29 Nisan Çarşamba. Saat mi Daha henüz yarın olmamış.

Elimde Milli Gazete m var. Gündüz okumamın yetmediği, gece bir daha bakarım

dediğim yazılar hep vardır.

Bugün anılar ın yazıldığı makaleler döndürüyor beni

sayfalar arasında.

1960 lardan... Mehmet Şevket Eygi ağabey in Takvimden

Yapraklar ına, 1968 yılının Toplu sabah namazları ndan yansıyan o tadı, biz de

çarşının esnaf muhabbetlerinden hatırlarız dersiniz lakin, üstünden kaç bayram

geçtiğini sayamazsınız.

1970 lerden... Ben siyaset miyaset bilmem. Bu konuları

konuşmam da. Ben mahallerin çocuklarına Kur an okumasını öğretmeye devam

ederim; Erbakan hocanın partisine oyumu veririm, gerisine karışmam diyen,

aslında siyasetin alasını yapan tanıdıklarım var.

Bu paragraf da Mahmut Toptaş hocamızın köşesinden. Onun

tanıdığı, bizim de tanıdığımızdır.

Gerisine (daha sonrasına) karışmam diyen o yiğit

insanlar hatırınıza düşen de, Geridekiler I karıştıranların hala dirlik içinde

ve diri olduklarını kendinize bir daha söylersiniz.

1990 lardan... Geçtiğimiz pazar günü Refah lı yılları

hatırlatan, herkesin konuştuğu bir aday tanıtım programı düzenlendi,

Ankara da.

Adnan Öksüz ümüzün çok yakınları hatırlamasına,

gençliğindendir, deyip geçecektik ama, hemen sonrasında gelen şu satırlar çok

usta işi dedirtmedi mi, size de..

Saadet bayraklı otobüsler Bolu yakınlarında durduruldu.

Saadet otobüslerini durduran Bolu Emniyet Müdürlüğü ne

bağlı trafik ekipleri.

Bolu Emniyet Müdürlüğü ne bağlı trafik ekipleri, Saadet

Partisi otobüslerini bağladı.

Adnan Öksüz ün bu şiirimsi yorum haberine ne destektir,

ne de bir eklemedir şimdi bizim diyeceklerimiz. Saadet otobüsleri

kafilelerinden sorumlu insanlarımıza bir yol gösterme olabilir mi, bilmem

Dönüş yolu Eskişehir üstünden planlanırsa bir daha, Bolu

Emniyeti nin Görevlerini layıkı ile yapan trafik ekiplerine iş olunmaz.

Eskişehir in muhalefeti malum, dolayısıyla biz hiç bir

şehrimizi kazanılmış şehir, kategorisinde görmeyiz, demek istedik.

2015 lerden... Geldik mi Adnan Öksüz ün tam karşısından

seslenen Ali Haydar Haksal ın yanına.

O ise, Erzurumluların yanlarında.

AGD nin erkek öğrencileri Ankara ya aday tanıtım

programına gitmiş.

Bir paragrafına aynen bu cümleyle başlamış sevgili

Haksal, Erzurum misafirliğini anlattığı yazısında.

Ben de bu satırlara takıldım, kaldım. Daha doğrusu beni

aldı götürdüler ta 1973 yılına.

Konya dayım. MSP nin aday tanıtım gecesinde.

Kapalı spor salonunda 67 vilayet adayımız, 67 vilayetin

insanlarına tanıtılıyor.

Gecenin en tatlı anları uzaktan görüp alkışladığımız

insanlarla ya da uzaklardan gelerek sizinle kucaklaşan insanlarla yaptığınız

sohbetlerdir. Zira o sohbetlerden birinin, en aklınızda kalanının, size bir

farklılık kazandıracağını bilememiş olsanız da.. Sevgili Haksal Erzurum

diyordu, ben de Erzurum diyorum. Ortak noktamızdır bu.

Spor salonunun bahçesinde iki iyi insan ile, iki güzel

insan ile sohbet ediyorum. Bana Erzurum u anlatıyorlar. Konuşan Erzurum il

Başkanımız. Yanındaki sekreteri. En çok gözlerini hatırlıyorum başkanımızın.

