Bu tür yazıları, maalesef çoğumuz bir yakınımızı kaybettiğimiz zaman yazıyoruz. O yüzden hemen şunu ifade edeyim ki, "Sevgili Abdurrahman Şen Kardeşim" henüz sağ-salim, yaşıyor ve geçen hafta dostlarıyla T. Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi nde bir gün geçirdi. Ben de bir dost topluluğu önünde konuşmalarını dinledim, hemşehrisi dostum Ahmet Özdemir den sonra onunla ilgili hatıralarımı anlattım. Benden sonra öğrencim Ali Murat Güven söz aldı, sonra da bunu Yeni Şafak gazetesinde " Ebed bizimdir sevgili Abdurrahman ağabey" adlı bir yazıya konu edindi. Ben bunları kayda değer bir vefa örneği olarak tebrike değer buluyorum.
Çoğu zaman dostlarımızla ilgili içimizde sakladığımız şeyleri, onun ölümünü bekler gibi çok kısa bir sürede yazıp yayınlayarak, sanki yaşadığı günlerde yüzüne söylemediğimiz sözleri ölümünden sonra sarfederek garip bir intikam alıyoruz. Aslında bu tuhaflık, çapının büyüklüğü fark edilmeyen bir vefasızlık Bu vefasızlığı Refik Halit Karay sürgünde bulunduğu günlerde bir tuzakla alt etmişti: İstanbul basınına bindiği teknede Akdeniz sularında kaybolduğu yolunda haber yayınlatarak dostlarının ölümünden sonra neler yazabileceklerini öğrenmiş; sonra da ölmediği yönündeki haberle kendisini sürgün gurbetinde mektupsuz bırakan vefasızları şaşırtmıştı.
Bu tabii çok ironik ve bir o kadar da ikiyüzlü tavırları ortaya koyan muzip bir yaklaşım.
Ben pek çok tuhaflığı olduğu gibi böylesine yaygın bir ikiyüzlülüğü sevmediğim için, pek çok dost, ağabey, üstad ve kardeşim dediğim insanlara sevgilerimi iletmiş, her fırsatta güzel çalışmalarıyla yazılarıma konu edinmeyi benimsemişim. Herkese de tavsiye ederim
Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu ağebiyimiz, çok ünlü Sohbet Üzerine adlı, vasiyeti andıran ve unutulmayan konuşmasında şöyle bir şey söyler: "Bütün dostluklar söylenmelidir!"
Evet, ben de buna inanıyorum; düşmanlıklardan önce dostlukları söylemeli, yaymalıyız!
Eski bir dost yazısı
Dört yıl kadar önce, Sarmaşık Kültür dergisinin yayını münasebetiyle burada bir yazı yazmış, sevgimi ve yaptığı kültür faaliyetlerine takdir duygularıyla katıldığımı belirtmiştim:
"Yeni Devir de "sohbet" adıyla köşe yazıları yazdığım dönemde, Abdurrahman Şen ile İskender Pala yı gazetenin tashih servisinde çalışırlarken tanımıştım. İkisi de benim de mezun olduğum okulda, Edebiyat Fakültesi nde öğrenci oldukları için onlarla her zaman öteki gençlerden daha çok ilgilenmişimdir. O yüzden, 25 yıldan fazla süren tanışıklığın getirdiği bir hukuk var aramızda, önemli faaliyetlerimizde bir arada olmaya çalışırız.
Pek çok derginin yayını ile toplantının düzenlenmesinde Abdurrahman Şen in başarısını görmek beni sevindirmiştir. Suffe Kültür Sanat Yıllığı nın hazırlanmasındaki katkılarını da unutamam. 12 yıl önce Cemre dergisi beni nasıl sevindirmişse, bugün dördüncü sayısı yayınlanan Sarmaşık Kültür dergisi de öylesine mutlu etti beni. Cemre de yazmaya çalıştım, Sarmaşık Kültür de de bulunacaktım, öyle oldu.
Sarmaşık Kültür ün dört sayısında da yazılarım, şiirlerim ve dergi dosyasına ait beyanlarım var; sonuna kadar olacaktır da. Çünkü Abdurrahman Şen, bu ülkenin sahici kültür adamlarından biridir. Sağı ile solu ile Türkiye nin ortaya koyduğu bütün kültür ve sanat değerlerine sahip çıkmaya çalışıyor, çoğu zaman da başarılı oluyor. Ona destek olmak, gerçekten bu ülkenin tarih ve kültür mirasına olduğu kadar yeni değerlerine de sahip çıkmak anlamına gelir. Kendisini bütün kalbimle kutluyorum, başarılar diliyorum."
Sarmaşık Kültür dergisinin ömrü 10 sayı sürdü, 2006 nın Aralık ayında yayını kesti.
Yukarıdaki yazının yayınlandığı günlerde gazetelerden birinde şöyle bir haber çıkmıştı:
"Gazeteci-yazar Abdurrahman Şen, kütüphanesinin büyük bir bölümünü Sivas`ın Hafik ilçesinde kurulan kütüphaneye bağışladı. Şen, Hepimiz, doğduğumuz topraklara borçluyuz. Ben de borcumu ödüyorum diyor."
Abdurrahman Şen, yıllar içinde özenle kurduğu kütüphanesindeki kitaplardan bir bölümünü Sivas ın doğum yeri olan Hafik e bağışlamasıyla ilgili olarak da şunları söylüyor:
"Bölgenin kitapla birlikte de anılmasına katkıda bulunmaya karar verdim. Hafik te, Hafik Kaymakamlığı ve Hafik Belediye Başkanlığı işbirliği ile yapılan kültür merkezinde bir de kütüphane oluşturulması amacıyla 3 bin civarında kitabımı bağışladım. Kitapların nakli ve teslimatı sırasında kültüre hizmetin sınırı olmadığını isbat eden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mimar Kadir Topbaş ın katkılarını unutamam."
