Türk edebiyatının en önemli yapıtlarından biri olan Taaşuk-ı Talat-ı Fitnat (Talat ve Fitnat ın Aşkı) roman türünde verilen ilk eserdir. Çoğu zaman Namık Kemal ın İntibah ı ilk Türk romanı olarak takdim edilse de, Şemsettin Sami nin yazığı Taaşşuk-ı Talat-ı Fitnat ı, literatüre ilk Türk romanı olarak geçmiştir. Aslen Arnavut olan Şemsettin Sami, Türk edebiyatına önemli katkılar sunmuş bir entelektüeldir.Gazeteciliği ile de büyük beğeni toplayan Sami nin abisi Abdullah Hüsnü de düşünce ve görüşleriyle Osmanlı nın zihin dünyasına katkı sunmuştur. İstiklal Marşı nın yazarı Mehmet Akif i de düşündüğümüzde Arnavut asıllı yazarların Türk düşünsel dünyasında önemli izler bıraktığını söyleyebiliriz. Osmanlı dan en son ayrılan Balkan toprağının Arnavutluk olmasının bu ilintiden kaynaklandığını düşünüyorum. Galatasaray Spor Kulübü nün kurucularından Ali Sami Yen in Şemsettin Sami nin oğlu olduğunu hatırladığımız, tarihte Damat Ferit Paşa olarak bilinen Ferit Paşa nın Arnavut kökenli bir aileden geldiğini yinelediğimiz zaman bu ilintinin ne derece önemli olduğunu da idrak etmiş oluyoruz.
Şemsettin Sami çalışmalarıyla bugünkü Arnavut dilini ortaya çıkarmış olsa da Türk diline katkısı oldukça fazladır. Şemsettin Sami bizim için önemli bir prototiptir. Arnavut milletine mensubiyetini unutmayan Şemsettin Sami, Türk diline kazandırdığı sayısız eserle bugün hâlâ minnetle anılmaktadır. Hazırladığı Arapça Türkçe, Fransızca- Türkçe sözlükleri bir kenara koyarsak, dünya edebiyatına mâl olmuş eserleri Türk diline kazandırması da onun Türkçeye verdiği önemi gözler önüne sermektedir. Şemsettin Sami Osmanlı Türkçesine kazandırdığı eserlerin yanı sıra Türk dilinin geçmişini de araştırmış, Orhun Abidelerini Türkçeye çevirmiştir. Eserlerini Osmanlı Türkçesiyle yazan Sami, Osmanlı İmparatorluğu nun fikir ve düşünsel yapısının bir yansıması olmuştur.
İmparatorluğun hayatta kalması için üstün hizmetlerde bulunan Şemsettin Sami, Arnavut kimliğiyle, Türklere taş çıkartan bir ısrar ve inançla İmparatorluğu ve Türkçeyi savunmuştur. İmparatorluğun çağa ayak uydurarak değişmesini savunan Sami, ne yazık ki saray dışında çok fazla ilgi görmemiştir. Türkçe ansiklopedi Kamus-ül Alam ın ardından ilk geniş kapsamlı Türkçe sözlük olan Kamus-ı Turkî yi yazan Sami, Latin ve Yunan harflerini kullanarak Arnavut alfabesini oluşturmuş, Arnavutça dil bilgisi kitabı yazmıştır.
Bugün dünyaya hükmetmek için dil, din ve ekonomik üstünlüğünüzün geçerli olması gerekiyor. Amerika yı örnek verirsek, dili İngilizce artık tüm dünyanın ortak lisanı olmuş durumda, dini olan Hıristiyanlık bir dünya dini, para birimi olan dolar tüm dünya tarafından kullanılıyor.
Bu durum hiç şüphesiz ABD yi tek süper güç haline getirdi. Bir dönem Almanya da dili ve para birimiyle ön plana çıksa da ABD arayı epeyce açmış durumda. Biraz geçmişe gidersek Osmanlı İmparatorluğunun dili olan Osmanlıca Anadolu da, Orta Asya da Arap coğrafyasında, Balkanlarda ortak bir dil durumuna gelmişti. Din açısından da Osmanlı İslam inancını tüm dünyaya yaymıştı. Ekonomik olarak güçlü olduğu zamanlarda Osmanlı parası bir hayli geçerliydi. Kısacası dünyayı yönetmek için ABD den sonra en uygun durumda olan topraklar burası.
Farklı milliyetlere mensup kişileri aynı ortak ülkü için birleştirebilen, örnek bir medeniyet inşa eden bir geçmişin izlerini taşıyoruz. Dilimiz, dinimiz, milliyetimiz, düşüncelerimiz farklı olsa da hepimiz aynı ortak miras üzerinde yükseliyoruz. Şemsettin Sami bunun en güzel örneklerinden biridir. Osmanlıyı bir üst kimlik olarak kabul eden Sami, Arnavut milletine mensubiyetini hiçbir zaman Osmanlı kimliğinin önüne koymamıştır.
Şemsetin Sami leri Osmanlı nın geleceğinde söz sahibi olmaya iten ruh neyse, Çanakkale savaşında işgal kuvvetlerine karşı savaşarak canlarını feda eden Rum, Ermeni, Musevi asılı Osmanlı tebaasının taşıdığı ruh da aynı ruhtu.
Çanakkale savaşına katılan Alay Tabibi Yüzbaşı Dimitroyati nin, vurulduktan sonra birlikte savaştığı Ali Çavuş a dönerek Bak Ali Çavuş, öldüğümde gavur-mavur deyip başka yere gömmeye kalkarlar. Sakın, beni sizden ayırmalarına müsaade etme. sözü yeter de artar bile.
Osmanlı birbirinden farklı renkleri özümseyebilmiş bunu da özümsetebilmiş bir İmparatorluktu. Geçmişe öykünmekten çok, neler yaptığımıza bakıp, neler yapabileceğimizi düşünmeliyiz. İnsanların kim olduğundan çok ne yaptığıyla ilgilenmemiz gerekiyor.
Ne de güzel söylemiş eskiler: Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz