Türk Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (TÜSİAD) yine gündemde.
Bu kez eğitime ilişkin kıymetli görüş ve düşüncelerini aktarmışlar…
Bu görüş ve düşüncelere yönelik kanaatimi ifade edeceğim ama önce biraz geçmişe uzanalım;
Yıl; 1990…
Cem Boyner’in TÜSİAD başkanlığı dönemi…
1990’da yayınlanan Zekai Baloğlu’nun hazırladığı rapor eğitim raporu…
Rapor özetle, imam hatip liselerini laikliğe aykırı buluyor ve mezunlarının üniversitede her bölüme girmesine karşı çıkıyordu.
O raporla ilgili azıcık daha ayrıntı vermek gerekirse;
* Eski bakanlardan Zekai Baloğlu tarafından TÜSİAD için hazırlanan ve tam adı, “Türkiye’de Eğitim, Sorunlar ve Değişim İçin Yapısal Uyum Önerileri” olan rapor, 19 Eylül 1990’da kamuoyuna açıklandı.
* TÜSİAD yönetimi, bu çalışmanın ‘eğitim raporu’ olduğunu ve tespitlerin yazarının görüşleri olduğunu vurgulasa da, rapor, kamuoyunda “TÜSİAD’ın İmam Hatip Raporu” olarak anıldı.
***
Özellikle eğitimde birlik kavramı üzerinde durulan bölümlerde imam hatiplere ağır eleştiriler yöneltilen raporun sayfalarında şunlar dile getirildi:
* “İmam hatip sayısı, din adamı ihtiyacından fazladır. İmam hatipler genel öğretim kurumu haline dönüşüyor.”
* “İmam hatip mezunları, mesleki alana değil, her üniversiteye yöneliyor. Buralarda imam hatipli birikiyor.”
* “Din eğitimi kaynaklı kişilerin devletin değişik kademelerinde yönetici olması, laik yönetim ilkesini zedeliyor.”
* “İmam hatiplerin sayılarının artması ve her üniversiteye gidebilmeleri, eğitimde birlik ilkesini zedeliyor.”
* “İmam hatiplerin okul ve öğrenci sayısı din görevlisi ihtiyacına göre sınırlandırılmalı.”
* “İmam hatip mezunlarının ilahiyat fakülteleri dışındaki fakültelere gitmeleri önlenmeli.”
* “Halkın imam hatip binaları ve Kur’an kursları yapımı önlenmeli.”
* “Yardımlar, Milli Eğitim Bakanlığı’na aktarılmalı. Binalar Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmeli.”
* “İmam hatip liselerinin orta kısımları kapatılmalı, bu okullara 8 yıllık ilköğretim okullarından sonra öğrenci alınmalı.”
* “Kur’an kursları gündüzlü kurslar haline dönüştürülmeli ve 8 yıllık temel eğitime gitmeyen öğrenciler bu kurslara alınmamalı.”
* “Yatılı Kur’an kursları öğrenci yurdu olarak kullanılmak üzere Milli Eğitim Bakanlığına devredilmeli.”
* “Yönetim ve öğretim personeli laik eğitimden gelen kişilere verilmeli, eğitim öğretim kademelerinde görevli imam hatip çıkışlı yöneticiler değiştirilmeli.”
***
Hemen şunu ifade edelim; bu memlekette askeri darbeler sonrasında bile imam hatip okullarının orta kısımları kapatılmadı.
Ama birileri hazırladığı raporlarda bunu talep etti.
YASAKLARLA NEREYE KADAR!
Bu tek yanlı ve kasıtlı hazırlanan TÜSİAD raporundaki öneriler ne oldu, peki?
El-cevap; bu önerilerin büyük bölümü sonraki yıllarda devreye konuldu. Şöyle ki;
* İmam hatip mezunlarının her bölüme girmesini önlemek için katsayı engeli çıkarıldı.
* 8 yıllık kesintisiz eğitimle imam hatip okullarının orta kısımları kapatıldı.
* Kur’an kurslarıyla ilgili özgürlükleri kısıtlayıcı kararlar alındı.
* İmam hatip çıkışlı yöneticiler değiştirildi.
