Yeni kurulan Milli Selamet Partisi’nin genel başkanı Süleyman Arif Emre’nin Necmettin Erbakan’la tanışması, siyasi hayatını onunla devam ettirme isteği ve millî görüş hareketine yönelişi 1969 genel seçimlerinden önce oluşan siyasi atmosfere dayanıyordu. Bu dönemde ahlak ve maneviyat eksenli siyaset yapma düşüncesi olan politikacılar yeni arayışlar içine girmişti. Çünkü AP, milliyetçi ve muhafazakâr kadroların beklentilerini karşılayamıyordu. Yeni Türkiye Partisi (YTP), Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP), Millet Partisi (MP) ve AP’den ayrılacakların yeni bir parti kurma çalışmaları da bu yüzdendi.

Yeni parti liderliği için ilk akla gelen isim Prof. Dr. Ali Fuat Başgil olmuş, ancak Başgil yaşı ve rahatsızlığı sebebiyle bu teklifi kabul etmemişti. Daha sonra Prof. Dr. Osman Turan’a teklif götürülmüş ancak Celal Bayar’ın masonluğu bilinenlerin partiye alınması ısrarı yüzünden gerçekleştirilememişti.

Süleyman Arif Emre, arkadaşı Turan Güngen’in ofisinde Erbakan ile tanışınca, onun yeni bir siyasi oluşuma liderlik yapabilecek özelliklere sahip olduğunu anlamıştı. Bu düşüncesini mecliste AP Milletvekili Osman Yüksel Serdengeçti'ye ve yeni oluşumda yer alma ihtimali bulunan diğer milletvekillerine iletmiş, ardından Odalar Birliği Genel Sekreteri Erbakan’ı makamında ziyaret ederek liderlik konusunu açmış ve onun Odalar Birliğinden ayrılıp siyasi parti kurması gerektiğini belirtmişti.

İki ay sonra yapılan toplantıda Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, AP Rize Milletvekili Arif Hikmet Güner, Adana Milletvekili Hasan Aksay ve Senatör Ahmet Tevfik Paksu vardı. Erbakan, şeyhi Mehmet Zahid Kotku izin verirse muhafazakâr kesimi bir araya toplayacak bir siyasi parti kuracağını beyan etmişti. Ahmet Tevfik Paksu ve arkadaşları iki kez Mehmet Zahit Kotku’yu ziyaret etmiş ancak izin alamamıştı. Bunun üzerine Süleyman Arif Emre ve Aksay’ın da dâhil olduğu grup tekrar Mehmed Zahit Kotku’yu ziyaret ettiler.

Süleyman Arif Emre, bu ziyareti şu sözlerle anlatır: “Şeyh Zahit Kotku, büyük bir âlim. Etrafında onun ilminden yararlanan elit bir zümre var. Bunlardan bir tanesi Necmettin Bey. Gençliğinden beri şeyhin yakınlarından. Böyle ciddi bir harekete böyle bir insan girerse en yakın arkadaşlarından ve hürmet ettiği, sözünden, fikrinden yararlandığı kimselere elbetteki danışır. Ben Mehmet Zahit Efendi’yi tanımıyordum. Ancak Necmettin Bey, ‘Bu harekete girmek için izin isteyeceğim. Şeyh Kotku’ya fikirlerimi açtım, muvafık dedi ama ayrıntılı olarak bu meseleyi

konuşmak için bana yardımcı olur musunuz’ dedi. Beraber gitmeyi teklif etti. Hasan Aksay ikimizi götürdü. O arada Mehmet Zahit Efendi bizleri dinledi. Dedi ki “Sultan Abdülhamit Han’ın tahtan indirilmesinden sonra ülkenin yönetimi batı taklitçiliği yapan masonların eline geçmiştir. Bunlar bir azınlıktır. Milletimizi temsil edemezler, yönetimin milletimizin gerçek temsilcilerine geçmesi için çalışmanız kaçınılmaz bir tarihi vazifedir. Bu teşebbüse katılın ve eğer arkadaşlarınız istiyorsa bu işin başına geçin. Çalışmaya başlayın. Şimdiye kadar geç bile kalınmıştır.”

