Muhammed Tayyib Okiç, 10 Nisan 1945 tarihinde Almanya’dan Türkiye’ye geçti. Beş yıl boyunca İstanbul Başbakanlık Arşivi’nde araştırmalar yaptı ve bazı özel kurumlarda çalıştı. 6 Mart 1950 tarihinde Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde sözleşmeli profesör olarak göreve başladı ve Ankara Üniversitesi Senatosu kendisine hadiste profesörlük unvanı verdi. Fakültede Temel İslâm Bilimleri başkanlığına getirilen Okiç, hadis ve tefsir bölümlerini kurdu. 1968-1969 ders yılı sonuna kadar bu görevlerine devam etti. 1964-1965 ders yılından itibaren 1971’e kadar on beş günde bir gidip gelmek suretiyle Konya Yüksek İslâm Enstitüsü’nde, 1973-1977 yıllarında Erzurum Yüksek İslâm Enstitüsü’nde hocalık yaptı.
Muhammed Tayyib Okiç, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’ndeki görevi sözleşmeye aykırı şekilde feshedilince, 1971-1973 yılları arasında sıkıntılı bir dönem geçirdi. Bu sırada dostları ve sevenlerinin desteğiyle çalışmalarını sürdürebildi. Tito rejimi tarafından Yugoslavya’ya girişi yasaklandığı için Türkiye’ye geldikten sonra bir daha memleketine dönemedi. Bazı sebepler yüzünden Türk vatandaşlığına da geçmeyen Okiç, Türkiye’de otuz yılı aşkın bir süre “vatansız” statüsünde yaşadı. Hiç evlenmeyen M.Tayyib Okiç, 9 Mart 1977’de Erzurum’da vefat etti. Yugoslavya sefaretinden güçlükle izin alınarak isteği doğrultusunda Saraybosna’ya defnedildi. Vasiyeti üzerine kitapları Dokuz Eylül Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Kütüphanesi’ne satılarak borçları ödendi; yayımlanmamış bazı çalışmaları ve özel evrakı Mehmet S.Hatiboğlu’na verildi. Muhammed Tayyib Okiç, pek çok uluslararası bilimsel kuruluşun üyesiydi. Saraybosna’daki Sırp-Hırvat Dili ve Edebiyatı Cemiyeti, Viyana’daki Islamischer Kulturbund, Paris’te bulunan müsteşrikler cemiyeti Société Asiatique, Londra’daki Royal Asiatic Society üye olduğu kuruluşlar arasındaydı. Uluslararası kongrelerde sunduğu tebliğler onun ilim dünyasında tanınmasını sağlamıştır.
İslâm Ansiklopedisi’nde ve Türk Ansiklopedisi’nde maddeleri, çeşitli dergilerde yazıları yayımlanmıştır. Okiç’in bunlardan başka tamamlayamadığı çalışmaları da bulunmaktadır. Osmanlı idaresi döneminde Yugoslavya’da yaşamış şahısların biyografisine, çeşitli binalara, Yugoslavya’daki Türkçe, Farsça, Arapça kitaplara dair çalışmalar yapmış, yine bu bölgede neşredilmiş Türkçe kitap, gazete ve dergilerle Türkçeden yapılmış çevirilerin bibliyografyasını toplamıştır. Türkiye’de gömülü Bosnalı Müslümanlar ve mezar kitâbeleri, Bosna Müslümanları tarafından inşa ettirilen âbideler, İstanbul kütüphanelerindeki Bosnalı müelliflere ait yazma eserler, Türkiye arşivlerinde Bosna-Hersek ile ilgili arşiv malzemeleri ve mahiyeti gibi konuları da araştırmıştır.
Eserleri. On dokuz yaşında Saraybosna’da bir gazetede ilk şiirlerini yayımlayan Okiç, bazı Arapça şiirleri Boşnakçaya tercüme etmiş ve hikâyeler yazmış, bu tür yazılarında zaman zaman “Şuvey‘ir” ve “İbn Tevfîk” takma adlarını kullanmıştır (Okiç’in bu dönemdeki çeviri şiirleri için bk. Enciklopedija Jugoslavije, I, 151). 1) Islamska Tradicija (Saraybosna 1936, 1982). Hadis ilmiyle ilgili bir çalışmadır. 2) Bazı Hadis Meseleleri Üzerinde Tetkikler (İstanbul 1959). 3) Kur’ân-ı Kerîm’in Üslûb ve Kırâatı (Ankara 1963). 4) İslâmiyet’te Kadın Öğretimi (Ankara 1981). 5) Tefsir ve Hadis Usûlünün Bazı Meseleleri (İstanbul 1995). Okiç’in Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde okuttuğu hadis ve tefsir dersi notları “Hadis Ders Notları” (Ankara 1965) ve “Yüksek İslâm Enstitüsü Tefsir Notları” (Konya 1966) adıyla teksir edilmiş, Hayati Yılmaz bu notları birleştirerek yukarıdaki isimle yayımlamıştır. Tayyib Okiç’in doktora tezinin birinci kısmı Bosnalı Hasan Kâfî’nin biyografisinden, ikinci kısmı Nizâmü’l-ulemâ adlı eserinin notlarla Fransızcaya çevirisinden ibarettir. Daha sonra Okiç, eserin Arapça tenkitli neşrini hazırlayıp Kahire’deki Mektebetü Hancî’ye göndermiş, ancak kitap basılmadığı gibi kaybolduğu gerekçesiyle geri verilmemiştir. Tayyib Okiç, Türkiye’ye gitmeden önce Boşnakça olarak Legenda o Prvom Turskom Kralju (Saraybosna 1935), Jedan nas Zaboravljeni Istoriçar XVIII. Veka (Saraybosna 1938) gibi eserler de yayımlamıştır (Boşnakça diğer çalışmaları için bk. İsmail Baliç, VII/1-2 [1978], s. 330-336).
İşte bunlara benzer hocaları bulabilirsek ve/veya yetiştirebilirsek, işte o zaman “Uluslararası İslam Medeniyeti Üniversitesi” kurulabilir ve kurulmalı... Ve’s-SELAM…