Bir de sözlerini. Hep o konuşmuştu.

Üç milletvekilliği kesin. Bir de senatörlük. Lütfü Doğan

Hoca mızı razı ettik çok şükür. Milletvekili aday sıralamasında Erbakan

Hoca mızı dinlemedik. Hoca mız haber göndermişti. Partimize yaklaştırmasınlar

demişti ama, biz listeyi çoktan yapmış, onu birinci sıraya yazmıştık.

Elbette 42 yıl önce duyduğum cümlenin kelimelerini bire

bir yazamamış olabilirim. Lakin anlattığım, bana anlatılanın bire bir aynıdır.

Çünkü, 42 yıldır kendi halimde yaptığım siyasi değerlendirmelerimde bu olay en

bildiğim analiz faktörümdür.

Bazan şu soru da takılır kafama, bu yaşadığımız 42 yılın

içinde: Acaba o mu Hoca mıza karşı duracakları bulup alıyor yanına, yoksa o

yanına aldığı için mi Hoca mıza karşı duruyor o insanlar

Gazete okumam bittiyse, bir kitap alayım elime. Avukat

Orhan Töz ağabey imzalamış bırakmış İlk İsyanım adını verdiği kitabını. Onun

anlattıklarından biraz alırsam buraya, kimseler bana, sen ne demek istiyorsun,

diye sormazlar sanıyorum.

Ya! İşte böyle İsmail Kahraman kardeşim. Dünün MTTB

Başkanı ve Kültür Turizm Bakanı. Niçin İsmail Kahraman diyorum Beni, işgüzar,

emireri, robot polisin tutumundan, korkak delikanlının verdiği ifadeden ziyade

İsmail in bu davada takındığı menfi tavır alakadar ediyor. Hiç kimse kusura

bakmasın. Kim nedir, bilinmesi icap eder. Buyrun arayıp sorun o 21 MTTB liyi.

İsmail Kahraman sizin için ne yaptı diye. Ben, İsmail Kahraman ı kötülemek,

küçük düşürmek maksadıyla yazmıyorum. Ama gözlerde de hala büyütülmesin.

Yaşadıklarımız bilinmelidir. Sonra gelenler onların

muadillerini hemen ayırt etsinler diye..

MHP NİN ASI EKMELEDDİN CİLASI

MHP nin, sana Cumhurbaşkanlığı veremedik, CHP ile bir

olmamıza ragmen diyerek ve Gel seni bari milletvekili yapalım özürünü

dileyerek listesine yazdığı Ekmeleddin İhsanoğlu bey açmış ağzını Yeter!

demiş.

MHP liler bir şaşırmışlar, bir şaşırmşlar.. Elinizden

hiçbirşey gelmiyor, beni rahat bırakın artık, dediğini sanmışlar. Hatta

bazıları da, Ekmelledin İhsanoğlu nun Artık MHP li olduğum yeter! Bundan

sonrasına CHP li olarak devam etmeliyim. Tezini savunduğunu iddia etmişler.

 Sonra mesele anlaşılmış.

Kendini bir daha siyaset meydanında bulan Ekmeleddin

İhsanoğlu, ünlü Demokrat Parti nin 1950 seçimlerinde CHP ye karşı kullandığı

ünlü yeter sloganını kendine slogan yaptığını ilan ediyormuş.

Yeter!

Aklında politika yapmak olan bir insan, tarih öncesinde

kalmış gibi, ihtilaller öncesindeki bir partinin sloganına mı sarılır yeni aday

misali..

60 yıldır aklına slogan üretecek bir başka olay, bir

başka parti, bir başka propaganda usulü gelmez mi bir insanın Üstelik

Cumhurbaşkanlığına da aday olmuşluğu var bu zat-ı muhteremin.

Ülkem çok geriden takip ediyor olsa da, teknolojinin onca

ilerlemesi, renkli tv kanalları, internet dünyası, cep telefonu kullanımı gibi

vesaireler, hiç bir katkıda bulunmadı mı Ekmeleddin İhsanoğlu na. Peki ama

o,  hangi katkıda bulunacak MHP

partisine

Milli İttifak a katılmaya yüzü olmamasını sayın

Bahçeli nin, Ekmeleddin İhsanoğlu nun yeter demesinden sonra bir daha anladı

bu ülkenin insanları.

