İstanbul’dan uzaklık, yaman bir sızı.
Hem de bu mevsimde.
Asker ocağı,
Mapus damı gibi,
Akşam olunca,
İstanbul’dakilerden haber sormaktayım.
Bahçe nasıl, leylaklar açtı mı,
Kuyunun başındaki gelin tacı dolandı mı şelaleye.
Erguvanlar, tepeleri boyadı mı,
Askerin anasından içli köfte istediği gibi,
Mor salkımların fotoğraflarını atın.
Ankara sokaklarında yasemenler yok.
Büyükanne olarak bulunduğum evladımın evindeyiz.
Torun bakmaya geldik dünürümle.
O da memleketteki bahçesini özlemekte.
Burnumuzda tütmekte toprak üzerinde başlarını çıkarmış çiçeklerin rüzgârda dalgalanması.
Ne kadar yaş alsak da havalar ısındıkça park ve bahçelere gitmek istemekteyiz,
Bazen gülüyoruz, Hababam Sınıfı’nın öğrencileri gibi acaba kaçabilir miyiz yakınlardaki göle doğru.
Evlatlarımız yatılı okulun müdürü Mahmut Hoca hükmündeler,
İzin alarak çıkmaktayız güzel havayı, yemyeşil çimenleri, ördekleri seyretmeye.
Sevimsiz sitelerin suratından hiç belli olmuyor baharın geldiği.
Şimdi İstanbul’da olmak vardı diyorum sık sık içimden.
Çocuklarımın gücenmesinden de korkmaktayım.
Lakin Rodrigo’nun Gitar Konçertosu çalardı, açık camlardan sallanan perdeler bile dinlerdi.
Mayıs’ta Abese Suresi okurdu ağaçlar.
Annemin en sevdiği çiçek oluşundan mı annem gibi kokardı hanımelleri,
“Meryem cemaati” diyorum yoncalara,
Sokakları sulayan serinlikleriyle.
Sıkıntılı doğumunda Hz. Meryem’in, hurmalarla birlikte koştular esenlik taşımaya,
Binlerce tabur asker gibi güneşe döndükleri yüzleri gülümsemekte.
Mayıs’ta melekler el sallamaktadır bulutlardan sarkıp,
Sebe,
Sedd-i Ma’rib barajı,
Arim seli,
Sidr ağacı,
Ilgın ağacı,
Ilgınlıymış genç fırıncı, cevizli ekmeği elbet en iyi sen yapabilirsin.
Yemyeşil dağları Ilgın’ın,
Adım başı dağ çeşmeleri,
Sürüleri köye getiren çobanın kavalının yanık sesi,
“Tene kolay söyle Azrail, yavaş dokun can sevdiğime, incitme yarem derin”,
Dizelerini kâğıda geçiremeden dağların yuttuğu çobanın kayıp kelimeleri…
Bir masalın yanık bağırlı Anadolu senfonisi,
Ah İstanbul,
Beykoz’da “Borçlar Hukuku” çalışıyordur genç kız, deniz dalgaları vokal tutuyordur.
Toplamışsındır şimdi küçük kubbeleri yanına,
Mavi, beyaz, gri,
Çocuklar gibi,
Süleymaniye Camii.
Notaları, göksel ezgilerle besliyor,
Ayasofya’nın minareleri.