CHPden bir Gülle Kanka olduk Gülle

"Sayın Gül bana kardeşim demeliydi!"

Kılıçdaroğlunun ağzından böyle bir cümle duyunca bu ülkenin insanları, neler düşünürler, neler

Önce acaba Gül, yanlış mı yaptı sorusu...

Herkese kardeşim dedi de bir Kılıçdaroğlunu mu ayırdı

Hele biraz da duygusallık varsa Kılıçdaroğlunun ses tonunda; yoksa biz mi yanılmışız onun hakkında, suçlaması düşmez mi akıllara

Baksanıza ne kadar da hasret kalmış kardeşliğe. Kardeş olmak için kardeşim denmesini bekliyor. O kadar kapris olsun canım.

"Sayın Gül bana kardeşim demeliydi!"

Acaba ne dedi, kardeşim dememişse.

Enişte diyemez, Kayseriden öteye kız verilmediğinden...

Bacanak olmaz, bayan Gülün hesabına uymadığından...

Her  ne kadar Karacaoğlanın "Bir kız bana emmi dedi" dediği yaşa ermişse de Kılıçdaroğlu, emmi de olmaz. Çünkü Gül, kız değil. Dayı hiç olmaz. Yoksa Kılıçdaroğlunun kendi partililerine de olsa, dayılanması kabul edilmiş, onaylanmış olunur.

Acaba Gül ne dedi   Kardeşim dememişse...

Yoldaş demiş olabilir mi

Kılıçdaroğlu CHP kongrelerinde hep öyle dediği için, Sayın Gül bir jest mi yaptı Haydi ben başlatayım bu işi diyerek, literatüründe olmamasına ragmen...

"Sayın Gül bana kardeşim demeliydi!"

Ne kadar da hasret kokuyor. Ben de öyle sandım; sizin öyle sandığınız gibi...

Bir sonraki kanaatimiz kıskançlık üstüne Gazetenin haberi aynen şöyle:

CHP enel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün Başbakan Erdoğana "kardeşim" dediğini hatta "Kardeşten öte" dediğini söyleyerek "Ama Erdoğana değil bana kardeşim demeliydi" diyor! *

Eksik kelimeler mi var haberde

"Ama Erdoğana kardeşim derken, bana da kardeşim demeliydi" dedi de, haberciler yer darlığından kısalttılar mı cümleyi

"Ama Erdoğandan önce bana kardeşim demeliydi." Demiş olmasın Kılıçdaroğlu Konuşmasını duyup yazan habercilerin KBBden sağlam raporları mı var

"Ama Erdoğana değil, bana kardeşim demeliydi."

Demeliydi ama demedi. Canı sağolsun. Bundan sonra ben sayın Güle kardeşim diyeceğim.

Kılıcdaroğlu böyle mi diyor yoksa

Hayır, hayır, hayır!

Kardeşliği kullanarak daha fazla pay almakmış Kılıçdaroğlunun derdi. Yani Batı cephesinde yeni birşey yok; değişen bir şey de...

Çünkü diyor Kılıçdaroğlu...

Çünkü kardeşim dediği Erdoğan yasaya bir hüküm koydurdu ve Gülün bird aha aday olmasını yasakladı.

O yasağı biz kaldırttık.

Anayasa Mahkemesine başvurduk ve bu hüküm iptal edildi. *

Hesaba bakar mısınız

Eğer tekrar seçilirsen diyor Sayın Güle Kılıçdaroğlu, bu benim başarım olacak.

İyi ama senin siyasi rakibin Gül mü, yoksa Erdoğanmı Erdoğana avantaj sağlamıyor musun böyle konuşmakla, gibi bir soruyu yöneltemezsiniz Kılıçdaroğluna. Çünkü o sağlama yapmayı bilmez.

Siyasette yaşanmış bir misal var: Bir general kızı Leyla Atakanın, İzmit belediye başkanlığında başarılı olması üzerine, komşu şehirlerden birinde de bir general eşi belediye başkanı seçilir.

