Hikâye uzun bir hikâye ve bizim yani insanlığın halen yaşanmakta olan hikâyesi…

“MİLLÎ NİZAM…” diye başlayan ve devamı çok ama çok uzun olan bir hikâye…

MİLLÎ GAZETE yarım yüzyıldan beri her gün bu uzun insanlık hikâyesini yazıyor…

MİLLÎ GÖRÜŞ partilerini sadece isimleriyle sırlayıp hatırlamak bile bu uzun hikâyenin başlangıcını, devamını, günümüzü ve geleceğimizi hatırlamamıza vesile olsun…

MİLLÎ NİZAM… MİLLÎ SELAMET… REFAH… FAZİLET… SAADET…

Sadece bunlar mı?

Dünyamız ve ülkemiz yönetilemez hale gelmişken ve bu yönetilememekte olan dünyada ve ülkede bizler de yaşamaya devam ediyorken şunları da hatırlayıp hatırlatmamız gerekmekte; çünkü çaresiz ve çözümsüz değiliz: ÇARE VE ÇÖZÜM VAR…

NEDİR O TEK ÇARE VE ÇÖZÜM?

ADİL DÜZEN… ADİL EKONOMİK DÜZEN… ADİL DÜNYA DÜZENİ… ADİL DÜZENE GÖRE İNSANLIK ANAYASASI…

***

Bugün yazılan bu girizgâhın birkaç sebebi var.

Birincisi ve en önemlisi dünyamızın ve ülkemizin özellikle son zamanlardaki “SOSOYAL TUFAN” seviyesindeki sorunları yani süreci ve sonuçlarını hep beraber bütün beşeriyet olarak “SOSYAL TUFAN” seviyesinde yaşamaya devam ediyoruz…

Evet, hayatımızın dört ana alanını yani dinî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî alanlarını bir bütün olarak kapsama alanına alan, bizim başından beri iki kelimeyle “SOSOYAL TUFAN” diyerek tanımladığımız yani TEŞHİS olarak bunu yaptığımız bir durum ve sonuç… Sorun ve sonuç ayan beyan ortada…

Peki ya TEDAVİ?!

Evet, “TEDAVİ” yani “ADİL DÜZEN… ADİL EKONOMİK DÜZEN… ADİL DÜNYA DÜZENİ… ADİL DÜZENE GÖRE İNSANLIK ANAYASASI…”

***

Uzaklara gitmemize gerek yok!

Yakınımıza, Yunanistan’a ve 2500 yıl öncesinde orada olanlara bakalım; ibret alınmadığından dolayı tekerrür eden tarihe bakalım…

2016 yılı ortalarında üstadım ile “Ekseriyet Sömürü Sistemi” başlıklı bir çalışma yapmışız; bundan sonra yazacaklarım işte o çalışmanın özü ve özeti olacak…

Yunanistan’da bundan 2500 sene önce bir yönetim krizi doğmuştu.

Atina’yı asilzadeler idare ediyordu.

Asilzadelerin aralarındaki ihtilaftan dolayı etkileri kaybolmaya başladı.

Sonuç olarak söz ayağa düştü.

Sorunun çözümü için Solon’u görevlendirdiler, ‘bize kanunlar yap’ dediler.

O da Mısır’a gitti, orada araştırmalar yaptı.

Sonunda Atina aristokratlarına çözüm buldu; aristokrat beyleri ekseriyet kararına göre Atina’yı yöneteceklerdir.

Bu halkın ekseriyeti değildi. Bugünkü meclis benzeri soydan gelen aristokratik bir yönetimdi. Bu usul zaman zaman kullanıldı. Son olarak Avrupa’ya SERMAYE hâkim olunca, temsili demokraside de ekseriyet sistemini getirdiler. Kralların ve kilisenin etkileri böylece kırılacak, SERMAYE böyle hâkim olacaktı. Nasılsa para kimde ise ekseriyeti o alacaktı.

Gelişmemiş ülkelerde ise sadece para gücü ile hâkim olunamadığı için oralarda askeri diktatörlükler kurdular.

KUR’AN ekseriyet sistemini şiddetle reddeder; ekseriyete uyarsan seni dalalete götürürler der…

(Kaldığımız yerden devam edeceğiz…)