Cemil Çiçekin teröre yönelik hazırladığı ve benim 15 gün önce bu sütunlarda vurgu yaptığım Milli Mutabakat Metni beklendiği gibi politik arenada ortalığı karıştırdı.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM Başkanı Cemil Çiçekin teröre karşı hazırladığı 11 maddelik Ulusal Mutabakat Metniyle ilgili söylediği "muhtıra" nitelendirmesiyle ilgili açıklamalarda bulundu.

Bülent Arınç, kısaca şunları söyledi:

"Sözlerimle ilgili bazı cehalet kokan açıklamalar, bazı yanlış anlaşılmalar oldu. Mutabakat metni demişim, bildiri demişim. Bir kelime de muhtıra demişim.

Muhtıra dendiği zaman AK Parti öncesinde askerlerin hükümete verdiği yazılı metin anlaşılıyor. O kadar kelime içinde bir kez muhtıra demem, bazılarına geçmişte yaşananları hatırlattı. Muhtıranın sivil anlamı da hatırlatmak demektir. Nasıl bildiri Türkçe ise; nasıl açıklama Türkçe ise; nasıl mutabakat metni Türkçe ise; muhtıra da hatırlatmak anlamında öyle bir Türkçedir. Ama zihinlere öylesine yerleşmiş ki; askeri anlamda verilen muhtıralar veya siyasi anlamda verilen muhtıralar; bizimkiler hazır ola geçmek durumunda kendilerini mecbur hissettiler. Bu bir cehalettir; bu cehaleti deşifre etmek istiyorum."

Diğer partiler de boş durmadı, bu arada.

BDPnin tepkisi: Partilerin imzalaması isteniyorsa bu yanlış olur... Anlaşıldığı kadarıyla BDP, böyle bir metnin altına imza atmak istemiyordu...

CHP, "Madem Meclis Başkanı böyle inisiyatifler kullanıyor, neden TBMMyi toplamıyor " görüşünü serdetti, parti sözcüsü Haluk Koç aracılığıyla..

MHPden de tepki vardı; MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, "Bu gizli maddeler özerkliğin alt yapısını mı oluşturmaktadır Yetmez ama evet denilerek anayasaya verilen destekleri düşündüğümüzde ileride hazırlanacak olan daha yeni anayasada yer alacak özerklik için uygun zaman ve zemin mi hazırlanmaktadır " diye sordu.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın, "Mutabakat Metninin muhatabı belli değil" sözüne, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, "Muhatap metinde var" cümlesiyle hemen karşılık verdi ve metindeki 2 ve 4üncü maddeleri adres gösterdi.

Gördünüz değil mi, durduk yerde siyasetin başına ne işler açtım...

Biliyorum, hiçbir köşe yazarı, olay çıkaran bu Mutabakat Metni hakkında Milli Gazete köşe yazarı Adnan Öksüz bunu yazmıştı diye yazmayacak..

Ama olsun..

Ben de kendimce tarihe bir not düştüm ya!

O da bana yeter..

Bir küçük not daha; Siyasette 2014 yapılandırmaları konuşulurken kurt politikacı Cemil Çiçek bu Mutabakat Metni ile ben de varım, beni de unutmayın, sakın! dedi.

Hatta beni değil, bizi...

Sizce de öyle değil mi

Ankara temsilcileri toto!

Medyada Ankara Temsilcilerinin, temsil ettikleri gazetelerin, televizyonların Genel Yayın Yönetmenliğine getirilmeleri neredeyse gelenekselleşti.

Ankaradan gelip İstanbula yerleşmek zor olsa da bu yıllardır süregelen bir gelenek...

İkisi de Ankara Temsilcisi idi, ardından Hürriyetin patrondan sonra 1 numaralı koltuğuna oturdular; Ertuğrul Özkök ve Enis Berberoğlu. Yalçın Doğan uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesinin Ankara Temsilciliğini ifa ettikten sonra bir başka grubun gazetesi Milliyetin Genel Yayın Yönetmeni oldu. Nuray Başaran ile ayrılmaz bir ikili olan, birlikte Akşam Gazetesinde başlayan İsmail Küçükkaya da Ankara Temsilciliğinin ardından aynı gazetenin uzun süredir Genel Yayın Yönetmeni. Mustafa Karaalioğlu da Yeni Şafakın Ankara Temsilciliğinden Genel Yayın Yönetmenliğine yükselen isimlerden. Karaalioğlu şimdi Star Gazetesinin en tepe noktasında. Kanal7nin Ankara Temsilcisi iken Haber Saatinin Başkent ayağını sunan Zahit Akman da kısa süre önce Mustafa Çelikten boşalan Genel Yayın Yönetmenliği koltuğuna yerleşiverdi.

Daha örnekleri çok...

Benim merak ettiğim iki Ankara Temsilcisinin mürüvvetleri...

Uzun süredir gazetelerinin Ankara Temsilciliklerini yürüten Zamandan Mustafa Ünal ile Milliyetten Fikret Bila ne zaman Genel Yayın Yönetmeni koltuğunda oturacak dersiniz

Benim kulağıma son günlerde fısıltılı haberler geliyor da...

Her eylül ayında içime bir hüzün çöker!

Peygamberimiz Hazreti Muhammedin (s.a.v.) Mekkeden Medineye Hicreti,

Kimilerine göre Türkiyeyi perde arkasında yönetenlerin yetiştiği Galatasaray Lisesinin açılışı,

Kanuni Sultan Süleymanın vefatı,

Ordunun idareyi ele alması ve ardından gelen mağduriyetler,

İstanbulda Küçük Kıyamet denilen büyük deprem,

Yassıadada Demokrat Partili 11 devlet adamının idam kararı,

Ardından Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkanın idamları,

Pakistanın kurucusu M. Ali Cinnahın vefatı,

Kore Savaşı için, askerlerimizin Koreye gidişi,

İran-Irak Savaşının başlaması,

Patrona Halil İsyanı...

Biliyor musunuz bu saydığım olayların tümü hüzün verici ve tümü Eylül ayında vuku buldu.

Size de öyle oluyor mu bilmiyorum; Nedense her Eylüle girişimizde içime şöyle garip bir hüzün çöker

Bir Eylül ayına daha girdik...

Hadi hayırlısı!

Bunları biliyor musunuz

*Eski Erzincan Milletvekili Naci Terzinin katkılarıyla hazırlanan, Fırat-Penin bastırdığı Pir Muhammed Bahaeddin Erzincani ve Erzincan1939 Depremini anlatan Erzincan isimli iki kitabın büyük ilgi uyandırdığını,

*İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından, Başakşehir Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen; adalet, sinema ilişkisini çok kapsamlı bir kültürel etkinlikle gündeme getirmeyi hedefleyen Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivalinin ikincisi 27 Eylül - 4 Ekim 2012 tarihleri arasında İstanbulda gerçekleştirileceğini, biliyor musunuz

NOT : Bugün 2 Eylül 2012 Pazar... Uyan da balığa gidelim... 2012 yılında yeni Anayasa vaadini sıcak tutmak adına... 2012den 8 ay 2 gün daha eksildi. Yeni sivil anayasanın yazımına başlandı, ilk cümleler ortaya çıktı... Ama bugünlerde tık yok... Takipçisiyiz...