Başkan olan eşinin her sabah belediyeye gelişinde karşılama töreni yapıldığını gören emekli general de dalmaya başlar sabah sabah belediye binasına. Ve sorar, ses tonuna biraz kırılmışlık titreşimi katarak:

- Beni törenle karşılamadınız

- Neden karşılayalım

- Onu karşıladınız!

- O bizim belediye başkanımız.

- Ama ben de belediye başkanınızın kocasıyım. (Son kelimenin değişik şekilde söylendiğini tahmin etmişsinizdir.)

Bir kaç ay sonra o şehirde belediye başkanlığı seçimi yenilenir, yine tahmin ettiğiniz gibi...

Şimdi daha iyi anlaşıldı mı Kılıçdaroğlunun kardeşlik diyerek karaciğere çalışması...

Ne hesap ama...

Gül tekrar seçilmiş. Bütün hava Kılıçdaroğlunda.

Onu ben seçtirdim! Yok yok daha havalı olsun.

Ben de onu seçtiren adamım!

Nereden nereye Kongresini kazandığı CHPde dahi yoldaş bulamayan Kılıçdaroğluna tam da kardeşim demeye hazırlanılıyorken...

Ne hesap ama... Bir de Kılıçdaroğluna hesap, kitap, kaset bilmez derler...

ODASINA VARDIM İKNA OLAMADIM

Konu CHP ve Kılıçdaroğlu olur da yazılacaklar biter mi Bitmez.

Son nostaljik takılmaları üstüne devam edelim öyleyse...

Ne diyor Kılıçdaroğlu ve yönetici arkadaşları:

"Takip ediliyoruz. Teknik takip var, bizi dinliyorlar!"

Son kongreleriyle dahi dikkat çekemediklerini bildiklerinden, kendilerini önemsetmek mi istiyorlar, şüphesi ilk ihtimal.

Bakın, görün! Bir Adnan Keskinden başka bizi dinleyen olmaması, başkalarının da dinlemediğini göstermez, ispat etmez. Takip altındayız; dinleniyoruz.

"Kılıçdaroğlu ve CHPliler dinleniyorlarmış!"

Böyle bir cümleyi duyduğunda ne tepki verir bu ülkenin insanları! Normal karşılar herkes ve derlerki:

Kongre üstüne kongre yapmaktan yorulmuş olmalılar. Dinlenmek onların da hakkı. Hem Meclis tatile girmişken.."

İşte bu ihtimali önlemek isteyen CHPnin demeç yazıcıları, önce takip altında olduklarını, teknik aletlerle takip edildiklerini vurgulatıyorlar Kılıçdaroğluna.

CHPnin ara sıra depreşen nostaljik rahatlığıdır bu. Muhalefet yapacak malzemeleri olmadığında, hep kendilerini taşırlar gündeme. Bu ülkede hala çözülmeyen başörtüsü krizine ve terör belasına kafa yorması beklenmeyeceğine göre onlardan...

Yolsuzluk gündemleri olamaz; tencere dibinin karalığından korkarlar... Kötü yönetiyor olması ise iktidarın, hiç sözkonusu yapılamaz; çünkü öyle suçlayarak başbakan asmaları dahi kazandırmadı onlara.

APnin iktidar günlerinde, nasıl öğrenmişlerse, parti merkezlerindeki bir telefonun faturasını sürekli bir bakanlığın (Dışişleri mi idi ) ödediğini öğrenmişler. Günlerce kıyamet koparmışlardı. Bizi dinliyorlar, bizi dinliyorlar!

Bir telefon faturası ödemenin dinlemeye delil olamayacağını bildiklerini söylemek zor. Deniz suyunu arıtarak içirmeyi planlayan CHP bu. Hem gerekçeleri de var: O günlerin içişleri Bakanı Sükanın "Komünistlerin nefes alışlarını takip ediyoruz." Demesi..

Halbuki o cümle, rapor veren / rapor vermekle görevli komünistlerin varlığını müjdeliyerek, partililere moral verme konuşmasıydı.

CHPliler sandılarki, nefes alışları takip edilerek sağlık problemleri kayda alınıyor. 12 Eylülü bana haber vermediler diyecek bir Demireli dahi tanımamaktır bu.