MNP’nin kurulduğu 26 Ocak 1970 tarihinde, eski Adıyaman milletvekili ve YTP genel idare kurulu üyesi Süleyman Arif Emre “Milletin istediği milliyetçi ve mukaddesatçı kitlelerin bir siyasi çatı altında birleşmesidir” ifadelerini de kullandığı bir basın toplantısı düzenleyerek AP eski Adana Milletvekili Hasan Aksay ve AP eski Gümüşhane Milletvekili Ekrem Ocaklı ile birlikte MNP’ye katılmıştı. Partinin genel idare heyetinde, Aksay teşkilatlardan sorumlu genel başkan yardımcısı, Ocaklı genel idare heyeti üyesi ve Süleyman Arif Emre ise umumi kâtip olarak seçilmişti.

Erbakan neden MSP’nin ilk genel başkanı olmadı

Yeni kurulan MSP’nin genel başkanı Süleyman Arif Emre, sıkça sorulan Erbakan’ın neden ilk başta genel başkan olmadığını şöyle açıklıyordu.

“MSP kurulurken istişare edeceğimiz 40-50 kişilik arkadaş grubumuz toplandı. Necmettin Hoca da var. Uçağın yumuşak kalkış yaptığı gibi hâlâ 12 Mart olağanüstü dönemi sürüyor, onun için biz bir siyasi kuruluş yapacaksak bu siyasi kritik şartları göz önünde tutarak bir yöntem takip edelim dedik. Meselâ genel başkan başka birisi olsun fikrindeydik. Beni, genel başkanlığa münasip gördüler. Partiyi kurduk ve Anadolu çapında teşkilatlanmaya başladık.”

MSP’nin kuruluşu, daha önce MNP’ye oy verenler tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı. Zaten yönetici kadroların çoğunluğu MNP kadrolarından oluşmuştu. Hasan Aksay, Ahmet Tevfik Paksu, Fehmi Cumalıoğlu, Oğuzhan Asiltürk, Hüsamettin Akmumcu, Şevket Kazan ve Recai Kutan gibi isimler MNP döneminden tanınıyordu.

MSP bayrakları bir anda her tarafta dalgalanmaya, araba konvoyları oluşmaya, Mehter marşları çalmaya başladı. Gençlik teşkilatları da oldukça hareketliydi.

Derken Konya Milletvekili Erbakan, Isparta Milletvekili Hüsamettin Akmumcu ve Tokat Milletvekili Hüseyin Abbas da 16 Mayıs 1973 tarihinde MSP’ye katılınca coşku daha da arttı.

MSP’nin ilk kongresi 21 Ocak 1973 tarihinde yapıldı. Kongreye Konya bağımsız milletvekili sıfatıyla Erbakan’ın gönderdiği tebrik büyük alkış topladı. Bunu fırsat bilen Süleyman Demirel, Samsun konuşmasında ‘MSP, MNP’nin devamıdır’ şeklinde ihbar nitelikli bir konuşma yaptı ve her gittiği yerde bunu dile getirmeye devam etti. MSP’nin bir anda teşkilatlanması, ülkenin her yerinde ses getiren konvoylar düzenlemesi, özellikle AP’yi endişelendiriyordu.

Milli Gazete’nin kuruluşu

Aynı şekilde yeni lideri Bülent Ecevit ile CHP de büyük ilgi görüyordu. MSP’nin hareketliliği medyaya yansımazken, basın Ecevit’in arkasındaydı. Milli Görüş fikriyatını geniş kitlelere ulaştırmak için bir yayın organına ihtiyaç vardı. Yapılan istişareler sonucunda Millî Gazete, 12 Ocak 1973 tarihinde İstanbul'un Cağaloğlu semtinde Hasan Aksay tarafından yayın hayatına başladı.

