İslam’ın, ilk başşehri Medinei Münevvere, Mekkei Mükerreme’nin 400 kilometre kuzeydoğusunda, serin havası, bol suyu ve yeşil hurmalıkları ile meşhur bir şehirdir.

Amalika kavminden bu şehrin kurulduğu yere ilk gelip yerleşen şahsın ismine nispetle Yesrib diye anılırdı. Medinei Münevvere ismi Peygamber Efendimiz tarafından verilmiştir.

Milattan takribi 600 sene önce yeryüzünün her tarafına sürgüne gönderilen Yahudiler bu şehrin civarına da gelip yerleşmişlerdi.

Medine’nin yerli sakinleri Evs ve Hazrec kabilelerinin yanında, Beni Kureyza, Beni Kaynuka, Hayber ve diğer Yahudi kabileleri de bu civara yerleşmişlerdi.

Peygamber Efendimizin Medine’ye hicretinden takribi 700 yıl önce Medine hükümdarı bulunan Fitveyn isimli bir kişinin ahlak dışı uygulamalarını önlemek için, buraya gelen Tübba’ kavminden Yemen Hükümdarı Ebu Kerib Tüban kızgınlıkla Medine’yi ve Mekke’yi yıkmaya karar vermişti.

Beni Kureyza Yahudilerinin alimleri önüne çıkarak bunu yapmamasını, çünkü Mekke’de zuhur edecek bir Peygamberin Medine’ye hicret edip burada yaşayacağını, buraları yıkmaya kalkarsa başına çeşitli felaketler geleceğini kendisine ifade ettiler. O günlerde bir gündüz vakti havanın birden bire gece gibi zifiri karanlığa bürünmesi karşısında duraksayan Tüban’ın, geleceği ifade edilen Peygamber hakkında daha fazla bilgi aldığı, sonunda bu Peygambere gıyaben iman ettiği kayıtlarda mevcuttur.

Mekke ve Medine’yi imar etmeye başlamış olan Tüban, Medine’de, buraya gelecek olan Peygamberin oturması için taştan sağlam bir ev inşa etmiştir. 

Gelecek olan Peygamber’e teslim edilmek üzere bir de mektup bırakmıştı.

Mektubu Medine alimlerden birine veren Tüban, gelecek olan Peygamber ona erişirse mektubu vermesini, erişemezse çocuğuna bırakmasını, onun zamanında da gelmezse, nesilden nesile mektubun emanet edilerek gelecek Peygambere verilmesini vasiyet etti.

Mektupta şunlar yazıyordu:

Ben Hazreti Ahmed’in Allah tarafından gönderileceğine kesin olarak iman ettim.

Ömrüm onun ömrüne uzansaydı, muhakkak ona yardımcı olurdum.

Yeryüzündeki insanları ona itaate mecbur kılardım.

Kılıcımla onun düşmanları ile çarpışır, onun kalbinden her üzüntüyü dağıtırdım.

Ahmed’in ümmeti ümmetlerin hayırlısıdır.

Tüban’ın emaneti olan ev ve mektup babadan evlada geçerek, Peygamber Efendimizin Medine’ye hicreti esnasında Halid Bin Zeyd Ebu Eyyub El Ensari R.A. ın emanetine geçmişti.

Peygamber Efendimiz Medine’ye hicret buyurduğunda kalacağı evi tespit etmek üzere devesini serbest bıraktığında, deve işte bu evin önüne gelip çökmüştü.

Efendimiz kendisini sevinçle karşılayan Halid Bin Zeyd’den emaneti istemiştir. Nedir o emanet, diye sorulduğunda; sende bulunan bize ait mektuptur, cevabı ile karşılaşan Halid Bin Zeyd, imanını tekrar ederek haykırmış ve mektubu takdim etmiştir.

Tüban’ın inşa ettirdiği taş ev ise, nesilden nesile geçerek, yıkım ve tamiratlara uğramış, günümüzde halen Zaviyei Cüneydiyye adıyle ziyaret edilmektedir.