Bugünlerde ağırlıklı olarak asgari ücreti konuşuyoruz ya, hani?

Asgari ücret miktarı ne olacak? Bu soru neden önemli?

Diğer artışlar da bir bakıma asgari ücret endeksli oluyor da bu sebeple önemli?

Her ne kadar asgari ücret devletin değil, özel sektörün cebinden çıksa da...

Ülkemizin geliri var mı, var!

İyi de o zaman sorun nerede? Sorun bu gelirin dağılımında!

Yetkili isimler zaman zaman, "Milli Gelirimiz şu kadar, Milli Gelirimizde şu kadar artış oldu..." şeklinde değerlendirmeler yapıyor ya!

Asgari ücret alan vatandaş bir bu açıklamaya bakıyor, kişi başına düşen Milli Geliri hesaplıyor, bir de ay sonunda cebine giren asgari ücrete bakıyor!

Bakıyor ki iki rakam arasında dağlar kadar fark var!

"İyi de bana düşen Milli Gelirim nerede? Benim cebimden çıkıp hangi ceplere gidiyor?" diye sormaya başlıyor!

İşte o zaman anlaşılıyor ki, sorun bu gelirin dağılımında!

***

Oldukça çarpıcı bir örnektir; cebimizden çıkarılan paranın nereye, nerelere gittiğine yönelik ibret alınması gereken bir örnektir; Refah-Yol Hükümeti döneminde uygulanan Havuz Sistemi!

Ekrem Şama abimizin, merhum Fehim Adak'la yaptığı önemli bir mülakat vardır. Bu mülakatta merhum Adak diyor ki;

* "1996 yılında Başbakan Erbakan biz de Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanıydık. Hocamızın makamı olan Başbakanlık binasının hemen bitişiğinde, bizim makamımız vardı. Erbakan Hocamız, yani Başbakan, bizi emrettiği anda hiç kimseye görünmeksizin onun yanına gizlice geçebilecek bağlantılarımız vardı."

* "Başbakan bilhassa Türkiye'deki para ve kredi konusunda incelemeler yapmak üzere bize emir vermişti. Türkiye çok sıkışmıştı. Para bulmak gerekiyordu. İç para yok, dış para yok, her şey borç. Kurumlarımız borç alıyorlar bulabildikleri kadar ama tefeciler yani durumu kendi lehlerine çeviren kurumlar istedikleri faizle bize borç veriyorlar. Biz de bu konuları incelemeye başladık. Allah mutlaka bize bir yol gösterecek, biz onun için geliyoruz, onun davası için geliyoruz. Ama nereden ve nasıl bir çıkış yolu bulacağız, bu benim o zamanki aklımla."

* "Hazinenin parası var malum bütün kirasıdır bilmem vergileridir, şusu busu, bunlar hazinede toplanıyor. Şimdi bu hazinenin paraları nerede yatıyor? Biz işe biraz buradan başladık, benim ekonomi ile ilişkim yok, ben mühendisim, ama bu paralar nerede toplanıyor, diye merak ettim. Nerede birikiyor bu paralar, bu paralar varken niye biz borç alıyoruz? Baktık ki bu paralar, özel bankalarda birikiyor, özel bankalara yüzde bir iki faizle, yahut üç beş faizle veriliyor. Aynı müesseseler, aynı paraları kredi ihtiyaçları olduğunda müesseselerimize yüzde 60'la veriyorlar."

* "Biz buna mani olursak, bir miktar kaynak temin ederiz, diye düşündük ve işin içine bu düşünceyle girdik. Allah selamet versin, Vakıflar Bankası'nın Fehmi Gültekin isminde bir Genel Müdürü vardı. Ben Fehmi Bey'e dedim ki: "Sen bana yardımcı ol, benim kafamda böyle bir şey var, yani bunu halledelim. Bizim Türkiye'nin bütün müesseselerin paralarını bir yerde toplayalım, hepsini. İhtiyacı olan ödeme evrakı ile buradan çeksin. Bu paralar da Ziraat Bankası'nda ve Vakıflar Bankası'nda toplansın. Bunu sağlayabilir miyiz?" O da "Evet, ben bunu yapabilirim. Bir program var bu programı tatbik edersek kim ne koydu, kim ne çekti belli olur, hesabı verilir" dedi."

* "Burada Osman Altuğ Hoca'nın çok büyük katkılarını unutamayız. Benim takdim kabiliyetim yok. Osman Hoca bütün bu olayları ilmi bazda dizayn ediyor takdim ediyor. Böylece işe başladık. Bir havuz oluşturduk. Bu havuza devletin bütün müesseseleri, artı devletin ortak olduğu bütün müesseseler, artı devletin her hangi bir şekilde finanse ettiği müesseseler, artı sigortalar, artı belediyeler, artı ticaret ve sanayi odaları ve benzerlerinin paraları gelecek."

* "Başladık bu hesabı çalıştırmaya. Bir de baktık ki, 6 ayda 7 milyar dolarlık para birikti. 7 milyar dolar, tek başına sadece 7 milyar dolar değil, Kamu İktisadi Teşebbüsleri, yani KİT'lerin ihtiyacı olan paralar buradan ödenince, faizler kalktı. Çünkü onlardan faiz alınmıyordu. Ancak işin yürütülmesi için yapılan masraflardan paylarına düşen cüzi miktarlar tahsil ediliyordu."

* "Böylece KİT'ler zarar ediyorken kara geçtiler. Devletin ödediği faiz 10 milyar dolar düştü. 7 milyar dolar KİT'lerden 10 milyar dolar da bu faizden, ötekinden berikinden, derken büyük rakamlar önümüze çıktı. Erbakan Hoca bana dedi ki: 'Yahu Fehim! Biz ne kadar zenginmişiz de farkında değilmişiz? Ne kadar çok paramız ve servetimiz varmış?"

***

Sorulması gereken soru şu: Bu paralar şimdilerde nerelere gidiyor?

HATIRLATMA PANOSU!

* 28 Haziran 1996’da Türkiye Cumhuriyeti 54. Refah-Yol Hükümeti'ni kuran Erbakan Hoca’mız, sadece 6 ay gibi kısa sürede cumhuriyet tarihin ilk defa denk bütçe yaptı.

* Rantiye ve faizin önüne adeta set çeken Erbakan Hoca’mız başta tüketim maddeleri olmak üzere hiçbir şeye zam yapmadı.

* Prof. Dr. Necmettin Erbakan Başbakanlığı döneminde, Bağ-Kur emeklilerine yüzde 221 reel zam yaptı.

* Erbakan Hoca’mız, işçiden memura, emekliden çiftçiye kadar her kesimi refaha kavuşturdu.

* Kısa sürede ülkenin ekonomisini düzelten Erbakan Hoca, adeta bugünlere ders olacak nitelikte adımlar attı, faizle nasıl mücadele edileceğini herkese gösterdi.

"TEYZE BU PARAYI SANA BAŞBAKAN NECMETTİN ERBAKAN GÖNDERDİ!"

Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan...

54’üncü Refah-Yol Hükümetinde işçiye, memura emekliye verilen maaş zamları; çiftçiye, köylüye verilen taban fiyatları...

İşçi, memur ve emekliye yüzde 100 zam...

Bağ-kur emeklisine yüzde 320 zam... Günümüzde 14 bin 400 TL maaş alan bir emeklinin önümüzdeki ay maaşının 60 bin TL olması...

Tarım ürünlerinin taban fiyatlarına yüzde 100 artış... Yüzde 400’e varan artışlar...

***

Erbakan Hoca'mızın Başbakanlığı dönemi... Maaşını çekerken aldığı paranın çokluğu karşısında şaşıran ve parayı veznedara iade etmek isteyen emekli teyzeye, bankacının ; "Teyze bu parayı sana Başbakan Necmettin Erbakan gönderdi!" demesi...

Unutulmayacak bir anekdottur...
---