Gazetenin genel müdürü ve Baş Makale yazarı Adana Milletvekili Hasan Aksay’dı. Şirket Yönetim Kurulunda, milletvekili Oğuzhan Asiltürk, tüccar Sabri Özpala, tüccar Bahattin Çarhoğlu yer alıyordu.

Daha önce Nurcuların haftalık İttihad gazetesinde şiirleri yayınlanan Maraş senatörü Ahmet Tevfik Paksu, şiirlerini artık Milli Gazete’nin birinci sayfasında Katre başlığı altında yayınlıyordu.

Gazetenin ilk yazarları Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Prof. Dr. Sabahattin Zaim, Prof. Dr. Saffet Solak, Prof. Dr. Osman Turan, Osman Yüksel Serdengeçti, Süleyman Arif Emre, Sadık Albayrak, Hulusi Özkul, Şule Yüksel Şenler, Abdülkadir Kocamanoğlu, Ali Oğuz, Ahmet İhsan Genç, Mustafa Müftüoğlu, A. Hikmet Güner, Bekir Sadak, Sezai Karakoç, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Dr. Asaf Ataseven, Prof. Dr. Ayhan Songar, Prof. Dr. Ahmet Suphi Fırat, Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu, Akif İnan, Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören, Alaattin Özdenören, Erdem Bayazıt, Cevat Ülger, Durali Yılmaz, Sedat Yenigün gibi isimlerdi.

Necip Fazıl Kısakürek, 4 Mayıs 1973'te Milli Gazete’de yazılarına başladı.

Şenay’ın “Sev Kardeşim” şarkısıyla estirilen Ecevit rüzgârı

Basın özellikle MSP’den bahsetmez, bu partiyi yok sayarken, tam bir Ecevit rüzgarı estiriyordu. CHP ve yeni lideri Bülent Ecevit sürekli pohpohlanıyor, şişiriliyor, geniş kitlelere benimsetilmeye çalışılıyordu. Ecevit'in hayatını anlatan biyografiler yayınlanıyor, boy boy fotoğraflarını basıyorlardı. Konuşmaları, kabiliyetleri, çağdaşlığı, lâikliği, atatürkçülüğü, umut olması, Türkiye'yi kurtaracak tek lider olması gibi şeyler yazıla yazıla millet yeni bir umuda kapılır olmuştu.

Ecevit’in mitingleri oldukça kalabalık ve renkli geçiyordu. Mavi gömleğiyle, ak günler vaadiyle, güvercinler uçurması ve Umudumuz Ecevit sloganlarıyla, şarkıcı Şenay’ın “Sev Kardeşim” ve “Hayat Bayram Olsa” şarkılarıyla meydanlar inliyordu. CHP tarihinde ilk kez bu kadar halkı yanına çekebilmişti. Ecevit düzeni değiştirecek, ülkeye demokrasi, ferahlık getirecek Karaoğlan’dı. Ali Avaz’ın “Bastır Karaoğlan”, “Gutbay Sülü” plakları her yerde çalınıyordu. Sinema filmlerinde bile Ecevit gösteriliyor, Günaydın gazetesi iki sayfa boyunda posterini veriyordu.

AP'liler bile neredeyse CHP'ye oy verecek hâle gelmişti. Sol kesim toparlanmış, sosyalist kesim CHP'de birleşmişti. Robert Koleji mezunu, Rackoffeller bursundan faydalanarak Amerika'da Kissenger'den ders alan Ecevit; anti-amerikancı olarak takdim ediliyor, Amerika aleyhine söylediği sözler manşet yapılıyor, Amerika'ya kafa tutan şahsiyetli lider diye takdim ediliyordu. Ecevit başbakan olacaktı. CHP iktidara gelecek, hükümet kuracaktı. Bütün sol Ecevit için seferber olmuştu.

