Ne zaman hükümetin içinde İsrail geçen bir icraatı olsa, gazetelerde Erbakan resimli olağan haberi arar gözlerim. Gerçi yormazlar bizi. Genelde hükümetin İsrail haberinin hemen yanındaki sütunlar klasik yerleridir.
İsraile ders verdik! İsraile yok artık, dedik İsraile sen kim oluyorsun, diye efelendik! Gibi haberlerin yanında Erbakan resmi ve haberi:İsraille savunma işbirliği onun eseriydi.
İsrailin bu ülkenin sürekli başını ağrıtmasının sebebi olarak Erbakan gösterilirse, kurtaracaklar patronlarının kıyakcısı Özal gibi, Demirel gibi, Çiller gibi, Mesut Yılmaz gibi yöneticileri, milletin yakıcı ahından.
Yine aynı taktik.
Miladi 391 yılında yakılmış İskenderiye kütüphanesinin hikayesini şöyle anlatıyordu bir prof.umuz 1970li yılların başında, mühendis adayı öğrencilerine.
Müslümanlar gelmişler. Bakmışlar ki çok kitap var. Bu kitaplar zararlı ise yakılmalı. Faydalı iselerde yakılmalı. Çünkü artık Kurân var. Bunlara gerek yok!
571 yılında doğmuş bir peygamberin ümmetini suçlamak hedefse, ikiyüz sene önceki olaylara fail yapılmasına konuyu bilmeyen öğrenciler mi itiraz edecek
Aynı taktik, efendim!
İsraille savunma işbirliği dedikleri, 23 Şubat 1996 tarihinde Genelkurmay İkinci Başkanı ve durumdan vazife çıkarmakla ünlü Çevik Birin İsrailde attığı imzadır.
Erbakan ise hükümetini 16 Nisan 1996 tarihinde kurmuştur.
16 Nisan 1996 tarihi, 23 Şubat 1996 tarihinden önceki bir tarih midir Yoksa bütün bu iftiraların sebebi İsrail Cumhurbaşkanı Waizmanın "Süleyman Demireli çok iyi tanıyorum ve Ordunun kenarda bekleyeceğini sanmıyorum." Açıklamasının hâlâ altından kalkılamıyorluğu olmasın
28Şubat sorgulanmayı bekliyor!
Kendileri de itirazları da tekrar
Kayseri Cezaevinde yatan Celal Bayar ve diğer DPlilerin affına, onları affedersek,
* Amerika bize bir milyar dolarlık, elli yıl vadeli yüzde bir faizli yardım mı verecek..
* Ölü ticaret hayatımız mı dirilecek..
* Yarım kalmış yatırımlardan çekiç sesleri mi gelecek..
* Dağlardaki eşkıyalar toptan teslim mi olacak..
* Altın mı düşecek, Türk parası mı çıkacak..
* Şehirlerden köylere göç mü olacak, gürbüz ineklerin dolgun memelerinden sütler mi fışkıracak..
* İstanbula iki üniversite daha mı kurulacak..
Vesaire, vesaire diyerek karşı çıkan bir başyazarın yazısının altında idi bu karikatür.
İsmet İnönünün başbakan olduğu, Menderes ve arkadaşlarının asılmasının bir kaç ay önce olduğu o günlerde, idam masraflarının ve ip paralarının tahsil edilmek istenmesinden mi kaynaklanmıştı bu yardım meselesi Bilmiyorum.
Şu noktayı hatırlatmak istedik: Somaliye biraz yardım etmeye kalktığımızda, ya buradakiler diye ayağa kalkanların babalarının, dayılarının, amcalarının, teyzelerinin, halalarının bu ülkenin geçmişinde de yaşadığını..
Hafıza kaybı belgeselidir yarışmalar
Tiyatro sanatcısı Kenan Işıkın atvde sunduğu bir yarışma programı var. Radyo günlerinde Orhan Boranın takdim ettiği "Doğru mu, yanlış mı " yarışmalarının tadında olduğu için mi bilmem, Kenan Işıkın sunduğu "Kim bir milyon ister " programını seyretmeye çalışırım.
Bu ülkenin eğitiminin aynası gibi gelir bu tür yarışma programları. Eğitilenlerimizin aklında ne kalmış sorusuna yarışmacılar, pek bir şey kalmamış ağbi, vezninde cevap verdiklerinde ise, üzülmemek elde değil.
Beş bin lira civarında bir değer biçilen soru şu: Paramızdan altı sıfır atmadan önce kullandığımız bir milyon yediyüzelli bin lira bugün neye tekabül ediyor, ya da bugünkü karşılığı nedir
Bu soru yirmili yıllarını yaşayan bir üniversite öğrencisi kızımıza soruluyor.
Cevap mı Cevap yok!
Beynim durdu, kafam çalışmıyor; kimse kusura bakmasın yapamayacağım, diyen yarışmacı kızımız, o ana kadar kazandığı bir kaç bin lirayı alarak çekiliyor yarışmadan.
