Bu ülkenin en önemli meselesinin yanlış yazılan tarihin yeniden doğru

yazılması olduğu bir kere daha vurgulandı. Hem de kim tarafından Tansu

Çiller gibi her şeyiyle yanlış ve ABD formatlı bir eski Başbakan

tarafından. Bu başbakanının aslen nereli olduğunu kimse bilmiyor ve

ekonomi tahsilinin bütünüyle yabancı patentli olduğu, yaptığı ifade

hatalarından anlaşılıyordu. Tansu Çiller, yanlış yazılan tarihin yeniden

doğru yazılması konusunu gündeme getirirken, yeni bir tarihi yanılmaya

sebep olmaya çalışılıyor ve 28 Şubatın hedefi ve sonucu ne olduğu belli

iken, darbenin hedefinin kendisi olduğunu söylemek gibi bir yanlış

yapıyor!

Tansu Çiller gibi, onun 20 yıl önce 1992 yılından sonra yaptığı sivri

çıkışlarla dikkati çekmeye çalışan Süheyl Batum ise, darbenin sonucu

olarak Refah Partisinin kapanmasının doğru olduğunu savunurken aslında

CHPnin her zamanki yerini de işaret etmiş oluyor. Yanlış gibi görünen

ve tepki gören açıklamasıyla, darbeleri savunan bir partinin temsilcisi

oluyor!

İkisi de siyasete üniversiteden paraşütle indi ve başlarına gelen

şeyler de tamamen dille-rini belasıdır. Bunları tutan kurumlar, eninde

sonunda batmak zorunda kalırlar, çünkü ihtiras-ları akıllarından çok

büyük ve yetersizlikleri her kamuoyu önüne çıktıklarında açıkça görülür.

DARBE TARTIŞMALARININ BİR YÖNÜ

Bu tartışmaların doğru değerlendirilmesi için, söze girenlerin

kimliklerinin ve hatta bi-yografilerinin iyi bilinmesi gerekir. Kimdir

bu Tansu Çiller Türkçe konuşan bir yabancı... O kadar ki, her meydan ve

meclis konuşmasında tuhaf gaflar yapar, herkesi gülümsetirdi. Çünkü bu

milleti Anadoludan tanımadığı gibi, İstanbulda da halk arasında

yeterince dolaşmamıştır.

Kim Kimdir adlı internet sitesinden biyografisini alıp dikkatlice bir gözden geçirelim:

1946 yılı İstanbul doğumludur. / Robert Koleji mezunu olan Tansu

Çiller, Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümünü bitirmiştir. Doktorasını

Connecticut Üniversitesinde veren Çiller, doktora sonrası

çalışmalarını Yale Üniversitesinde devam ettirmiştir. /1978 yılında

doçent olan Tansu Çiller, 1983 yılında profesör olmuştur. / Başta

Boğaziçi Üniversitesi olmak üzere çeşitli üniversitelerde çalışmalar

yapan Çiller, 1990 yılı kasım ayında Doğru Yol Partisi çatısı altında

politikaya atılmıştır."

Buraya kadar her şey normal ve bir TC vatandaşının yadırgamayacağı

şeyler. Fakat bir yıl sonra Demirelin yanında, Turgut Özala karşı en

sert eleştiriler yaparak DYPde adaydır:

"1991 yılı seçimlerinde İstanbul ili milletvekili seçilen Çiller,

Sosyal Demokrat Halkçı Parti ile kurulan, Süleyman Demirelin

başbakanlığındaki koalisyon hükümetinde ekonomiden sorumlu devlet bakanı

olarak görev almıştır. Kabinenin aktif bir üyesi olan Tansu Çiller,

özel-likle batı ile sıcak ilişkileri ile popülarite kazanmıştır.

Demirelin Türkiye Cumhuriyetinin dokuzuncu cumhurbaşkanı seçilerek

başbakanlık görevini bırakmasından sonra DYP genel başkanlığına aday

olan Tansu Çiller, 13 Haziran 1993 tarihli DYP olağanüstü genel

kurulunda en yüksek oyu alarak genel başkan seçilmiş ve Türkiyenin ilk

bayan başbakanı olmuştur."

Özalın beklenmedik bir zamanda ölümünden sonra DYPye başkan

seçilirken, doğru-dan Başbakan da olur ve Özalı en sert eleştirirken,

onun ölümü üzerine misyonunu yüklendi-ğini söylemeye başlar. Böylece,

Demirelle giderek araları açılır ve 28 Şubat döneminde Me-sut

Yılmazdan kurtulabilmek için Erbakan Hoca ile koalisyon hükümeti kurar.

Bu dönemde eski Baba-Kız, Çillerin Özal ve Erbakana yakın düşünmeye

başlayarak Babanın tasvip et-mediği ilişkilere girmesinden ötürü,

birbirlerine en sert muhalifler haline gelirler. DYP de böyle sert

çatışmanın kurbanı olur ve Çiller ANAPla çatışan DPY çatısının altında

kalır.

Yakın tarihin aslı budur ve Çiller bu gerçeği çarpıtarak kendisini

mağdur göstermeye çalışıyor. Aslında Babasının hışmına uğrayan şımarık

kız durumundadır; DYP o yüzden battı!

Çiller bugün milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyor, ama kimse yutmuyor!

1991-2001 arasında popüler, 2002 seçimlerinden sonra siyasi mevta,

ama o 10 yıl içinde siyaset yoluyla edindiği servetle bu toplumdaki

şaibeli zenginlerden olan Çiller, komisyonu evinde kabul edip büsbütün

garip bir söylemle konuşuyor, basın toplantısı yapıyor. Bunların bu

toplumda ne anlama geldiğini siyasi tarihimiz hakkında bilgili olanlar

çok iyi değerlendirir.

