BİRsüredir dünyamızı işgal eden bir olayın ardından, bir
bahane ile İslâm ın ve Müslümanların acımasızca hedef hâline getirildiği vahim
bir durumu yaşıyoruz. İşlenen cinayet ilk değil son da olmayacak. Bu her zaman
olabilen durumlardan sadece biri. Gergin bir dünyada, yaşanan kimi
yanlışlıkların, haksızlıkların, zulümlerin veya kaza durumlarının kaçınılmaz
olduğu olacağı bir gerçek. Bunların en zor ve içinden çıkılmaz olanı bu gibi
olayların başka bir duruma dönüştürülmesi.
Emperyalizm ve kimi servisler olayları kurguluyorlar,
sonra da sahneliyorlar. Kitleler veya dünya kamuoyunun dikkati olayın kendisine
yoğunlaşıyor. O zaman sağlıklı düşünülemiyor.
Charlie Hebdo olayı elbette kabul edilebilir bir durum
değil. Değil ama ne yazık ki bu olay tam bir Haçlı saldırganlığına dönüştü. Bir
ölüm olayının bütün Avrupa ve hatta Katolik dünyayı ayağa kaldırdığı ve artık
Müslümanlara karşı bir savaşa dönüştürüldüğü ortada. Paris Yürüyüşü bir Haçlı
ayaklanmasıdır. Bunun başka bir tanımı olamaz.
Bunu salt Haçlılık ile tanımlamak sınırlamak oluyor.
Çünkü bu işin içinde kimi servislerin de olduğu biliniyor. Siyonizm
saldırganlığının bu eylemde öne çıkması bunun bir diğer yanı.
Paris Yürüyüşü ile bir cadı avı başlatıldı. Hıristiyan
dünyada Müslümanlara soluk aldırılmıyor. Medeniyetler Eş Başkanı İspanya
Başbakanı bir anlaşmayı bozdu.
Charlie Hebdo nun dört milyon adet basımı yapılarak
satışa sunulması, Peygamberimize hakaretin süreklileştirildiği ve hatta daha
bir saldırganlaştırıldığı da ortada. Bu, tam bir Haçlı kültür saldırganlığına
dönüştü. Müslümanlar ise kendi Peygamberlerini ve dinlerini savunma, kollama,
anlatma hakkından yoksun bırakıldı. Müslümanlar da buna razı gibi. Müslümanlara
önderlik yapacak ve Müslüman birlikteliğini sağlayacak büyük direniş sağlayacak
kimse de yok. Müslümanların peygamberlerine, değerlerine saldırganlık Haçlı
ruhu bakımından meşru. Ne yazık ki Müslümanlar bir kompleks ile kendilerini
savunmaktan bile kaçınıyorlar. Türkiye de ne yazık ki çok parçalı. Her parça birbiriyle
çekişiyor.
Danimarka ile yaşanan krizde İstanbul daki yürüyüş büyük
bir çıkıştı. Bu bütün Müslüman dünyayı sardı. Ve Haçlılarda bir geri çekilme
bile yaşandı. Ne yazık ki şimdi, Müslümanlar Peygamberlerine yapılan bu
saldırıya karşı aynı tepkiyi veremiyorlar. Bu bir gaflet. Çeçenistan da nüfusu
kadar insanların sokaklara dökülmesi elbette övünçle karşılanır. Ama bu
Türkiye ye ve insanına ne oluyor
Paris Yürüyüşü ne Haçlı emperyalistleri ile katılma bir
oyunu bozmuyor ne yazık ki bir oyunun parçası haline geliniyor. Aynı yürüyüşe
katılan Netenyahu olayın üzerinden çok geçmeden Suriye sınırına girerek
Hizbullah a karşı bir saldırıda bulunuyor. Öldürülen Yahudilerden daha çoğunu
orada katlediyor. Ama dünyada hiç kimsenin kılı kıpırdamıyor. Bir başka ülkenin
sınırlarını ihlal ediyor ve insanları öldürüyor. Onların Müslümanları öldürme
hakkı mı var, böyle bir kuralı mı var Batılıların
Hazreti Peygambere Haçlılar saldırılarını sürdürüyorlar.
Üstüne üstlük yerli Haçlı ruhlular onlara eşlik ediyor. Müslümanların
Peygamberine hakaret karikatürlerini yayıyorlar ve taşıyorlar. Büyük bir
ayaklanma başlatıyorlar. Müslümanlar ise bastırılıyorlar. Üstelik bunu kendi
kendimiz yapıyoruz.
17 milyonluk İstanbul da miting meydanlarında milyonlar
toplayan iktidar ve yanlıları Peygamber ve İslâmî değerler söz konusu olunca
neden susuyorlar Neden dünya Müslümanlarına öncülük yapacak büyük bir yürüyüş
gerçekleştirilmiyor İçleri neden hiç acımıyor, Peygamber onların Peygamberi
değil mi Paralel diye yürüttükleri savaşın onda birini bu alanda verseler
olmaz mı