Dünyada “insan” kimliğimizle; Allah’a (cc) “kulluk” ve “hilafet”, “emaneti” ile/Rahman’a kulluk/itaat ile şeytana kulluk/itaat, seçenekleri arasında muhayyer/özgür bırakılan yolcular olarak, sınavdayız. Ya Rahman’ın iradesini/rızasını/yolunu/hayat tarzını veya buna zıt olan şeytanın çağırdıkları “batıl” yolları seçeceğiz. (Fatiha/4-6, Bakara/30, 38, 256; Enam/153, Araf/172, Kehf/29, Yasin/60-61; Mülk/2, İnsan/2-3, Ahzab/72, Zariyat/56)

Dünya gurbet yurduna sınav için cennet vatanından indirilmiş yabancı/misafir ve yolcularız. Evrenin Melik’inin (cc) iradesine uygun yaşamak özgürlük ve sorumluluğumuz var...

İslam fıtratıyla, imtihana/yolculuğa ehliyete elverişli donanımda akıl ve irade gücüyle en güzel surette yaratılmış, ehil çağa ulaşınca, yolların kavşağında irademiz serbest/özgür bırakılarak, sınavımız başlatılmış oluyor.

(Fatiha/5-6, Bakara/256, Enam/153, Araf/16-17, Yasin/4, 60-61, Mülk/2, Kehf/29, İnsan/2-3,29; Beled/10, Şems/8)

Dünya gurbetinde güzel/güvenli bir hayat yolculuğu için de, Rahman bize Kitap (Kur’an) ve insan (Peygamber) iki rehber göndermiştir. Yolculuk, bu rehberlerle yapılsın, diye de mesajlarını iletmiş; emir, yasak ve tavsiyelerini bildirerek, yolunu göstermiştir.

Dünyadaki yolculuğumuzda; bize imtihan için emanet olarak verilen nimetler, bizi ahirete/cennete veya cehenneme taşıyan araçlardır. (Ahzab/72, Mülk/2, İnsan/3)

Rabbimiz, dünya yolculuğumuzda, kendi “sırat-ı müstakim”i/dosdoğru yolu/İslam’ı seçerek, o yolda yaşamamızı/yürümemizi, yarışmamızı ve cihadımızı, “Kendisi”ne o yolda imanla/İslam’la dönmemizi/cenneti tavsiye ediyor. Bu yol seçilecek, yolun kurallarına uyulacak, bu yoldan aykırı batıl/yanlış yollara da sapılmayacak. (Fatiha/5-6, Enam/153)

Cennetten dünyaya indirilirken, dünya yolculuğunu, gönderilecek “hidayet” rehberleri olan Kur’an ve Sünnet’e uyumlu yapabilenler için korku ve üzüntü ile sapma ve bedbahtlık olmayacak; Kur’an’dan yüz çevirenler ise dünyada “darlık” çekecek, kıyamette de “kör” olarak haşrolunacak, denmişti. (Bakara/38, Taha/123-124)

Ahir zaman ümmeti olarak; elimizde/önümüzde iki hidayet rehberi var: İlahi korumadaki (son) Kitap/Kur’an-ı Kerim ile örnekliği, masumiyeti, önderliği ve rehberliğiyle âlemlere rahmet son Peygamber Hz. Muhammed (sav)’dir. Bu rehberliklerden ayrıldığımız için de her çeşit sıkıntıdan/dardan, zilletten, tefrikadan kurtulamıyoruz.

Yolda/yolculukta sıkıntılar, tehlikeler ve düşmanlarımız var. Düşmanımız şeytan ve nefsimiz bize batıl/yanlış yolları emrederek, bizi saptırmaya, inkâra, şirke, tefrikaya, günahlara, malayaniye... çağırır, yönlendirmeye çalışır… (Enam/153, Araf/16-17, Yusuf/53) Nefis ve şeytan düşmanlarla savaş için de tağutlarla, din düşmanlarıyla, zalimlerle cihad için de öncülere, rehberlere muhtacız… Cihadsız İslam ve izzet olmaz.

Düşmanlarımız bizi daha çok doğru yoldan saptırarak, dünyalık nimetlerle, zaaflarımızla, cehaletimizle avlar, kandırır, şaşırtırlar... Bu nedenle, düşmanlarımızı iyi tanımak, onlarla mücadele sorumluluğumuz var...