Ecevit halka Ak Günler vaat ediyordu. Artık Türkiye'de yepyeni bir düzen kurulacaktı. Bu düzen değişmeliydi. Bu isimle bir kitap bile neşretti Ecevit. Yerine getireceği düzende bankalar millîleştirilecek, büyük yatırımlarla devletçi zihniyet başta gelecek, kooperatifler kurulacak, vurgunculuk ve tefecilik kalkacak, halk ucuz gıda alabilecekti. Dar gelirlilerin ezildiği yeterdi. Maaşlar günün şartlarına göre ayarlanacak ve millete özgürlük verilecekti. Fikir suçları ortadan kaldırılacak, 141 ve 142. maddeler iptal edilecekti. Herkes bildiği gibi yazıp çizecek, hiç kimse fikir suçuyla hapishaneye düşmeyecekti. Domates yirmibeş kuruşa yedirilecek, her şey ucuz olacaktı.

Ecevit il il, ilçe ilçe dolaşıyor, sırtına geçirdiği mavi gömlekle bunları anlatıyordu. Yanında Deniz Baykal'lar, Süleyman Genç'ler, Köy Enstitüsü mezunu Mustafa Üstündağ'larla birlikte kürsülerde konuşuyor, Şenay’ın, “İnsanlar el ele tutuşsa, birlik olsa, hayat bayram olsa” şarkısı halkı coşturuyordu. Ecevit’in mavi gömleği moda olmuş, bazı CHP’li gençler mavi gömlek giymeye başlamıştı.

Gazetelere göre Ecevit iktidara yürüyordu. Ecevit'i parlatan basın, MSP'yi görmezden geliyor, Erbakan'ı takunyalı, gerici gibi sıfatlar takarak, takkeli, tesbihli, takunyalı karikatürler çizdirerek komik adam göstermeye çalışıyordu. Bunun dışında Erbakan'ın Atatürk düşmanı olduğu sık sık işleniyordu. Amaçları halkı bu partiden laiklik adına korkutmak, Erbakan'ı da ciddiye alınmayacak bir lider konumuna indirgemekti. Anketler yüzde 1-2 gibi gösteriyordu MSP’nin alabileceği oyları.

Türkiye 12 Mart muhtırasından sonra, 14 Ekim 1973 seçimlerine gidiyordu. Seçimde gözler yeni lideri Ecevit olan CHP ve ilk kez seçime girecek olan MSP'deydi.

Siyaset arenasında Süleyman Demirel liderliğindeki AP, Bülent Ecevit’li CHP, Alparslan Türkeş liderliğindeki MHP ve seçimlerden hemen önce kurulan MSP seçimler için kıyasıya mücadele içindeydi. MSP seçim kampanyasına yaklaşık bir yıl önce 1972 sonbaharında başlamıştı. AP’den ayrılanların kurduğu Demokratik Parti, sağ oyların bölünme riskini getirse de CHP’de İsmet İnönü’nün genel başkanlığı kaybetmesi ve Bülent Ecevit’in liderliği elde etmesi sonrası yaşanan sıkıntı ve bölünmeler AP’nin şansını artırır kanaati de yaygındı.

MHP’nin sloganı “Kızıl Eşkıyayı MHP Ezer” şeklindeydi. Kızıl eşkıyadan kasıt, Sovyetler’in teşvik ettiği sol görüşlü hareketlerdi. MSP’nin seçim görselinde ise “Denenmiş Denenmez Solcuya-Renksize Aldanma!” sloganı vardı.

AP’nin 1973 seçimlerinden önceki beyannamesinde “1965-1969; 1969-1971” dönemlerinde Türkiye’nin en önemli tarihinin yaşandığının altı çizilerek, AP’nin başarıları gündeme taşındı. Beyannamede, “huzur ve güven havasını devam ettirmek ve bunu teminat altına almak… halkın refahını özgürlük içinde ve en kısa zamanda sağlamak için kalkınmayı hızlandırmak amacı ile bir dört yıl için hizmete talip olunduğu” belirtildi.