Doğrusu bu da örnek nitelikte güzel bir kültür hamlesi olacak üzerinde durulmalıdır. Ben kendisini her güzel faaliyetinde olduğu gibi bunda da kutluyor, gözlerinden öpüyorum.
"Dünyayı çirkin buluyorsan kalbini yokla"
Güzin Osmancık ın Abdurrahman Şen ile yaptığı konuşma şu spotla yayınlanmış: "Kılıç aşktan üstün değildir." Konuşmanın başlığı daha da güzel: "Dünyayı çirkin buluyorsan kalbini yokla" Güzin Osmancık ın takdim yazısı da vukuflu bir değerlendirme niteliğinde:
"Abdurrahman Şen, kendi kültürüne tutkun bir gönüllü. Yazdığı yazılar, düzenlediği faaliyetlerde öz kültürümüz ve güzelliklerimizi tanıtan ve anlatan bir kültür elçisi. Bunun içindir ki, T.C. Kültür Bakanlığının "Türk Kültürüne Hizmet Özel Ödülü" alan nadir sanatçılardan biridir o. Sivas ın Hafik kazasında kütüphaneye 3500 kitap hediye ederek doğduğu ilçeye unutulmaz bir kültürel hizmet bırakmıştır. O edebiyatçı kişiliğinin yanı sıra aynı zamanda bir sinema tutkunudur. Özellikle eski Türk filmlerine sevdalıdır. İyi bir sinema eleştirmenidir. Şu an Sarmaşık dergisinin editörlüğü yapmaktadır. Abdurrahman Şen ile sanat hayatı, faaliyetleri, sinema ve edebiyat ilişkisi ile internet dünyası hakkında konuştuk."
Ben bu konuşmadan bir bölümünü buraya alıyor, kültür adamlarımızdan aydınlarımıza uzanan geniş bir
kesimin benimsemesi gereken derviş gönüllü örnek şuur olarak sunuyorum:
"Allah´ın yarattığına sevgi duyulmadan Allah´ın zatına sevgi duyulamaz. Alemi seyredeyim derken Rabb-ül alemi bulur. Alem ağır bastığında ise ne himmet kalır, ne keramet. Himmet isteyen vazgeçer dünyalıktan. Bir an kayarsa Düşünce, tutkular geçerse öne, dön bak o zaman neler kaybettin. Neyi, ne için kaybettin Garip Yunus´a Hacı Bayram (Hacı Bektaş olacak, dil sürçmesi. M.M.) Veli´nin kapısında "Himmet mi, buğday mı " dendiğinde "Himmet ne işe yarar ki, ben buğdayı alayım" demişti de, sonra neyi kaybettiğini anlayınca gerisin geriye dönüp Gelmişti... Bugün himmetle oldu Yunus. Ya himmet, ya buğday Ya dostun aşkı, ya dünya Bir ilahi denge ki sorma. Kesilip her şeyden dönersen Ona bak nelerden vazgeçtin Gitmez kalırsan burada düşün, hele neler kaybettin "
Şimdi artık dostumuzun faaliyetleriyle özet biyografisini dikkatlere sunmanın sırasıdır:
Abdurrahman Şen Sivas ın Hafik kazasında 01.08.1955 te doğdu. 1958 de ailesinin göç ettiği İstanbul da Fatih İlk Okulu nu bitirdi. Daha sonra sırasıyla; Düzce İmam Hatip Okulu, İstanbul İmam Hatip Okulu ve Zeytinburnu Akşam Lisesi nde okudu Yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nde tamamladı. Gazeteciliğe profesyonel olarak 1978 de Yeni Devir gazetesinde başladı. "Cemre" ve "Beyazsanat" ile "Sarmaşık Kültür" isimli kültür sanat isimli dergileri yayınladı. Bulvar gazetesinde 3 yıl kadar çalıştı. Zaman gazetesinde; Haber Müdürü, Kültür Sanat Sayfası Sorumlusu, Spor Sayfası Şefi olarak çalıştı, köşe yazarlığı yaptı. Ortadoğu Gazetesi nde kısa bir süre çalıştıktan sonra 23 Aralık 1993 / 23 Aralık 2003 tarihleri arasında tam 10 yıl Yeni Asya gazetesinde "Cemre" başlığı altında kültür sanat ağırlıklı olarak günlük köşe yazarlığı yaptı. Şimdilerde aynı gazetede haftada bir gün yazılarını sürdürüyor.
Beyoğlu Belediyesi nde 1995 Haziranından 2004 Aralık sonuna kadar kültür sanat konularında başkan danışmanlığı yaptı. Bu süre zarfında, birçoğu "ilk" olma özelliği taşıyan çeşitli etkinliklere imza attı. Yayınlanmış beş kitabı bulunuyor: 1. Cemre-1990, 2. Hilal i Beklerken-1992, 3. Renk Renk Sinema-1996 / Genişletilmiş İkinci Baskı- 2001, 4. Son Sultanü ş Şuara Necip Fazıl-2005, 5. İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif Ersoy-2006 (derleme)
A. Şen e 1995 te TC Kültür Bakanlığı tarafından Türk Kültürü ne Hizmet Özel Ödülü verildi. Kendisine sağlıklı, başarılı ve verimli uzun ömür ve hizmet imkânları diliyorum