan öğretmenlerin mağduriyet yaşamamalarını sağlamak adına 6 yıldan fazla dershanelerde öğretmenlik yapanların sözlü sınavla MEB kadrolarına alınmasının yeni mağdurlar meydana getirmemesine özenle dikkat edilmelidir.

Öncelikle yapılacak eleme sınavlarının hakkaniyetli ve nesnel ölçütlerle yapılması elzemdir. Öte yandan 6 yıl dershanede çalışmış olma şartı çok abartılıdır. Bu nedenle bu sürenin 2 yıla indirilmesi gerekir.

Bir diğer önemli husus da çeşitli nedenlerle dershanelerde çalışmamış yahut dershanelerde çalıştığını belgeleyememiş, başka özel eğitim kurumlarında çalışan yahut özel ders ve etüt çalışmalarında bulunan öğretmenlerin mağduriyet yaşamamasının sağlanmasıdır. (GÜRKAN AVCI-DES GENEL BAŞKANI)

NOT:  Bugün 26 Şubat 2014 Çarşamba...  1) İşte geldi 2014 ve ilk ay bitti, ikinci ay da sona ermek üzere… Bu parlamento ve mevcut AKP iktidarı, 2011 seçimleri öncesinde yeni ve sivil anayasa sözünü yerine getiremedi, sınıfta kaldı, çuvalladı. 2) Yoksul-zeki Anadolu çocuklarının barındığı Başbakanlığa bağlı Vakıf Öğrenci Yurtları, 28 Şubat darbesi döneminde kapatıldı. “Vakıf” olan bu yurtların asıl sahiplerine iadesi noktasında şu ana kadar “tık” yok. Dubakalin’olacak