Meclis e girdi

Mobeseye çıktı

Bu resmi Meclis in önündeki MOBESE kayıtlarından aldık.

Şaşakaldık, yorumlara daldık.

İlk kanaatimiz şöyle idi: Bunlar iktidardaki AKP

listelerinin ilk sıralarına yazılmış yeni üç dönemlikler olmalılar.

Kendilerini belli etmek için yataklarını taşıyordular.

Zira herkes bilirdi, aslanın yatağından belli olduğunu.

Sonra etraftan uyarı geldi. Meclis te büyümek isteyen bir

partinin mensupları da olabilirler. Karpuz yata yata büyürken bu ülkede..

Yok yok, bu şık, pek şık olmadı. Bir an kendimizi AD

kartelinin gazetelerinde birinci sayfa yazan magazin üstadları sanmış

olmalıyız. Hem sonra o politikacıların karpuz kırmızılığından daha kızıldır

içleri. Bir ton fark vardır, aralarında.

Tesbit ettik sonunda, Meclis e yataklarını taşıyanların

kim olduklarını. Erkek olduklarına göre, siz de anlamış olmalısınız.

Parti sözcüleri takılıyor gözlerime tv kanallarında

kendilerini ve partilerini anlattıkları programlarda. İki maaş ikramiyenin

ötesinde ülkemizin geleceğinde ne gibi projeleri, düşünceleri vardı; öğrenmek

hakkımız değil mi

Fakat heyhat! Tek dertleri kaset piyasası. Savunup

duruyorlar: Partimizin mensuplarının oynadığı o kasetler paralel duranların

işiymiş.

Nerden anlamışlar Kasetlerdeki paralel duruşlardan mı

Dik durmak zor mu gelmişti

Onlar yaptı, onlar yaptı!

Peki, boşuna mı demiş oldu ulu Nasreddin Hoca mız,

Hırsızın hiç mi suçu yoktu diye.

Bu bir meydan okuma görüntüleri olmasın mobeselerdeki.

Artık rahatız, kasetimizi yapacaklar olmadığından, diye düşünüyor olabilirler

mi barajı aşacaklarına inanmadığımız o partinin mensupları.

Kendilerini, onlar yaptı, onlar yaptı diye anlatırlarken

ayarlı tv programlarında, görevli spikerin bir kere olsun dahi, onlar

kendilerini ne yapabildilerki, size kaset yapmış olsunlar, diye sormamasını ben

de anlayamadım, tıpkı sizlerin gibi..

Mobeselerin gördüğünü insanlarımız da görsün istedik.

Cafer çizdi - Onlar gezdi

 

 

İngiltere nin Guardian gazetesi, İngiltere nin Bristol

kentinde insan dışkısıyla çalışan ilk otobüsün düzenli seferlere başladığını

duyurdu

Sosyal medya sitelerinde yandaki haberi okuduğumda ve

haberle ilgili konulan resimleri gördüğümde, bir kez daha andım merhum Cafer

Zorlu üstadı. Ben o zamanlar küçüktüm dediğimiz yaşlarımızda çizmişti bu

gördüğünüz resmi. Yeni icadcı İngilizlerden 50 yıl önce. Bu ülkenin

insanlarının hayaline kraliçenin tebasının ancak 50 yıl sonra geldiğinin bir

ispatıdır bu. Hayal eden biz, yapan onlar! 

Bir röntgen uzmanı, fennin son icadı teknolojik aletlerle tesbit edilen AKP nin görüntülerini yorumluyor.

Birinci resim: AKP 7 Şubat, 17-25  Aralık tarihlerini sürekli tekrar ederek yaşadığı iç sıkıntılarını, buhranını, gaz burkuntusunu ilan ediyor. İkinci resim: İnsanlar, AKP nin rahatsızlığının polisten kaynaklandığına inandırılmışlardır. Ülkemizde gördüklerine inananlar çoğunlukta olduğundan..

Halbuki bu bir AKP algısıdır.

Emniyet teşkilatlarında toplu emeklilik programı uygulayan AKP, boşalan kadroları içinden çıkardıklarına tahsis ediyor.

Bunun böyle olduğunun ispatı, resim 3 teki yeni emniyetcinin teşekkür görüntüsüdür.

AKP şaşkınlığı ise, hep öyle olduğundan ziyade, ben bu işi nasıl başardım sorusundan kaynaklanmaktadır.

Bugünün Hikayesi

Sayın Dırlar ve Bayındırlar

E.Dumanlı nın Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı ile

yaptığı görüşmeyi savunurken terör örgütü lideri Abdullah Öcalan a sayın

demesi sosyal medyada gündem oldu.

Bu hafta iktidar medyasının ortaklaşa işlediği konu

sadece Sayın demiş olmakla sınırlı değil.

Gazetelerinde yazdılar, tv kanlarındaki oturumlarda

dillendiriyorlar.

E. Dumanlı, Öcalan hakkında daha önce ne demişti

Sayın diyenlere neler saymış, dökmüştü.

Hepsi birer E.Dumanlı uzmanı ya da fişlemecibaşı.

Arşivleri okumuşlardır, diyenlere de bir sözümüz var:

Mademki o kadar okumaya meraklıydılar, gidip mekteplerde okusaydılar, kitap

okusaydılar..

Ellerinin altında hazırmış her şey.

Şu şunu dediğinde şunu, bu bunu dediğinde bunu, diye

programlanmış kalemleri. Bir düğmeye basılmayagörsün, hepsinin önüne geliyor

kalıp kalıp haberler, yorumlar..

Bu ülkede kimin kimle, ne zaman ve hangi şartlar altında

görüşebileceği izne mi tabi, yasalarla mı sınırlı

Arka bahçe iftirasına vaktinde karşı koyamayanlar,

ezikliklerini arka kapı imajlarıyla mı kapatmak istiyorlar

Bir iktidara bu kadar kolay ve bu genişlikte teslim

olmuşları, siz gelin şimdi gazeteci sayın !

İlk defa olmuyor bu ülkede sayın demiş olmanın

tartışmalar, taşlamalar yaptırtmış olması.

Bir kimseye sayın denilip denilemeyeceğine ya da kime

hangi şartlarda sayın denileceğini tesbit eden güç, emreden güç CHP gücüdür.

CHP öyle istediği için bugün iktidarın kalemşoru uçak

yolcuları sayın tartışması yapıp durmaktalar.

İşte belge, işte bugün geldikleri yer. 

Bu yazıyı yayınladığı gün (28 Mart 1963) adı yazılı CHP

kalemşoru, Bayar hakkında sağlık nedenleriyle, ki 80 yaşında idi, verilen

erteleme cezası kaldırıldı.

Gerçi CHP liler bu yazıdan önce bir partinin genel

merkezini, bir gazete binasını ve bir evi taşlamışlardı.

Kim sayın olmuş, kime sayın denir, kimin sayın deme

hakkı vardır, gibi sorular veya E.Dumanlı ya yakın görüntüler bize uzaktırlar.

12 yıldır içiçe yaşamışlara bir çift lafımızı aktarmak için yazdık bütün bu

yazıyı.

Yarın aranızdan kim aforozunuza uğrayacak Yarın

hanginizi önce dediklerinden dolayı yargılayacaksınız

Sizin doğru yaşamak, doğru yazmak şartınız mı varki, E.

Dumanlı nın olacaktı

Ey, yaptıklarının altı üstü AKP lilik olanlar...

GÜL TÜRLERİ

Herkesi bahçene gıptayla bakıtır,

İçinde olan  çiçek

ve gül türleri;

Herkesi nesline gıptayla bakıtır,

Aldıkları terbiye ve kültürleri...

EVDEKİ DANA

Ev danasından öküz olmazmış derler;

Sanki evdekiler başka dana gibi!..

Türlü türlü yükü sırtına yüklerler;

Sanki evde demirbaş kadana gibi!..

TAHTA ÇIKTI

Kocaman bir Taht a çıktı;

Kocaman bir tahta çıktı!..

EKREM ŞAMA