* Vakıf öğrenci yurtları kapatıldı. Bu yurtlar maalesef AK Parti hükümetleri döneminde de açılmadı.
* Ve diğer yasaklar… Kısıtlamalar… Engellemeler…Özgürlüklerin önüne geçmeler…
***
Şu soruyla tamamlayayım bu bölümü; peki, iyi mi oldu bu yasaklamalar, engellemeler…
PERDE KALKTIĞINDA HANGİ SAHNE?
İmam hatip liseleri ile ilgili antidemokratik rapor hazırlayan TÜSİAD, eğitimle ilgili son tartışmalar konusunda yine bir açıklama yaptı.
Merak ettim; acaba hangi saiklerle, hangi niyetle, hangi duygu ve düşüncelerle yapılan bir açıklama bu?
Açıklamada bol bol, “ekonomik ve sosyal kalkınma”, “demokratik laik bir hukuk devleti”, “çağdaş bir eğitim”, “ezberciliğe değil eleştirel ve yaratıcı düşünceye dayanan bir eğitim”, “özgür düşünen bireyler”, “eğitim alanında bilime dayalı politikalar” kavramlarına yer verildi.
Hemen her TÜSİAD açıklamasında yer verilen, “toplumsal cinsiyet eşitliği” bu açıklamada nasıl yer almadı, ben de şaşırdım!
Hoş kavramlar gibi duruyor tümü. Ama perde kalktığında nasıl bir sahne görünüyor? İşte bu tam olarak belli değil!..
NE OLDU BU KARAR?
Bu karar dediğim şu;
Yıl, 2021 idi… Yani, birkaç sene öncesi…
“Derin ABD” bir karar aldı; ABD, çeyrek asır önce bıraktığı “gayrinizamî harp”e yeniden dönme kararı verdi.
Peki, bu “karanlık” ve de “kirli” karar ne anlam taşıyordu? Nasıl okumalıydı bu kararı? Bazı ayrıntılar vermek istiyorum;
* ABD savunma bütçesi yaklaşık 858 milyar dolar (2023 itibarıyla) civarında… Dünyaya nizâmat vermek için tüm şer gücünü ortaya koyan, meşru yönetimleri devirerek kukla idareler kuran, bölgede tek amacının ise yine bir terör devleti olan İsrail’in güvenliğini sağlamak olan dev bir savunma bütçesinden bahsediyoruz…
* Tam da burada ABD Özel Kuvvetleri’nin, ABD’nin ortaklarına gayrinizamî harp (GNP) için destek yetkisi artırıldı.
* ABD belgelerinde geçen şu satırlar dikkat çekici; “Gayrinizamî harp, Amerika’nın ulusal güvenliği için kalıcı ve ekonomik bir katkıdır ve ABD Savunma Bakanlığı’nın ihtiyaç duyduğu bir temel yetkinlik olmaya devam edecektir.”
***
ABD, girdiği her yeri kuruttu. “Demokrasi getireceğim” diye girdiği ülkelerde taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmadı.
Yüz binlerce insanı katletti. Onlarca ülkeyi işgal etti. Hükümetleri devirdi.
Türkiye’deki tüm darbelerin arkasında Amerika var, NATO var, Gladio var!
27 Mayıs askeri darbesinde de, 12 Eylül askeri darbesinde de, 28 Şubat darbesinde de, 15 Temmuz darbesinde de tüm parmaklar ABD’yi, NATO’yu, Gladio’yu işaret ediyor.
***
Peki, gayrinizamî harp ne demek?
Halk arasında gerilla harbi olarak da bilinen ve günümüz ordularında artık nizami orduların da bir parçası haline gelen ve “düşük yoğunluklu çatışma” olarak da bilinen bir harp türü…
Sahi, Gazze’de tarihin en acımasız soykırımı başladığında terör devleti İsrail’e ilk destek kimden, kimlerden gelmişti?
* “Yahudi değilim ama ben bir Siyonist’im!” diyerek terör devletine uçarak, jet hızıyla gelen ülke başkanı kimdi?
* “Ben bir Yahudiyim!” diyerek terör devletine uçarak, jet hızıyla gelen aynı ülke Dışişleri Bakanı kimdi?
Son cümlem; Amerika’nın sinsi ve karanlık planlarına dikkat!