Kimse de sormuyor, ne o gün, ne de bugün: Sizi dinliyorlarsa, hangi fikrinizi rakiplerinize aktardılar. Hangi projenizi gününden önce haber ettiler

Sizi dinlediler de Adnan Keskinin ikinci adam olmasını mı engellediler. Belki şu olmuş, olabilir. Adnan Keskini razı etmek işi. Sana teklif gelecek. Aman Kabul et. Böyle dinlenme canınıza minnet değil mi

Sayın Kılıçdaroğlu, haydi git, biraz dinlen!

- KOYUN YERİNE, DESEYDİM

- KOYMADILAR MI

Kenan Işıkı mı sorgulasak, bilmem

Diyeceksinizki, adamın ne suçu var Yarışmaya katılan siyaset bilimi mektebinde okuyan ve inadına Atatürkçü olan kızlarımızın Meclise parlamento dendiğini bilmemesinde, bir kahraman Rauf Denktaşı tanımamasında adamın ne suçu var!

Haklısınız. Lakin benim vurgulamak istediğim konu başka. Elbette Kenan Işık suçlanamaz. Beş altı joker kullanarak üç beş bin lira alıp gitme sevdasındaki üniversitelilerin ve mezunlarının çokluğundan elbette Kenan Işıkı sorumlu tutamayız. Seyirci desteğinin üç puan etmesi de yarışmanın kuralı gereğidir.

Biz, kıskanılan bir yarışma sunucusu olmasının, o istemese de, bu ülke insanlarına hakaret edilmesine bahane olmasını söylemek istemiştik.

Bir başka tvnin yarışma programındaki sunucunun haline bir bakın.

Yarışmacıya sorulan ve yarışmacının bilemediği sorunun cevabı "Merinos" imiş. Yani yünü ünlü bir koyun türü.

Sunucu izahatta: Evet soru biraz karışıktı ama, size koyun yerine ülkenin yarısı deseydim herhalde çok daha basit olurdu.

İğrenç bir Aziz Nesin kompleksi daha..

Baktıki seyredilmiyor, izlenilmiyor, dinlenilmiyor, yeteri kadar şöhret değil; gelsin Aziz Nesinvari düşünceler, hakaretler..

Ona, buna, şuna öyle olduklarını demek yasak. Millete koyun demek serbest.

O sunucuya sormak gerek: Milletin yarısı koyun ise, kendisinin diğer yarıda olduğunun ispatı ne O neden orada

Aziz Nesin yüzde altmış demişti. Ne olduda yüzde elliye gelindi CHPnin oyu yüzde on daha arttı da, haberimiz mi yok

Yarışma sunucusu ve ona teknik destek çıkanlar şu soruları da cevaplamalılar.

Onlar ve aileleri nasıl insanlar ve nasıl yaşıyorlarki koyun olmuyorlar. Koyun olmadıklarına göre ne oluyorlar

Bu ülkede koyun hayvanınının çokluğunu vurgularlarken, başka hangi hayvan grubunu ona eş kılıyorlar da ondan olmayı içlerine sindiriyorlar.

Köpek desen değil, ayı desen değil, at desen değil, eşek desen değil.. Sayıları belli.

Yok eğer kendilerinin insan olduğunu iddia ediyorlarsa, böyle bir hakaret cümlesi ile, delilleri nedir Nerede, ne zaman, nasıl insanlık yapmışlarıdr Birlikte yaşadığı ve kendisi ile aynı haklara sahip diğer insanlara koyun demek, bir insanlık mıdır

İktidar partisine oy veren yüzde elliyi kastediyorsa terbiyeden ve eğitimden nasipsiz bu sunucu, muhalefet partisine, ve özellikle CHPye oy verenleri de tanımlamalıdır.

Etinden, sütünden, yününden, kemiğinden, tırnağından faydalanılan ve fakat insan haklarının kapsama alanı dışına itilen bu ülke insanlarının yarısına koyun diyen bu insanlık fukarasını destekleyenler ühü ühü imiş.

Ülke ajan kaynıyor diyenlere gel de inanma!

