Özel haberleri ile dikkat çeken Milli Gazete muhabiri Mustafa Kılıçın 29 Haziran 2012 tarihli manşetini hatırlayacaksınız; Milletin Bağrında Yara... Habere konu olan, 28 Şubat darbesi kapsamında varlıklarına el konulan ve kapısına kilit vurulan, yüz binlerce üyesi olan Milli Gençlik Vakfı.
Yara kabuk bağladı... Hatırlayacaksınız, AKP iktidarı , önce yabancıların vakıf kurmasını kolaylaştıran ve onların denetim ve kontrolünü en aza indiren yasal bir düzenleme yaptı. 2010 Ağustos ayında da azınlıkların mallarının iadesi kararı alındı.
Bu noktadan sonra sağduyulu kesimlerden yükselen ses şuydu: Siz azınlıklara ait vakıf mallarını iade ediyorsunuz ama yüzlerce şubesi bulunan, haksız bir şekilde kapatılan Milli Gençlik Vakfının yeniden açılması için kılınızı bile kıpırdatmıyorsunuz..
İşte bu çağrılar nihayetinde makes buldu; Gazetelerin Ankara Temsilcilerine iftar veren Vakıflardan sorumlu Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, Milli Gençlik Vakfının da aralarında bulunduğu 20 kadar vakfın yeniden açılması için yasal düzenleme yapacaklarını açıkladı.
Yanlışın neresinden dönerseniz iyidir. El konulan gayrimenkullerin hak sahibine iadesi neresinden bakarsanız bakın elbette olumlu. Ben böyle bakıyorum.
Ama bir virgül;
Yapılan affedilmez o hatayı da es geçmeyelim...
Neydi o hata Kısaca hatırlayalım;
"Anayasal nizamı yıkmak için çete oluşturmaktan" açılan davadan ve 28 Şubat sürecinden etkilenen Vakıflar Genel Müdürlüğü 1999 yılında Milli Gençlik Vakfının kapatılması talebiyle Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesine başvurdu. Tam da at izinin it izine karıştığı, kimsenin kimseyi tanımadığı, dinlemediği bir dönem.. Hükümette ANAP-DSP-MHP üçlüsü var. Ancak ilginç bir gelişme yaşandı; Mahkeme 19.11.2002/755 tarih ve sayılı kararında, delil yetersizliğinden dolayı, "Milli Gençlik Vakfının kapatılamayacağına" karar verdi. Ve davanın masraflarını davacı Vakıflar Genel Müdürlüğüne yükledi.
İşte buraya dikkat..
Zira hükümette artık AKP var. Bu gelişmenin ardından Milli Gençlik Vakfı yönetimi umutlanıyor.
Vakıf yönetimi bir heyet oluşturarak, o dönem Vakıflar Genel Müdürlüğünden sorumlu Bakan Mehmet Ali Şahini ziyaret ediyorlar. MGV için verilen "Mahkeme kararına uyulmasını ve davanın temyiz edilmemesini" talep ediyorlar. Bakan Şahin ne yapıyor biliyor musunuz Söz konusu heyete, "konuyu bir inceleyelim" diyerek geçiştiriyor. Bir adım daha atıyor; 15 günlük temyiz süresi içinde mahkeme kararının Yargıtayda temyizine onay veriyor. Ve 28 Şubat sürecinin olağanüstü şartlarının kurbanı olan, dünyanın 2inci büyük vakfı, Millî Gençlik Vakfı bu süreç sonunda kapatılıyor.
AKPnin şimdi aslında yapmaya çalıştığı 2002 yılında yapılan o affedilmez hatayı telafi etmek...
Mehmet Ali Şahinin vurdumduymazlığını bir nebze de olsa hafifletmek..
Peki, Milli Gençlik Vakfının nelerine el kondu Kapatıldığında Türkiye genelinde 166 gayrimenkulü, 875 şubesi, 150 yurdu, 2 çocuk yuvası ve 350 bin üyesi vardı Milli Gençlik Vakfının...
Bülent Arınça buradan bir hatırlatmada bulunmak istiyorum; 28 Şubat sürecinde el konan vakıf mallarının iade edilecek olması çok olumlu bir karar. Peki ama Bülent bey, aynı süreçte kapılarına kilit vurulan, yoksul ama zeki Anadolu çocukların barındığı Vakıf Öğrenci Yurtları ne olacak Eylül-Ekimde gündeme gelmesi beklenen teklif/tasarıya bu yurtların yeniden açılması hususunu eklemeyi düşünmüyor musunuz
Bülent Arınçın iftarından son bir not; Bilmem dikkatinizi çekti mi; Bülent beyin son döneme kadar en yakınında görmeyi arzuladığı gazetecilerde önemli değişiklikler var. O Ankara Temsilcileri artık biraz daha uzak. Bugüne kadar uzakta olan bazı Ankara Temsilcileri ise yakınlaşmış.. İlginç...
ERDOĞAN ARIKANIN GAFI!
Londra Olimpiyatlarında 1500 m. koşusunda Aslı Çakır Alptekin birinci gelerek altın madalya kazanırken Gamze Bulut gümüş madalya kazanarak ikinci oldu.
TRT spikeri Cüneyt Kıran bu dakikaları anlatırken oldukça heyecanlandı, titredi, ayağa kalktı... Kıran daha sonra da bu anları anlatmak için Erdoğan Arıkanın programına çıktı.
Arıkan, "Cüneyt, bu anları bir daha o şekilde anlatmak ister misin " dedikten sonra mealen şu cümlelere yerdi: "İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoya da soruyorlar, İstiklal Marşını yeniden yazabilir misin diye. O da diyor ki, Bu millet yine böyle bir zafer kazanırsa neden olmasın!"
Belli ki Erdoğan Arıkan da bir o kadar heyecanlı; Olimpiyatlarda Türkiyenin bir spor dalında ilk kez altın ve gümüş kazanmasını Kurtuluş Mücadelesi ile kıyaslıyor, neredeyse eş tutuyor, karıştırıyor..
Arıkanın canlı yayında milli şairimiz Akifle ilgili aktardıkları tamamen hatalı, benzetmesi de bir o kadar yanlış ve ters...
Doğrusu şöyle:
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoyu Alemdağında, hasta yatağında, içlerinde Tarık Usun da bulunduğu bir grup ziyaretine gider..
Mehmed Akif bitkin bir halde yatağında yatmaktadır.
Konuşma esnasında söz dönüp dolaşıp İstiklal Marşına gelir ve ziyaretçilerden biri:
- "Acaba İstiklal Marşı yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı " der.
Bu söz üzerine yatağında bitkin bir halde yatmakta olan Akif, birden başını kaldırır ve
- "Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın! cevabını verir..
NOT: Bugün 12 Ağustos 2012 Pazar... Uyan da balığa gidelim... 2012 yılında yeni Anayasa vaadini sıcak tutmak adına... 2012den 7 ay 12 gün daha eksildi. Yeni sivil anayasanın yazımına başlandı, ilk cümleler ortaya çıktı... Ama bugünlerde tık yok... Takipçisiyiz...