Her gün önünden geçtiğimiz mekânların pek de geçmişini bilmeyiz.
Hatta yanında hayatımızın bir kısmı geçse de, yine o mahal ile ilgili bilgilenmek aklımızdan pek geçmez.
Kandilli Kız Lisesi nde okurken yanı başımızdaki Cemile Sultan Korusu hakkında bilgi edinmek, benim gibi diğer arkadaşlarımı da ilgilendirmezdi.
Zira ezberleyeceğimiz o kadar çok lüzumsuz bilgi vardı ki.
Eminim şimdiki gençler de, ağır sınavlardan korunun bile farkına varmıyorlardır.
Koru, şimdi İTO ya ait; şık düğünlere ve toplantılara ev sahipliği yapmakta.
Gökdelenler arasında kaybolmuş İstanbul arayanlar için son kalan köşelerden biri.
Ne ki onca şık düğünlere, toplantılara karşın asıl sahibi Cemile Sultan o kadar da mutlu bir hayat yaşamamış.
Padişah Abdülmecit in çocuğu olarak doğmasına doğar da.
Daha üç yaşında iken annesi Düzd-i Dil Kadın Efendi yi kaybeder.
Onca kardeş, onca anne arasında kendi annesi yoktur artık.
Saray bir işkencedir adeta.
Genç kız olduğunda, babası bu hüzünlü kızının biraz olsun yüzünü güldürebilmek amacıyla ona ve kız kardeşi Münire Sultan a ait olmak üzere Fındıklı daki Çifte Saray ı yaptırır.
Prenses 15 yaşına geldiğinde Mahmut Celaleddin Paşa ile evlendirilir ve babasının yaptırdığı bu saraya yerleştirilir.
Babasının ölümü üzerine Cemile Sultan için aksilikler tekrar başlar.
Tahtta amcası Abdülaziz vardır ama her padişah, saltanatı devraldığında etrafını da değiştirirdi.
Durum değişiklikle kalsa iyi, kalan ömrünün bütün rahatını kaçıracak o uğursuz olay da başına gelir.
Bir hükümet darbesi olmuş, sultan Abdülaziz tahttan indirilmiştir.
İşte bu darbeye karışanlar arasında eşi de başroldedir.
Gerçi ağabeyi Murat, Abdülaziz den sonra tahta çıkmıştır çıkmasına da.
Sadece 93 gün sürmüştür bu mini iktidar.
Murat tan sonra diğer ağabeyi 2. Abdülhamit gelir tahta.
Ağabeyi Abdülhamit tahta çıktığı günlerde bir başka keder, evlat acısı yaşar Cemile Sultan; iki yaşındaki oğlunu kaybeder.
Abdülhamit kız kardeşinin bu acılı yazgısına çok üzülür ve onun için Kandilli de iskele yanındaki Sahil Sarayı nı satın alır.
İşte bu sarayın bahçesidir bugün İstanbul un en güzel manzaralarına bakan koru.
Cemile Sultan bu sahil sarayında da mutlu olamaz, zira eşi Yıldız Mahkemesi nde yargılanır, Abdülaziz i öldürmek suçundan idama mahkûm olanlar arasında o da vardır.
Ağabeyi 2. Abdülhamit, bu mahkeme kararını öğrenince Cemile Sultan la eşinin nikâhını iptal eder.
Artık bu deniz dalgalarının ezgileri ile süslü saray, ona cehennem olmuştur.
Ne kuş cıvıltılı, yemyeşil çimenli, rengârenk çiçeklerle bezeli, kelebekler vadisi koruya çıkmakta, ne de yüzü gülmektedir.
Gerçi eşi idam edilmez, Mithat Paşa ile birlikte cezası hapse çevrilerek Taif e sürgüne gönderilir.
Fakat Cemile Sultan ın endişeli bekleyişi, gördüğü karanlık rüyalar sonunda gerçekleşir.
Eşi, hapiste muhafızlar tarafından öldürülür.
Artık ne Abdülhamit in adını duymak istemektedir, ne onun sarayında oturmak istemektedir.
Buralardan uzaklaşıp Erenköy de bir köşke taşınır.
Ağabeyi Abdülhamit ile uzun bir dargınlık dönemi yaşar, onun bulunduğu saraya yıllarca adım atmaz. Çoluk çocuğunu da saray çevresinden uzak tutar.
Ömrünün sonuna doğru ağabeyi ile barışır, Yıldız Sarayı na gitmeye başlar.
Ne ki saraylar, Cemile Sultan ın bünyesine dokunmaktadır adeta.
Yine bir saray ziyaretinden evine dönüşte hastalanır, uzun süre felç olarak yatağa bağımlı kalır.
Soğuk bir Şubat günü vefat eder, babasının türbesi yanındaki mezarlığa gömülür.
Bakıyorum da bir toplantıya ya da mutlu bir çiftin düğününe katılanlar; korunun asıl sahibinden daha mutlu, manzaranın keyfini çıkarmaktalar.
Huzurla yemeklerini yiyip içerken, belki de korunun sahibinin hüzünlü öyküsünden haberleri bile yok.