1973 seçimlerinde ilginç slogan kullanan partilerden bir tanesi de Cumhuriyetçi Güven Partisi’ydi (CGP). CHP’den ayrılan milletvekilleri tarafından kurulan CGP'nin 1973 seçimlerinde en önemli sloganı “Namuslu, Bilgili, Ciddi, Devlet İdaresi İçin C.G.P.’ye Oy Ver” şeklindeydi.

MSP ideolojik yaklaşımını ‘Milli Görüş’ başlığı altında kamuoyuna sunmuş, etkin bir örgütlenme modelini hayata geçirmiş, işçiler için Hak-İş Konfederasyonu’nu kurmuştu.

Bu şartlar altında seçimler yapıldı ve seçim sonuçları herkesi şok etti. Sekiz partinin katıldığı seçimde Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 33'le 185, Adalet Partisi yüzde 29'la 149, Milli Selamet Partisi yüzde 11'le 48, Demokratik Parti yüzde 11'le 45, ve Cumhuriyetçi Güven Partisi yüzde 5 ile 13 milletvekili çıkardı. MHP ise yüzde 3 oy alabilmişti.

MSP’nin beklenmedik şekilde üçüncü parti olmasından basın ve askeri kesim büyük bir telâşa kapıldı. Çünkü altı ay içinde kurulup, teşkilatlanan ve ilk kez seçime giren MSP, bir buçuk milyon oy almış, 48 milletvekilliği kazanmıştı. Karikatürize etmeye çalıştıkları Necmettin Erbakan, genel başkan olmadığı halde partisi büyük bir başarı elde etmişti.

Tek başına iktidar için hazırlanan CHP, bu emeline ulaşamamıştı ama ilk kez bir seçimde yüzde 33 oyla birinci parti olmayı başarmıştı. İsmet İnönü, bu kadar başarıyı beklemediği için “Hayret” diyordu. İnönü, “Türkiye’de bir tane bilim insanı çıktı, o da dinci çıktı” dediği Erbakan’a da çok şaşırmıştı.

Seçimin galipleri ilk defa seçime giren Ecevit ve Erbakan’dı. Özellikle Erbakan, partinin amblemi gibi her türlü koalisyonun anahtar ismi olmuştu.

MSP genel idare kurulunun 20 Ekim 1973 tarihinde almış olduğu kararla genel başkan olarak Necmettin Erbakan belirlendi. Erbakan, MSP’nin başına geçince tabanda müthiş bir sevinç oluşmuştu. CHP’nin birinci parti olmasından çok, MSP’nin 48 milletvekili alarak üçüncü parti olması gündemdeydi.

AP'nin oylarında büyük bir düşüş vardı. Fakat bu düşüş Ecevit’i göklere çıkaran basını ve köşe başlarını tutan güçleri sevindiremiyordu çünkü MSP yok gibi farz edildiği anda böyle bir zafer kazanmıştı. AP'den kurtulmak istenirken, gerici yobaz dedikleri, takunyalılar diye aşağılamaya çalıştıkları MSP kilit parti oluvermişti. Asıl önemlisi CHP tek başına iktidar olamıyordu, mutlaka bir koalisyon ortağına ihtiyacı vardı.

“Askerler beni istemez” diye düşünen AP lideri Süleyman Demirel, hiçbir koalisyonda yer almayacağını, halkın kendisine ana muhalefet görevi verdiğini açıkladı.

Hükümet kurma görevi verilecek Ecevit için tek seçenek MSP kalıyordu.

[email protected]

Gelecek yazı:

Milli Görüş Tarihi-12
CHP-MSP koalisyonuna doğru
Af meselesi