2011 yılında Arap Baharı çerçevesinde Suriye karıştırılarak başta ABD ve Rusya olmak üzere bunların kuyrukları İngiltere, Almanya ve Fransa, Suriye topraklarını işgal etti. Suriye halkı başta Türkiye olmak üzere çevre ülkelere can havliyle kaçtı. 13 yıldır bu işgalle Suriye’de bir milyondan fazla Müslüman katledildi. Binlercesi Avrupa ülkelerine gitmek için Akdeniz’de boğuldu. Can yakan trajik olaylar yaşandı. Suriye’yi işgal eden güçler yeraltı zenginliklerini sömürdü. ABD tarafından onlarca terör örgütü kurulup hem Suriye halkı katledildi hem de Türkiye sürekli tehdit edildi. Türkiye, beş milyon Suriyeliyi beslemekle kalmadı sınırın Suriye tarafından Türkiye’yi sürekli tehdit eden PKK/YPG/PYD vb. terör örgütleriyle mücadele etmek zorunda kaldı. Türkiye’nin ekonomisi ciddi şekilde bozuldu. Bütün bunlara sebep olan nedir? Efendim muhalifler Suriye yönetimine karşı geldi, yönetim baştan gitmedi, sonra bunlar oldu. Bu mu? Değil.

ABD ile Rusya’nın bilek güreşi milyonlarca Müslüman’ın katledilmesi ve milyonlarca Müslüman’ın ülkelerini terk etmesiyle sonuçlandı. ABD dünyanın jandarması benim dolayısıyla Ortadoğu benimdir iddiasında iken Rusya da ondan geri kalmayarak hayır benim iddiasına girdi. Kuzey Afrika ülkelerinde üç aşağı beş yukarı aralarında anlaşmaya vardılar ama iş Suriye’ye gelince ikisi arasında anlaşamadı bilek güreşi başladı. Taraflar şöyle; Rusya yanına İran’ı alarak Esad yönetimini tuttu, ABD yanına Türkiye’yi alarak muhalifleri tuttu. Asıl konu nedir, Suriye’nin tamamen parçalanması ve İsrail’e alan açılmasıdır. ABD, bizzat kendisinin kurduğu Ortadoğu’daki en büyük terör örgütü İsrail’le tüm Ortadoğu İslam coğrafyasını kendi emelleri doğrultusunda dizayn edip yönetmek istiyor. Buna karşılık Rusya da tarihi emeli ‘sıcak deniz’ meselesini gerçekleştirmek istiyor. Burada ipler kopuyor. Denilecek ki Türkiye ve Ortadoğu’daki diğer ülkeler ne yapıyor elleri armut mu topluyor. Hayır, bağımsız değiller. Neden bağımsız olmadıkları sayfalarca anlatılabilir. Birini söylemekle yetinelim. Kendi sınırlarını kendisi çizmiş bir tane Ortadoğu ülkesi yok. Türkiye de içine. Kendi sınırlarını kendisi çizemeyen bir ülkenin tam bağımsız olduğunu kim iddia edebilir, edemez. Türkiye, elleri armut toplamadığını göstermek için sınırdan tehdit geldiğinde sınırlı bir şekilde operasyonlar düzenleyerek uzaklaştırıyor. Tehdidi yok edemiyor.

Türkiye, Suriyeli muhalifleri Türkiye’de örgütleyerek Suriye Milli Ordusu oluşturdu. Görünen bu. 27 Kasım 2024’te başlayan Özgürlük Şafağı Operasyonu, Esad’ın ülkeyi terk etmesiyle sonuçlandı. 13 yıl sonra 12 günde Şam’a ulaşan muhaliflerin liderliğini ABD ve Türkiye’nin terör örgütü listesinde olan bir örgüt yapıyor. Dün terör örgütü iken bugün nasıl kahraman oldu? Türk askerinin yapmadığı bir savaşın zaferini neden Türk halkı kutlasın? Suriye’yi aldık mı? Bu sorular cevaplandırılmaya muhtaç. Sonuç olarak muhalifler Suriye’yi ele geçirdi. Suriye bayrağı değişti. Suriye rejimi henüz değişmedi. Değiştirilmesi için Türkiye hamle yapıyor. Muhaliflerin başı bir İslam rejimi kurulacağını söylüyor. Suriye rejimi değişti denilebilmesi için yeni bir rejimin kurulması lazım. Yeni rejimi kurmak yetmez uluslararası kabul görmesi gerekir. BM’ye üye olması şart. Tanınması gerek. Sıfırdan bir rejim her zaman askeri zaferle kurulur. Bir devletin anayasası tam anlamıyla bir savaş sonrası değiştirilebilir. Suriye’de nasıl bir rejim kurulacak, nasıl bir anayasa yapılacak? Türkiye gibi laik rejim mi kurulacak, Afganistan gibi İslam şeriatına dayalı bir emirlik mi kurulacak? Yoksa Mısır gibi bir diktatör gitti yeni bir diktatör mü gelecek? Suriye halkı, iç savaş bitti evimize dönüyoruz diye seviniyor, inşallah sevinçleri pişmanlığa dönmez. Gönül ister ki Türkiye, Suriye toprakları benimdir desin kestirip atsın. Suriye bir Osmanlı toprağıdır tapusu bende desin Türkiye, bütün Suriye şehirlerine vali atasın. ABD’ye okyanus ötesinden geliyorsun burada ne işin var defol desin Türkiye. Beklentimiz budur.

Bir yol ayrımında yolun sonu merak konusu!