DARBELERLE ÖLÜP DARBELERLE DİRİLENLER

Bu ülkede darbeler hep birilerini öldürür birilerini diriltir. Çiller

ve Batum gibi pek çok nev-zuhur ve yeni zengin politikacı bu ülkede

ortaya çıktı ve askerin postalını kullanarak iş tuttu. Mesut Yılmazı

Hasan Celal Güzele tercih eden, aslında Semra Özal değil sistemdi. Bu

gün tartışılan da aslında kişiler değil, sistemin mantığıdır ve bu rezil

mantık iyi sergilenmeli!..

Çiller "aslında" diye başladığı konuşmasından önce, "Yeniydim, çete

nedir bilmezdim!" diyerek, Türk filmlerinde gazoz içirilerek aldatılan

ve kötü yola düşürülen masum kızların ağzı ile konuşuyor. Böylece,

aslında yanlış yazılan tarihe yanlış bir müdahalede bulunuyor.

Bakın şu konuşmadaki masum pozlara, Türk film seyircisine yutturacağını sanıyor:

"Aslında 28 şubat bir darbedir. Ama farklıdır. Ezber bozan bir

darbedir. İki konuda farkı vardır. / Birincisi bu darbenin bir kesit

olmayışından kaynaklanmaktadır. /İkincisi de tankla tüfekle

yapılmamıştır. Meclisin kapısına bir kilit vurulmamıştır. / Meclisin

çoğunluğunu tem-sil eden partilere rağmen meclisin çoğunluğuna iktidar

kurulma yetkisi verilmiyorsa azınlığa bu yetki veriliyorsa ve beklenerek

iktidar kurmam çabası içinde geçen sürede bir parti ikna odalarında bir

diğer azınlığa korku, menfaat sağlam gibi bir takım unsurlarla çoğunluk

azınlık haline getiriliyorsa buna demokrasi denilemez. /28 Şubatta bir

çoğunluk bir azınlığa çevril-miştir. / 28 Şubat bir darbedir ve bir

süreçtir. / 28 Şubatın amacı beni bitirmekti. Tansu Çiller eğer

siyaseten bitirilirse Doğru Yol Partisi düşürülecek. /Bu şekilde planlı

icra ediliyorsa bu-nun adına demokrasi demek mümkün değildir. Azınlığı

çoğunluğa, çoğunluğu da azınlığa çeviren bir iradenin sürecidir. /Bu

süreçte Tansu Çiller hedef alınmış, yanlış mesajlar verilmiş, halkın

yanlış karar verilmesi sağlanmıştır. /28 Şubatta asıl bedel millete

çıkmıştır."

Görüldüğü gibi, millete yabancı olan Çiller, milletin has temsilcisi

gibi konuşuyor. Hal-buki o, Demirel tarafından Özala ve Erbakana karşı

tam bir monşer tavrı ve ABD icazetiyle muhalefet yapsın, bunun

karşılığında Sarıyer taraflarında istediği kadar emlak sahibi olsun diye

düşünülüp üretilmiştir. Kontrolden çıkıp Aydın Doğanla Mesut Yılmaza

karşı kendini koruyamayınca gözden çıkarılmış ve muhalifleriyle iş ve

misyon birliğine soyununca har-canmıştır. Bunu başka alanlara çekmek,

tarihi çarpıtmaktan başka bir şey değildir.

Bugün üniversiteden aynı amaçla getirilip sistem tarafından DYP

yerine CHPye soku-lan Süheyl Batum da bütün hukuki ve siyasi

saçmalamalarına rağmen, bu yüzden korunuyor! Böyle mantıksızlıklara

yalnız Çillerde değil, Batum ve Kılıçdaroğlunda da rastlayabiliriz:

"Milletvekilleri korkuyla DYPden koparıldı. Tansu Çiller siyaseten

bitirilmiştir. Ama esas mağdur millet olmuştur. /Bütün batan bankaların,

krizin toplam bedelinin 251 milyar TL olduğu resmi kayıtlara geçmiştir.

/ Bu rakam o günün milli gelirinin 1,5 katıdır. 251 milyar TL olan

krizin bedeli millete çıkarıldı. 2 milyon kişi işsiz kalmıştır.

Bakın Esat Kıratlıoğlu nasıl Demireli yaranıyorsa, Çiller de öyle TSKya yaranıyor:

"Meselenin sorumlusu sadece TSK değildir. Herkesin öz eleştiri yapmasına gerek var.

Ülke yeterince bölünmüştür. / Yeni ayrışmalar, yeni nifak tohumları

atmadan demokra-sinin evrensel değerleri içerisinde konuşmak, buluşmak

gelecek nesillerin beklentisidir. / Bu nedenle kimseden şikayetçi

olmadığımı söyledim. / Darbeler sadece tank ve topla yapılmıyor. Kişisel

hesaplaşmaların çok ötesine taşımanın düşüncesi içerisindeyim."

Sanki Saadet Partisi yerine DYP kapanmış, Erbakan yerine Çiller yasaklanmıştır.

Nasıl yakın tarih çarpıtılmak isteniyor ve yazımına nasıl müdahale ediliyor; görüyoruz:

"Tarih yanlış yazılmış. Bu yanlış yazılan tarihin yeniden doğru

yazılması hepimizin me-suliyetidir. Evet siyaseten Çiller

çökertilmiştir. DYP parçalanmıştır. Hükümeti düşürmek için yapılmıştır.

Bugün kişisel hesaplaşma günü değildir. Bütünleşme ve buluşma

zamanıdır."