Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
“Ancak yukarıda tarif edilen millilik vasıflarını kaybedince, gayrı millî bir zemine kayacaktır. Siyonist ve emperyalist dünya hâkimiyetini ve kendileri dışındaki bütün halkları köleleştirmeyi hedefleyen “küreselcilik” elbette şeytanlıktır ve şer güçlerin bir amacı ve aracıdır. Millilik konusunun en kritik noktası, milleti temel almakla birlikte bir tür millet fetişizmine kayma riskini taşımasıdır. Yani millicilik; kendi içerisinde giderek bütün evrensel ve yerel değerleri dışlayan, çarpıtan ya da keyfine göre kullanan, kendi ırkına mahsus despotik bir ideolojiye yol açabilme olanağıdır. Bu nedenle milliliğin, ancak ve sadece milletin mayası olan İslami değerlerin sürekli tasdikine ve denetimine açık bir siyasal etiğe (tam demokrasiye) ve milletin farklı kesimlerinin temsil edildiği bir devlet felsefesine dayandırılması şarttır. Bu dürüst seçimleri, referandum geleneğini ve sivil yerel inisiyatiflerin etkinliğini ve çoğulculuğa dayalı bir siyasi-sosyal düzeni gerekli kılmaktadır. Özetle:
Millî olan millete dayanandır, İslam’la barışık olandır, milletin özgürleşmesine çalışandır, milleti global bir gerçek haline getirme amacıdır, milletin tek tek her ferdine değer vermek ve her koşulda milletin mensuplarını korumaya, yüceltmeye, güçlendirmeye çalışmaktır.
Millî olan; Türk’tür, Kürt’tür, Kafkas’tır, Balkan’dır, Ortadoğu’dur, Avrasya’dır, Batı’dır, Akdeniz’dir, Karadeniz’dir, Selçuklu’dur, Osmanlı’dır, Cumhuriyet’tir, Sünni’dir, Alevi’dir, İslamcı’dır, Solcu’dur, Ülkücü’dür.
millÎ olan, milletin davasıdır, sevdasıdır, millete saygı duyan, tarihine ve coğrafyasına sahip çıkandır.
Millî olan; gayrı millî güçlere karşı durandır, oligarşik despotizmi ve arkasındaki Batılı emperyalistlerin ‘gizli görevlendirmelerini’ tanımayandır.
Millet fetişizmine kaymadan, işte bu millilik tanımı çerçevesinde yeniden safları düzenlemek ve sorunlara bakış açısını düzeltmek, yaşadığımız sürecin, en önemli ve öncelikli fikrî ve fiilî (teorik ve pratik) çabası olmalıdır.
Bütün ideolojik akımların budandığı bir dönemde, tüm namuslu kafaların kendi ideolojik tercihlerini korumak kaydıyla, önce bu millî duruş ve algılama noktasında saflaşmaları ve kucaklaşmaları hayati önem taşımaktadır.
İslamcıların, solcuların, ülkücülerin, liberallerin: İçlerine sızan gayrı millî unsurları tespit ve tasfiye edebildiği ölçüde; bu ülkenin İslamcılığı müminlere, solculuğu emekçilere ve ülkücülüğü ise memlekete ve devlete hizmet eden; ve birbirleriyle ülke sorunları konusunda paslaşabilecek ve paylaşabilecek olgunluğa erişen, gerçek fikri akımlar olacaktır.
İşte o zaman liberallik ya da sosyal demokratlık, bu akımların alt kanatları olarak gerçek yerini bulacak ve var olan güdümlü demokrasicilik oyunu yerine, sahiden milletin kendi kendini yönetmesi geleneği başlayacaktır!
MİLLÎ RESTORASYON: İMKÂNLAR VE BAKIŞ AÇILARI!
Türkiye’nin geleceği üzerinde iddia sahibi olan, ama milli düşünceye yabancı bulunan, solcu-sağcı, ulusalcı-İslamcı gibi tarafların çatışması; ihtimal ki, küresel dengelerin emperyalist hesaplar doğrultusunda yerine oturmasına, özellikle Avrasya’nın paylaşımının tamamlanmasına kadar devam edecektir. İçerideki çatışma ise kesintisiz sürecektir. Hatta bunların sonunda muhtemelen iki ana partili ve masonik merkezli bir parlamenter düzenin ikamesi hedeflenmektedir (ve maalesef sonunda bu kanala girilmiştir). Öyle anlaşılmaktadır ki her iki taraf için de: TSK’nın siyasi ve ekonomik vesayetini törpülemek bahanesiyle orduyu etkisizleştirmek; ılımlı ve dış mihraklara bağımlı dış politika eğilimini güçlendirmek, bu sürecin en temel iki çatışma eksenidir.
İşte, millî bir restorasyon perspektifi, tüm bu realiteler ve hıyanet girişimleri bağlamında daha çok önem kazanmaktadır.”
(Devamı var…)
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Serkan - Allah razı olsun Allah’a emanet olun inşallah
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.