Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah (c.c)’a hamd ederim. Salât ve selâm, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya, âline ve sahabelerine olsun.
Ramazan ayı Kur’an ayıdır diyoruz. Bu ayda Kur’an’ı tanımak, ahkâmına vakıf olmak, emir ve yasaklarına uymak kulun en önemli hedeflerinden birisi olmalıdır. Eğer bizler din ve ahlakımızı, ilmimizi, iktisat düzenimizi, hukuk, idare ve siyasi düzenimizi Kur’an’dan almıyorsak, hayatımızı Kur’an’ın hak ve adalet ölçülerine göre yaşamıyorsak, hayatı Kur’an olanlardan olamayız.
Hayatı Kur’an olanlardan olamaz isek o zaman da dünya imtihanını kazanamayız. Dünya imtihanını Kur’an ile kazanmayı başaramayanların hali ise perişan olacaktır. Furkan suresinde bu olay şöyle anlatılır. FURKAN 21-30: “Bizimle karşılaşmayı (hesap gününde huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibre kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir. (Fakat) melekleri görecekleri gün, günahkârlara o gün hiçbir sevinç haberi yoktur ve: (Size, sevinmek) yasaktır, yasak diyeceklerdir. Onların yaptıkları her bir (iyi) işi ele alırız, onu saçılmış zerreler haline getiririz (değersiz kılarız). O gün cennetliklerin kalacakları yer, çok huzurlu ve dinlenecekleri yer pek güzeldir. O gün gökyüzü beyaz bulutlar ile yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir. İşte o gün, gerçek mülk (hükümranlık) çok merhametli olan Allah’ındır. Kâfirler için de pek çetin bir gündür o. O gün, zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der: Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım. Yazık bana! Keşke falancayı (yolu batıl olanı) veli edinmeseydim. Çünkü zikir (Kur’an) bana gelmişken o (yolu batıl olan kimse) hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yüzüstü bırakıp rezil rüsvay eder. Peygamber: Ey Rabbim, kavmim şu Kur’an’ı terkedilmiş bir şey haline getirdi, dedi.” Maide suresinin 68. ayetinde: “De ki: ‘Ey Kitap ehli! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni, (Kur’an’ı) uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz…” vurgulandığı gibi, Müslümanlar “Tevrat’ı, İncil’i ve Kur’an’ı ayakta tutmayan ve hiçbir şey üzerinde olmayan Kitap Ehli konumuna düşmüşler ve bir kimlik krizi içinde bocalayıp duruyorlarsa... İşte o zaman, Kur’an’a dönme, onu anlama ve ayakta tutma zarureti büsbütün anlam kazanır. Kur’an’ı hayata hâkim kılmak için, önce onu doğru olarak tanımak, okuyup anlamak gerekir. Bu Ramazan ayını Müminler, Kur’an’ı anlamaya ve ahkâmına uymanın çarelerini bulmaya ayırmalıdırlar. Bunu yapmaya mecburuz. Çünkü biz ZARİYAT 56: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” ayet mealinde belirtilen yaratılış gayemizi gözetmekle mükellefiz. Kulluk ile sırtımıza yüklenen bütün görevlerimiz Kur’an’da zikredilmiştir.
Kur’an, gayesiz boş bir kelam değildir, TARIK 14: “O, boş bir söz değildir.” Kur’an, hakkı batıldan, doğruyu eğriden, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, faydalıyı zararlıdan, adaleti zulümden ayıran esaslar ve kurallar bütünüdür. Kur’an, Rabbimiz Allah tarafından Peygamberimize (s.a.v) indirilmiş hak kitaptır. YUNUS 37: “Bu Kur’an, Allah’tandır ve başkası tarafından uydurulmamıştır. Fakat o kendinden öncekileri doğrulayıcı ve o Kitabı açıklayandır. Bunda hiçbir şüphe yoktur, o âlemlerin Rabbindendir.”
Kur’an’ı okumak için değil, yaşamak için okuyanlar kendilerini kurtarabilirler. Kur’an Nizamı tek üstün nizamdır. Müslüman bu nizamın mücahidi olmak zorundadır. Allah’ın Kur’an’da beyan ettiği helal ve haramlar, yönelmek ve sakınmak için konulmuştur. Bu dünya muhasebesini Kur’an ile yapanlar kurtulur. Kur’an bizim Milli Görüşümüzün temel kaynağıdır. Bu Ramazan’da hayatını Kur’an yapmaya çalışanlardan olalım vesselam.