Ömür ile zaman; değerini takdir etmekten aciz ve gafil olduğumuz, genellikle zararla/israfla tükettiğimiz, sınırlı iki büyük nimet/emanet sermayemizdir. Telafisi, ikamesi, geri dönüşümü yok.

Bir günde/24 saatte, takriben 24 bin nefes alıp veriyormuşuz. Nefesle/solunumla yaşıyoruz. Sayılı nefeslerimizi; iyilikte mi, yoksa kötülükte mi tükettiğimizin farkında mıyız? Nefes nimetini/emanetini; iyilikte tüketmek, şükür ve adalet, kötülükte tüketmek de nankörlük ve zulümdür.

* Asr Sûresi; zamanın önem ve değerine dikkatimizi çekiyor ve bunu en iyi şekilde (iman+salih amel+hakkı tavsiye+sabrı tavsiye) değerlendiremeyenlerin zararda/hüsranla olacağı bildiriliyor.

* Müminun Sûresi’nin ilk on ayetinde Firdevs cennetine gireceği müjdelenenlerin bir özelliği de, kendilerini "lağv"dan/boş, faydasız söz ve işlerden/meşgalelerden sakınmaları, onlarla zamanı israf etmemeleridir. Bu, o kadar önemlidir ki; namazla zekât arasında zikredilmiştir.

* Furkan/72'de, yalan ve faydasız sözler ortamından uzaklaşmak gerektiği bildirilmiştir.

Allahu Teala; Kur’an’da birçok konunun önemine dikkatimizi çekmek için yemin lafzını kullanmıştır. Bunlardan birisi de “zaman”la ilgili olanlardır. Kıyamet, Leyl, Duha, Kadir, Asr... Birçok sûreye isim/ad olmuştur. Hicr/72. ayet-i kerime ise Resulullah’ın (s.a.v.) ömrüne/hayatına yeminle başlıyor... Zamanları, mekânları, insanları/her şeyi yaratan, bunları değerde/önemde şereflendiren, derecelendiren ancak Allahu Teala’dır.

İlginç olan bir husus da: Biz kullarının Allah (c.c.) adına yemin ediyorken, Rabbimizin de, Son Elçi’sinin (s.a.v.) ömrüne yemin etmesi değil midir?

Ömrünü/zamanını; Hak ile/iman ve salih amellerle değerlendirenlerin kazanacağı, batıl ile israf edenlerin de kaybedeceği sınavdayız. “Hak ile meşgul olmazsan, batıl seni/ kalbini işgal eder.” (İmam Şafii r.h.)

Hayatını ve zamanını; salih amellerle ve birbiriyle iyilikte yarışarak/hakla, hayırla değerlendirenler israftan kurtularak, iyi alışveriş/ticaret yaparak kazanırken, aksine, israfla tüketenler de hüsrana uğrarlar. İyi ve kötü amellerimizin karşılığını görecek, dünyada (gurbette) ektiklerimizi ahirette/vatanda biçeceğiz.

Dünya sınavında önde yarışanlara, hayatını/her işini Allahu Teala’yı görüyormuş gibi yaşayan/yapan/muhsinlere/muttakilere müjdeler var.

Emanetleri korumak, nimetlere de şükretmek sorumluluğumuz var; sorgulanacağız. Emanetleri korumak, nimetlere şükür de, onlardan, veren Allahu Teala’nın buyrukları çerçevesinde/sınırları aşmadan, faydalanmaktır.

Hayat ve zaman nimet ve emanetlerini koruyamamak, israf etmek suretiyle kendimize de zulmediyoruz.

Emanetimizdeki sermayemizi, en verimli şekilde değerlendirmeye çabalarız da, ondan daha değerli/önemli olan ömür ve zaman sermayemizi neden en güvenli/verimli yatırıma (ahiret) yöneltmeyiz?

Gerçek/sonsuz ahiret hayatını kazanmak için çalışmak gerekirken, ahirete göre “gurbet”, oyun ve eğlence, geçici faydalanma, rüya , uyku “konaklama” devre mülk, “tarla”, pazar konumlarıyla tanımlanan dünya hayatını tercihle yetinmek, akıl işi midir?

Dünya “gurbet”ini oyun ve eğlencelerle geçirerek israf edenler, ahiret vatanına kazançla dönebilir mi?

* Özetle: Ömür ve zaman nimetini, sadece haramlardan uzaklaşmakla değil, aynı zamanda, faydasız şeylerle tüketmekten de kaçınarak, ancak zarardan/hüsrandan korumak/kurtulmak mümkündür. Ömrünü, zamanını israf etmeyenlere, değerlendirebilenlere selamlar, saygılar...