* Zeki Ceyhan yazısı 11 Ağustos 2012

GEÇMİŞTE MİZAH

İhtiyat iyidir

Şair Sadrazam Koca Ragıp Paşanın, şair arkadaşı Haşmeti bilmeyen pek azdır. Haşmet belki, çağına göre, orta halli bir şair sayılırdı ama, bugün için kendisini edebiyatımızda yaşatacak üç beş beytini bile bulmak hayli zor bir iştir. Böyle olduğu halde, kendisi, zamanının değerli şairlerinden daha çok anılıyorsa, bunu onun şairlik gücünde değil, şakacılık gücünde aramak gerekir.

Haşmetle ilgili anılardan biri şudur:

Bir gün, sadrazamın düzenlediği eğlenti meclislerinden birinde söz, döne dolaşa, rüşvet konusuna gelip dayanır. Mecliste, uzun süredir önemli devlet görevlerinde bulunmuş önemli bir çok kişi de bulunmaktadır. Bu konudan hayli bağrı yanık olan Koca Ragıp Paşa, rüşvet alıp vermenin din ve ahlak bakımından ne kadar ağır bir suç olduğu üzerinde yetkili bir konuşma yapar, konuşmasının sonunda coşar ve şöyle bir teklifte bulunur:

- Arkadaşlar, der. İşte din ve iman ve işte onun kutsal kitabı olan Kuran-ı Kerim,.. Sizlere sesleniyorum: İçinizde, rüşvet almamış olduğuna dair, şu kitaba elbasıp yemin edecek kimse var mıdır

Odadakileri önce derin bir sessizlik ve tereddüt kaplar; ama biraz sonra birbirinden cesaret alarak, hepsi de teker teker Kurana el basıp hiç rüşvet yemediklerine dair yemin ederler. Yalnız Haşmet, bu heyecanlı törene katılmaz, ilgisiz ve sessiz, köşesinde oturup, meraklı gözlerle yemincileri izler. Ragıp Paşa ona:

- Yahu, Haşmet Efendi; sen de epeyi hatırı sayılır işlerde bulundun; diye sorar. Bu hesaba göre şu yemin etmek konusunda herhalde sana da bir pay düşmektedir. Oysaki oralı bile olmuyorsun. Ne dersin

Çaresiz kalan Haşmet, kalkar; gözlerini güldür güldür yemin eden önemli kişilerin üstünde gezdirdikten sonra, paşaya şu cevabı verir:

- Tabii ben de yemin edeceğim efendim; ancak biraz beklememe izin veriniz.

-  Neden Haşmet Efendi

- Efendim; malumu alinizdir ki biz müslümanlarda "Yalan yere yemin edenler çarpılır yada çatlarlar." Yollu bir inanç vardır. Şimdi bekliyorum; benden önce yemin eden sayın büyüklerimiz çarpılıp çatlamazlarsa ben de aynı cesaretle nasıl yemin ediyorum göreceksiniz...."

Oruç sağlamlıktır

Beklenen haber dün ulaştı gazetelere: Başakşehir 5 dakika önce açtı orucunu.

Neden

Çünkü ezan 5 dakika önce okunmuş Kimsenin bakacağı bir saat kadranı yok mu imiş Başakşehirde

İmsakiye okumak akıllara gelmemiş mi Her tv kanalı iftar programı yaparken ve İstanbul için iftar vaktine daha 5 dakika var yazıları ekran altından geçerken, herkes mi bekliyormuş 5 dakika önce okunacak ezanı

Orucunu bozan vatandaşlar isyan etmişler

Hemen bozulan oruç tutmalarına mı

DAVAR

Toplumun derdine duyarsız kişiler,

Yalnız parmak hesabında var sayılır.

Kapılıp gönüllü, batı kavalına,

Uçuruma atlayan davar sayılır...

İHANET

Onların tuttukları yolu tümden reddeder;

İlk sayfada Sure-I Fatiha net olarak.

Hıristiyan ve Yahudi yolunu sevenler!

Bu suçunuz size yeter ihanet olarak...

Ekrem Şama