Filan şarkıcının ya da falan film yıldızının bilmem neyini sorsalardı, bilirdin değil mi Gibi bir ucuzluk değil bize yakışan. Lakin şunu demeden geçmem olmaz: Eğer bu soru bizim Toros İlkokulunun ilkokul bitirme imtihanını yapan öğretmenler heyetinden biri tarafından tahtadaki herhangi bir 5-A sınıfı talebesine sorulsa idi, mutlaka doğru cevabı alırdı. Yoksa o öğrencinin beş sınıflı ilkokul diploması alması mümkün olmazdı. Bir sene daha okusun derlerdi.
Bu doğruyu söylerken, cevap veremeyen üniversiteli kızımızı kınamadığımızı, aksine anladığımızı ve onun böyle basit bir soruyu cevaplayamamasının sorumlusunun bu ülkenin parasını sıfırlara boğdurtmuş, o bir koyup üç almacı basit politikacı olduğunu anlatmak istiyoruz. Yüzde onluk enflasyondan şikayetlendiğini mektuplarla seçmenlerine bildiren o politikacıyı hatırladınız değil mi
Dünya üniversiteler sıralamasının ilk beşyüzünde bu ülke üniversitelerinden hiç birinin olmadığı günler ise, bahis konusu ettiğimiz politikacının kuyudan çıkardığı halefinin günleri idi.
Buraya aldığımız şu ilanı iyice bir inceleyiniz lütfen. Bu ülkenin en büyük bankasının bir yıllık ikramiye tutarı: Bir milyon yediyüzellibin lira.
Sonra ne oldu
Ancak Aksaray-Taksim dolmuş parası oldu...
İki ekmek etmedi. Fınıncı ikiyüzellibin lira daha ver dedi.
Peki neden böyle oldu Bilenlere sorun. Bol sıfırlı rakam kalabalığı, hangi insanımızın hafıza kartını sağlam bıraktı Hangi insanımıza doğru muhakeme yapmayı zorlaştırmadı
Üniversite yıllarımızda gülerdik, İngilizlerin Hindu gençlerine Logaritma cetvelleri ezberlettiklerini dediklerinde.Hiç olur mu, derdik. Gördük ki, neler oluyormuş.
Bir milyon yediyüzelli bin liradan altı sıfır atarak bir lira yetmişbeş kuruş veya yüzyetmişbeş kuruş diyemeyen üniversiteli kızımız, diğer yaşıtlarına, arkadaşlarına aynadır.
Üniversitelerimizde ikna odaları kuranlar utansın!
KEL
Gazetenin kocaman harflerle attığı başlığı görünce adam, ne dedi, duydunuz mu
Ama önce o haber başlığı: "Kelliği bitirecek gen bulundu!"
Bu haberi okuyunca adam aynen şöyle dedi:Demirelsiz günlere erdik. Hayrını görün!
DELİCİ
Bu yeni CHPye muhalif bir CHPli demiş ki: "CHP gemisi su alıyor!"
Neden böyle dedi bir CHPli. Gemi su alıyor, derken karşı çıktığı CHP icraatı ne
Nihat Matkap!
Yani onun CHP Genel Başkan Yardımcısı olmasını hiç istemiyordu. Ancak böyle ifade edebildi kendini.
THE ŞAPGALI BABA VE YAVRUM MESUT
Dönersek adres
- Alo! The şapgalı baba duydun mu 12 Eylül öncesine dönüyormuşuz yahu
- Benim tekrar gelmemi mi istiyorlar yavrum Mesut Binaenaleyh ben de bunu istiyordum. Keser döner, sap döner..
- Ne döneri istiyorsun yahu Biraz önce birbuçuk iskender yemedin mi the şapgalı baba.
- Lafın gelişi söyledim yavrum Mesut. Binaenaleyh 12 Eylül öncesine dönersek ben ne olacağım Fevkalade geliyor olmayı tercih ederim.
- Ben ne olacağım the şapgalı baba. Ben o zaman ne yapıyordum yahu
- Sen de Turgutların evine dön. Besleme olduğun günleri özlemişsindir yavrum Mesut. Binaenaleyh ben sana babalık yapamadım.
- Tankları da görecek miyim the şapgalı baba.Sonra ne olacağım yahu.
- Senin değil, benim ne olacağım önemlidir yavrum Mesut. Binaenaleyh kıymetimin bilineceğini, fevkalade aranacağımı biliyordum. Benim işçim, benim memurum, benim köylüm, benim çiftçim unutmaz!
- Arandığın doğru the şapgalı baba. Seni unutmadıkları da doğru yahu.
- Arandığın doğru derken ne demek istiyorsun yavrum Mesut Binaenaleyh kimden, neyi haberalmışlar. Beni fevkalade unutmayan kim
- Senin işçilerin, köylülerin, memurların hepsi sıraya girmiş the şapgalı baba. Aranıyorlarmış yahu.
- Beni arar hale mi gelmişler. Binaenaleyh beni nerde arıyorlarmış Beni darağaçlarınan yanında aramak, tankların yanında aramak, muhtıraların yanında aramak fevkalade yanlıştır, hatadır, günahtır.
- Başka adresin mi var the şapgalı baba 12 Eylül öncesine dönünce, nerde arasınlar yahu