Çocuk deyince zihnimizde oyuncakları ile kucaklaşan ve özgürce hayal kuran masum bakışlı yavrularımız canlanır. Biz onları çikolata isterken, oyuncakları ile oynarken, kardeşiyle kavga ederken, ödevlerini yaparken, sütünü içerken görür ve öyle biliriz. Çocuk dediğin oynar, yaramazlık yapar, kardeşiyle vakit geçirir, okula gider, sorular sorar ve anne babaya bağımlı halde yaşar. Çünkü hayatla bağını henüz kurmuş değildir ve bu konuda anne babanın desteğine ihtiyacı vardır. Gözlerimizi kapatıp o günlere geri döndüğümüzde, çocukluğumuzun hayali bütün masumluğu ile geliverir. Annemizi ne kadar zorladığımızı, gece boyunca uyumayıp ağladığımızı, öğretmenin taktığı kurdeleyi gururla gösterdiğimizi ve büyüklerin kurallarına uyum sağlamakta ne kadar zorlandığımızı sürükleyici bir film gibi izler ve o günlere geri döneriz.
Biz çocukluğu bütün yoğunluğu ile yaşadık o yüzden çocukluğun ne olduğunu sorsalar yaşanmışlıkları en ufak ayrıntılarına kadar anlatabiliriz. Fakat bugünün çocukları için bunu söylemek mümkün değil. Bugünün çocukları, doğal oyuncakları, toprağı, doğayı, oyunları ve reddedilmeyi bilmezler. Onlar haftanın beş gününü televizyon ve internet başında geçirir ve hayatın öteki yüzünü tanıma şansına sahip olamazlar. İnsan ilişkilerini, toplumu, doğru yanlışı gerçeği yansıtmayan o dizilerden öğrenir ve yaşamlarındaki çelişkiyi göremezler.
Bugünün çocukları, reddedilmeyi bilmezler. Çocuklar bir şeyi istediklerinde anne baba var güçleri ile çalışır ve çocuğun istediğini yerine getirirler. Çocuk için çizilmiş sınırlar yoktur, anne baba küçük prensin emrine amadedir. Bu durum zaman içinde anne babanın konumunu alaşağı eder ve artık evin hükümranı çocuktur. Anne baba ise silik ve edilgen bir tavırla çocuğun isteklerine boyun eğerler.
Bugünün çocukları, ağaca, toprağa, suyun kaynağına ve tabiata yabancıdırlar. Onlara göre her şey fabrikaların çarkları arasında üretilir ve kolay yoldan kendilerine ulaşır. Beklemeye, kanaatkârlığa, engellenmeye ve bir şeyden mahrum kalmaya tahammülleri yoktur. İstenilen şey hemen olmalı ve bu çocuklar hiçbir engelle karşılaşmamalıdırlar. Anne baba yeter ki çocuğum mahrum kalmasın düşüncesiyle çocuğa sınırları çizilmemiş bir özgürlük sunarken, bunun getireceği zararları hesaba katmazlar. Oysa bu çocuklar ileriki yaşamlarında üretmekten ziyade tüketmeye, verici olmaktan ziyade alıcı olmaya ve her şeyi kendileri için hasretmeye yönelir ve yeni sorunlarla ortaya çıkarlar.
Bizler çocuklarımızı doğru bir eğitim metodu ile ele alıp yeniden kazanmaya mecburuz. Aksi takdirde geleceğe umutla bakmamız hayal olur.