Düşmanımız şeytanlar hem cinden hem de insanlardan olur. İnsandan olan, daha tehlikeli ve zararlıdır. Şerlerinden, insanların Rabbi, Meliki, İlahı Allah Teala’ya sığınırız… (Nas)

İnsan şeytanı cinler ile zalim tağutlar Allah’ın “doğru yolu”/İslam üzerine oturarak, insanları tevhide aykırı; şirke, küfre, zulümlere, muharref dinlere, beşeri ideolojilere/düzenlere, ilkelere ve ölçülere, değerlere, hayat tarzlarına, dünya görüşlerine ve haramlara çağırıp, yönlendirmeye, hakkı ortadan kaldırmaya, değerleri ifsada çabalar… (Nisa/117-120, Araf/16-17)

Müslümanları küfre, şirke düşüremeyen düşmanları, onları, tefrikaya, ihtilaflara, birbiriyle savaştırmaya çabalıyor ve maalesef başarılı da oluyorlar. Bugünkü zilletimizin önemli sebepleri cihadın terki, tefrika, vehn ve cehaletimiz değil midir?

Resulullah (sav), ümmetinin 73 fırkaya ayrılacağını, birisi hariç, diğerlerinin ateşte olduğunu bildirmiştir. Yere/toprağa bir “doğru” çizmiş, sağına ve soluna da şeytanın çağırdığı ayrı, eğri yolları/çizgileri toplamı 72 olarak çizdikten sonra, En’am/153’üncü ayeti okumuştur.

Bütün nimetler, “sırat-ı müstakim”de/tevhid’de/hak ve hidayet yolu İslam’dadır... Günde beş vakitte namaza/Fatiha’yı okumaya, hidayet duasına/“doğru yol”u seçmeye, doğru yoldaki salihlerle beraber olmaya/yolu görmeye, yola girerek yolda sebata, yürüyüp koşmaya, salih amellerde yarışmaya, cihada, sabit kadem olmaya ve yolda iken, Rabbimize imanla dönmek… dualarına muhtacız… Ayrıca hak yolun dışındaki batıl/yanlış/cehenneme götüren şeytani bütün yollara (Yahudilik, Hristiyanlık vb.) sapmaktan da yine, Rabbimize sığınarak, O’nun yardımını istiyoruz. (Fatiha/5-6 Nisa/69, En’am/153)

FATİHA ile âlemlerin Rabbi Allah Teala’dan; dinlerin/yolların içinde, Kendisi’nin hak/doğru/olan İslam’ı, fırkaların içinde “fırka-i naciye”yi seçebilmemiz/yürüyebilmemiz ve aykırı/batıl/yanlış dinlere/yollara/ideolojilere sapmaktan da bizi, yardımıyla korumasını diliyoruz. Ayrıca Rabbimize ruhlar âleminde verdiğimiz sözü hatırlayarak (Fatiha/4) tekrarlıyoruz. (Araf/172)

Hidayet dileği; en büyük nimet olarak/inançta, düşüncede, görüşte, ahlakta, amellerde “doğru” olmak/doğru yolu seçebilme, girerek yürüyebilme, sabit kadem yolda imanla Rabbe dönebilme duasıdır… Hidayet ve yardım ancak Allah’tandır…

Hayat Kitabı/rehberi Kur’an-ı Kerim’in; ilk sûresi Fatiha ile son sûresi Nas’ı birlikte okuduğumuzda, ikisi arasında dikkat çeken bir bağlantı var:

* İlahi mesajlar; âlemlerin Rabbi Allah Teala’nın, insanların da Rabbi, Melik’i ve İlah’ı olarak, insanlara mesajlarıdır.

* Kulluk, ancak ve sadece Allah’a yapılacak, O’ndan başkalarına yapılmayacak. Kulluk için hidayet ve yardım da O’ndan dilenecek.

* O’nun; doğru/hak yolunun dışındaki batıl yollara çağıran cin ve insan şeytanlarının şerlerinden/saptırmalarından da, yine O’na sığınarak/yolunda cihad ederek, O’ndan yardım dilemeliyiz.

* O, bize yardım etmezse, doğru yolu da bulamayız; batıldakilerle savaşamayız da… Tevhidin, Fatiha’nın şuuruyla yeniden dirilmek ihtiyacındayız vesselam.