Zeki (Ceyhan) abi de dün Hani okullarda para alınmayacaktı başlığıyla köşesine taşıdı...

Okullarda kayıt parası alınıyor mu alınmıyor mu

Alınıyor da alınmıyor gibi mi yapılıyor

Ömer Dinçer Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunu Nimet Çubukçudan devraldı.

Koltuğuna oturur oturmaz da çok önemli ama bir o kadar da rutin bir genelge yayınladı.

Dinçer, öğrenci kayıtlarında ve diploma verilirken, kesinlikle bağış istenmeyeceği talimatını verdi.

Talimatı kime verdi

Milli Eğitim Müdürlerine.

Tıpkı kendisinden önce bu göreve gelen Milli Eğitim Bakanları gibi...

Dinçerin, "Öğrenci Kayıt ve Kabullerinde ve Diploma Karşılığı Bağış Alınmaması" konulu genelgesinde, Anayasaya göre ilköğretimin parasız olduğunu hatırlatarak, şu ifadeler kullanıldı: "Gerek merkezi sistemle gerekse sınavsız öğrenci alan Bakanlığımıza bağlı her tür ve düzeydeki resmi eğitim-öğretim kurumlarına öğrenci kayıt kabullerinde ve diploma verilirken kesinlikle bağış talep edilmeyecek. Bu dönemlerde; okul aile birlikleri temsilcileri Diploma harç ücretleri, ilgili mevzuatına göre değerlendirilecektir."

Ancak üstün planlama çalışmalarını bildiğimiz Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçerin bu genelgesi hoş ama içi boş!

Nedeni ise okulların önemli bazı ihtiyaçlarını bu bağışlardan karşıladığı gerçeği.

Devlet okulları halen temizlik, müstahdem, güvenlik (vb.) gibi önemli kalemleri bağış yoluyla elde ettiği gelirlerden karşılıyor.

Bu bağışlar alınmasa okullar pislikten kokar...

Bakan Dinçerin bu gerçeği görmesi için tebdil-i kıyafet yapıp Bakanlığa en yakın Kızılayda bir devlet okuluna gitmesi yeterli...

Çatır çatır kayıt ya da diploma bağışı alındığını gözleriyle görecektir..

Çözüm mü

Bakanlık ne zamanki okullara bu alanlarda yeterli ödenek çıkarırsa o zaman sorun çözülür.

O zaman bu genelgenin bir anlamı olur.

Gerisi boş! Laf-ü güzaf...

Genelge hoş ama içi maalesef boş!

(NOT: Geçen yazımda emekli Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlunun adı sehven Hayri Kıvrıkoğlu şeklinde geçmiştir. Düzeltirim.(aö))

Yaşar Nuri Öztürk; get işine!

Öncesinden elbette kitaplarından, İlahiyat Fakültesi Dekanlığından biliyordum..

Deniz Baykal milletvekili yapıp da TBMMye geldikten sonra tanımıştım Yaşar Nuri Öztürkü..

CHP milletvekili olarak..

Partili milletvekillerinden Mehmet Yıldırım Meclis Kulisinde memleketinin (Kastamonu) sarımsaklarını tanıtırken Yaşar Nuri Öztürk de meraklı bakışlarla Yıldırımı takip ediyordu. Mehmet Yıldırım, "Hocam, bir avuç sarımsak çok iyi gelir." göndermesini yapınca Hocanın bir demet sarımsağı cebine attığını hatırlıyorum.

Doğrusu çok parlak bir milletvekilliği de yapamadı Öztürk..

Sonrasında malum, iddialı bir çıkış yaparak 2005te Halkın Yükselişi Partisini kurdu ama istediği neticeyi alamayınca Genel Başkanlıktan istifa etti.

Hoca şimdi de 11 ayın sultanı mübarek Ramazanı idrak ettiğimiz bu günlerde abuk sabuk bir tartışmayı gündeme taşıdı; İslamda teravih namazı yoktur..

Yüzyıllardan beri tüm İslam alimlerinin tek kelime etmediği, kıldığı, Ramazan ayı ile adeta sembolleşen bir ibadet hakkında mide bulandırıcı bu söylemler size yakıştı mı Hocam!

Tasavvufa ilişkin hoş sohbetlerinden tanıdığımız Tuğrul İnançer, Öztürkün bu yaklaşımına TRTdeki sahur sohbetinde çok ağır bir karşılık verdi: İhanet değilse, cehalettir...

Doğru; Peygamber Efendimiz (s.a.v) teravih namazını evde kılmıştır.

Doğru; Teravih namazı ilk Hz. Ömerin halifeliği döneminde bugünkü gibi 20 rekat olarak camide kılınmıştır.

Ama tüm bunlar bu birleştirici, bağlayıcı, haz veren, uhrevi duyguları zirveye çıkaran Teravih namazını ya da bir başka ibadeti orasından burasından mıncıklamayı gerektirmez ki!

Siz teravih namazını bırakın da; ülkede her gün biraz daha artan sefih, bohem yaşama nasıl bir çözüm öneriyorsunuz, onu söyleyin..

Siz teravih namazını bırakın da; kötü alışkanlıklar ilköğretim yaşına kadar indi, buna bir çözümünüz var mı, onu açıklayın..

Siz teravih namazını bırakın da; toplumda aldatma ve boşanmalar zirve yaptı, bu sosyal yaraya nasıl merhem bulunabilir, bunun çözümünü ifade edin..

Siz teravih namazını bırakın da; Milletvekilliği ve parti genel başkanlığı yaptınız. İlla ki bir çözümünüz vardır; söyleyin bakalım ülkede üretim-yatırım nasıl artacak Şu hormonlu büyümenin karşısında alternatif parametrelerinizi belirtin..

Siz teravih namazını bırakın da; Afrikada açlık kol geziyor. Çocuklar ölüyor. Bu evrensel büyük yaraya nasıl neşter vurulabilir, oralara giderek bir rapor hazırlayın bakalım...

Siz teravih namazını bırakın da; Daha hiç keşfedilmeyen, Brezilya ya da Afrikanın balta girmemiş ormanlarında yaşayan kabilelere İslamın evrensel mesajı nasıl ulaştırılabilir, bu konuda bir manifesto oluşturun..

Siz teravih namazını bırakın da; Terör ve Güneydoğu meselesi ne olacak Hocam! Var mı bir analiziniz, tahliliniz onu bildirin..

Bütün meseleler halledildi de teravih namazı mı kaldı, Hocam!

Get işine!

Çankaya Albümü

Eski AKP milletvekili Faruk Bayraka ait olan Alfa Yayınları nefis bir Köşk Albümü yayınladı.

Pırıl pırıl, kuşe kağıda basılı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve ailesinin birbirinden şık, albenisi zirve yapan fotoğraflarından oluşan bir eser.

Albüme göz gezdirdikten sonra ilk izlenimim şu oldu;

Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olarak 2014 yılına kadar Köşkte kalıcı..

Köşk süresiyle ilgili tartışmalar vardı ya, hani..

Bu albüm bu tartışmaları bitirdi..