edici nakarat beyitler var: Yürü, hâlâ ne diye oyunda oynaştasın, Fâtih in
İstanbul u fethettiği yaştasın! şeklinde. Bu beytin ilk mısraı değişmekte, ama
ikinci mısraı hep aynı kalmaktadır. Zira verilmek istenen mesaj odur: Fâtih in
İstanbul u fethettiği yaştasın!
Evet, zındıka komiteleri en çok Fetih neslinden
korkmakta, bir asra yakın zamandır bir daha Fâtihlerin yetişmemesi için
ellerinden gelen gayreti göstermekteler. Bunun için film sanayiini devreye
koydular. Binlerce film, dizi film hazırlattılar. Tiyatroyu devreye koydular.
Radyo ve televizyonları kullandılar. Eğitime el attılar. Gençleri perişan
edecek ne varsa müstehcenlik, alkol, kumar, uyuşturucu, spor holiganlığı, vs.
devreye koydular. İşte bu tahribatın neticesi gözler önünde. Ancak ağlayıp,
sızlamak çözüm değil. Ülkemizde ve gurbet ellerde milyonlarca gencimiz var. Bu
gençlerimizin her biri birer Fatih gibi yetiştirilse, hanım kızlar Fatihler
doğuracak analar gibi yetiştirilse neler olmaz ki
Geçen yazımda iki sevdam olduğunu belirtmiştim.
İttihat-ı İslâm sevdamdan bir nebze bahsettim. İşte bu da ikincisi. Evet, bizim
gençlerimizin babası padişah değil. Ama Sultan Mehmed in Fâtih olmasının
nedeni sadece babasının padişah olması değildi. O bebekliğinden ve
çocukluğundan itibaren bir Fâtih olacak şekilde yetiştirilmişti. Annesi
kulağına devamlı, Oğlum İstanbul u al gülzâr eyle! Sevgili Peygamberimizin
(asm) müjdesine nâil ol! diye fısıldıyordu. Çocukluğundan itibaren İslâmî
ilimleri mükemmel şekilde öğrenmişti. Dünyadaki mevcut bütün devletler hakkında
en ince ayrıntısına kadar bilgi sahibiydi. Devlet için ordunun ve silahların
hayatî ehemmiyetine vâkıftı. Bunun için daha şehzadeliğinden itibaren demir,
bakır madenlerinin olduğu yerleri tespit ettirmişti. O zamana kadar hiçbir
devletin elinde olmayan muhteşem toplar döktürmeyi kafasına koymuştu. İşte bu
iman, azim, gayret, kararlılık ve yüksek ideal neticesinde İstanbul u fethetti.
Ardından dünyanın en güçlü 21 devletiyle savaşa tutuştu ve sekiz senede hepsini
mağlup etti.
Günümüzde bir Fâtih yetmez. Her bir genç bir Fâtih gibi
yetişmeli. Yalnızca ülkemizde değil. Avrupa da yaşayan ve kendilerine
gurbetçiler denilen kardeşlerimizin çocukları da birer Fâtih gibi yetişmeli.
Peki, gençlerimiz nasıl birer Fâtih gibi yetiştirilir İşte bu da âcizane
kardeşinizin 40 yıllık sevdasıdır. Gezme, tozma, keyif, eğlence, yeme, içme,
rahat hayat peşinde koşma gibi meşgâleleri, fiilleri ve düşünceleri bir tarafa
koydum. Uzun zaman dört saatlik uyku ile iktifa ettim. Bazen günde 8-10 saat
okuduğum oldu. 30 sene boyunca İslâmî ilimlerle iştigal etmiştim. Ancak her
defasında kesintiye uğramıştı. Sırf medreselerde okutulan bütün sıra
kitaplarını ve ilimleri okumak için yazmaya ara verdim. 2008 de o zaman
gazetedeki değerli idareciler ve dostlar ısrarla, hem yazarsın, hem de bu
çalışmalarını yaparsın dediler. Ancak kendimde o kabiliyeti görmedim. Yaklaşık
yedi sene aralıksız o güzel ilimleri tahsil ettim. Sırf hazine değerindeki
kaynakları okuyabilmek için. Elhamdülillah Rabbim lütfetti ve o tahsili
tamamladık. Bu arada bahsettiğim bu sevdâya malzemeler hazırladık. Okudukça
cehâletimin büyüklüğünü anladım ve hangi seviyede olduğumu daha net gördüm.
Şunu yapacaktım: Bal arısı gibi, o güzel malzemeleri mecz edecek, tıpkı koyunun
çeşitli otlar yiyip süt vermesi gibi, sâfi bilgileri derleyecektim. Benim
yaptığım buydu. Bir de trafik polisinin yaptığı gibi doğru istikameti
gösterecektim. Binlerce ulemânın, evliyânın, asfiyânın o güzelim eserlerini ve
o eserlerden istifadeyle günümüzdeki meselelerin çözümlerini gözler önüne
serecektim. Böyle bir gıdanın Fâtihler yetiştireceğine inanmaktayım. Zira Fâtih
de o kaynaklardan beslendi. Paramız, pulumuz, okulumuz olmasa da böyle bir
inancımız var. Fâtih ceddim gibi; İmtisâl-i cahidû fillah olupdur niyyetüm, /
Dîn-i İslâmun mücerred gayretidür gayretüm diyorum. Öyleyse, haydi Bismillah