28 Şubat sürecinin önemli aktörlerinden, Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün eşi Hayrünnisa Gül için Eğreti Gelin benzetmesi yaptığı için bir süredir Köşkün uçaklarına alınmayan Hürriyet yazarı Fatih Çekirge dünkü köşesinde, son dönemlerin en önemli yazısını kaleme aldı. Önce müsamahanıza sığınarak bu yazıdan ilgili kısmı alıntılamak istiyorum. Ardından da bir çift lafım olacak;

"55555 sefer sayılı trenin esrarı"

İki buçuk yıl önce Bingölün Genç ilçesinde, 55555 sefer sayılı trene sabotaj yapılmıştı. PKKnın sabotajıyla devrilen trene yardım için gelen güvenlik kuvvetleri inanılmaz bir manzarayla karşılaştılar.

Devrilen vagonlardan çevreye roket mermileri saçılmıştı.

Saydılar. 300 roket mermisi. Bir o kadar da mühimmat.

Şimdi İsrail hükümetiyle ilişkilerin namlu boyutuna geldiği günlerde, bu trene yapılan PKK sabotajının perde arkasındaki bağlantılar çok önemli bir noktaya ulaşıyor.

Nasıl mı

Trendeki roket mermilerinin bulunduğu konteyner İrandan yüklenmişti.

Van Gölü üzerinden Tatvana gelmiş ve tam Genç ilçesinin Burgu Mevkiinden geçerken sabotaja uğramıştı.

İrandan yüklenen roketler nereye gidiyordu

Van, Malatya, İslahiye güzergâhı üzerinden Suriyeye...

Oradan da Hizbullaha...

Peki bu sabotaj bir rastlantı mıydı

O vagondaki roket mermilerini PKK biliyor muydu

Bu soruyu o günlerde çok hassas bir makamdaki bürokrat dostuma sormuştum...

Şu ilginç cevabı vermişti:

-İsrail istihbaratı roketlerin Suriyeye oradan da Hizbullaha gönderildiğini öğrenmiş. Ve PKKyı taşeron olarak kullanıp treni devirdiler... Roketler de açığa çıktı...

Bu bilgiyi o günlerde söz verdiğim için yazamamıştım.

Devletin arşivlerinde yer alan bu bilgiyi şimdi İsrail istihbaratının PKKyla olan bağlantısına dikkat çekebilmek için aktarıyorum...

Çünkü şu anda İsrail hükümetiyle kan davasına dönüşen ve giderek, namlu boyutuna dayanan örtülü savaş sürecinde çok dikkat çekebilecek bir ayrıntıdır bu...

İsrail istihbaratı, Ortadoğunun yeraltı dekorunda inanılmaz bağlantılar kurabilmiş bir yapı.

Dilediği an Türkiye topraklarında PKKyı taşeron olarak kullanabilen bu yapı, bugün başka amaçlar için de harekete geçebilir.

Bu detayı, "Türkiye hakkını, hukukunu aramasın. İsrail karşısında geri adım atsın" demek için aktarmıyorum.

İsrail bu ölçüsüz güç kullanımının, bu katliamın hesabını vermelidir elbette.

Ama ortada reel politika var...

Bu da önümüzde nasıl bir çetrefilli takvim olduğunu göstermektedir."

İlginç dediğim yazı bu... Nasıl bir anlam çıkarmak lazım bu yazıdan

1) Hürriyet yazarı şayet terör örgütü PKKya İsrailin yardım ettiğini hatırlatıyorsa kocaman bir günaydın!  Terörün dış bağlantılı olduğunu ve özellikle Ortadoğuda çıbanbaşı konumunda olan İsrail Devletinin Türkiyede iç karışıklıkları her dönem kaşıdığını ve de kaşımaya devam edeceğini söylemek için kehanet göstermeye gerek yok! Kaldı ki emekli Genelkurmay Başkanlarından Doğan Güreşin, "Çekiç Güçe ait helikopterlerin dağdaki militanlara çuvallar içinde yardım attığı" itirafı hâlâ belleklerde. Hele hele bu konjoktürde İsrailin Türkiyedeki en küçük bir zafiyetten yararlanıp bunu Türkiyeyi bölgede zayıf düşürmeye yönelik atraksiyonların içine girmesi her an beklenmesi gereken bir gelişme...

2) Yazıda asıl dikkat çeken bölüm İrana ilişkin olanı. "Trendeki roket mermilerinin bulunduğu konteyner İrandan yüklenmişti. Van Gölü üzerinden Tatvana gelmiş ve tam Genç ilçesinin Burgu Mevkiinden geçerken sabotaja uğramıştı. İrandan yüklenen roketler nereye gidiyordu

Van, Malatya, İslahiye güzergâhı üzerinden Suriyeye... Oradan da Hizbullaha..."  deniliyor. Bu bölüm çok dikkat çekici... Evet, İran bölgesel güç olma yolunda önemli adımlar atan bir ülke. Ama bir o kadar da halkı, kültürü, inanç değerleri itibari ile Türkiye ile derin tarihi bağları olan bir devlet. Birileri bu arada Türk-İran ilişkilerini köstekliyor olabilir mi Elbette somut olan veriler araştırılmalı ancak dezenformasyona da dikkat derim...

3) Belki gözden kaçan bir nokta da şu; Fatih Çekirge bu önemli haberi heybesinde neden bu kadar bekletti Tamı tamına 2,5 yıl haber kamuoyundan gizlendi. Neden

Yüksek Hızlı Trene ben de bindim netekim!

Çoktandır Yüksek Hızlı Trenle (YHT) seyahat etmek istiyordum. Sonunda başardım. Ankara Garında deli divane 2 saat dolaşma pahasına da olsa Doğu dönüşü Haydarpaşa yerine Ankarada indim ve YHTye binerek Eskişehire gittim.

- Bir kere bu Yüksek Hızlı Tren hiç bana göre değil!  Neden mi 250 kmye varan saatteki hızı ile çevredeki tüm ayrıntılar bir anda yok oluyor, helezonik bir biçimde objeler adeta flulaşıyor..

- Ankara-Sincan arası tam berbat bir yolculuk sizi bekliyor. Hızlı tren değil adeta traktör üzerinde seyahat ediyor  gibisiniz. Sürülmüş bir tarlada yürüyemeyen adamı andırıyor..

- Ama o kadar da haksızlık etmeyelim; Ankaradan saat 06:45te kalkan YHT, saat 08:20de Eskişehire vardı. Ankarada çalışıp Eskişehirde oturanlar -ya da tam tersi- için ideal gibi... Trene biniş anından tutun, inene kadar geçen süreç diğer trenlerden çok farklı.. "Cep telefonunuzla yüksek sesle konuşmadığınız için teşekkürler" türünden tripler oldukça hoş... Trenden inerken aynen THYde olduğu gibi yolcuları hosteslerin uğurlaması da güzel bir uygulama...

Sadece Diyarbakırda olduğunu sanırdım!

Eskişehire ayak bastığım andan itibaren bir şey dikkatimi çekti... Yüksek Hızlı Trenden sonra yüksek uçak sesleri..

Dün sabah saatlerinde abartısız 5 dakikada bir savaş uçakları Eskişehir semalarını dalgalandırdı...

30 Ağustos çoktan geçmişti... Peki ama nedir bu gökyüzündeki savaş uçakları Bu tablonun benzerini Diyarbakırda yaşamıştım... Meğer Eskişehir de savaş uçaklarının gökyüzünde fink attığı bir il imiş...