AKP yi yazmayacağız!

1 Kasım milattır.

1 Kasım AKP nin son değişim tarihidir.

Türkiye de 1 Kasım dan öncesi vardır,  1 Kasım dan sonrası vardır.

AKP nin 1 Kasım dan öncesi vardı, 1 Kasım ı vardır. 1 Kasım dan sonrası ise henüz yaşanmadı.

AKP yi yazmayacağız!

AKP nin medyasını yazacağız.

1 Kasım dan önce mağdur,

1 Kasım dan sonra mağrur...

AKP medyası budur ve biz bugün bunu yazacağız. Kronolojik sıralama yapmadan...

***

Seçim gününden bir gün öncesine bakalım. Saadet Partisi nin son mitingi Konya da. AKP nin medyası, o Konya şehrinden 1969 yılında bir çiçekle başlayan baharı biliyorlar. Okumak adetleri değil ama, tarihin tekerrür ettiğini de bir yerlerden duymuşlardır.

Saadet Partisi, Konya da  miting yapıyor...

AKP nin medyası mağdur...

Erbakan yüzbinleri topluyordu Konya da, Saadet Partisi nin mitinginde ise üçbin kişi var!

12 yıl birlikte oldukları, ne istedilerse verdikleri ve sonra inlerine girmek istediklerinden eğitimlidir AKP nin medyası.

Ağlıyorlar, sızlıyorlar, yanıyorlar...

Erbakan yüzbinleri topluyordu... Saadet Partisi üçbin kişiyle kişiyle miting yapıyor!

Bu hal ne haldir Gözyaşları sel...

Sanki Erbakan ı özlüyorlar...

Sanki Erbakan ın topladığı yüzbinlere hasretleri var...

Sanki o meydanlara sığmayan Milli Görüş erlerini arıyorlar...

Hayır, hayır, hayır!

Özlemiyorlar, hasret nedir bilmezler, aramıyorlar...

Ama çok mağdurlar, çok.

Erbakan ın yüzbinleri toplaması iyi idiyse, olması gereken idiyse, ki şimdilik inkar edemiyorlar bunu örtmek istedikleri, saklamak istedikleri, kapatmak istedikleri soru, sual, öğrenilmesi gereken ortadadır, açıktır, aşikardır.

AKP niçin yok etti onları

***

AKP nin medyasının Saadet Partisi alakalı mağduriyeti bitmez.

Çok az oylarla kaybettikleri milletvekilliklerine yanarken, milletin, neden o çok az oyu vermediğini düşünmediler. Barajcı tekel mantığını benimsediler: Gelsinler, ittifak yapalım!

Ama 20 milletvekili istiyorlar.

12 yıl ittifak ettiklerine kaç milletvekili vermiştiniz Sorusunu akıllardan çıkarmak değil bu sızlanmalarının sebebi. Onun cevabını çoktan vermişlerdi: Kandırıldık!

Ama 20 milletvekili istiyorlar!

Bu mağduriyet ağalığının ardına sakladıkları şudur: AKP milletvekillerinin Milli Görüşçü olmalarını engellemek, biraz da gözdağı vermek...

Ama 20 milletvekili istiyorlar!

Biz de Milli Görüş partisiyiz deyip oy istediklerinize artı 20 katılmasından niye ürküyorsunuz Sorusunu da saklamak çok yakışmıştı AKP nin medyasının mağduriyet listesine...

***

1 Kasım öncesi AKP medyasının çok işlediği bir mağduriyet konusu da üç dönemlikler dediklerinin listelerinde olmayışıydı.

Sanki seçmenler listelerdeki adayları tek tek tanıyordu.

Sanki oylar partilere verilmiyordu.

Sanki ilçe teşkilatlarına, il teşkilatlarına AKP nin, toplu itirazlar yapılmıştı 7 Haziran öncesi, ünsüz adayları niye koydunuz diye...

Lakin AKP nin medyası biliyor nereden mağdur olacağını. Seçmenin, üç dönem ne yapmışlardı, bir dönem daha kalsalar ne yapacaklar, diye sormayacağını da...

Üç dönemlikleri yazmadık, çok mağdur olduk çok... Bu ne salya sümük ağlamakmış böyle...

AKP nin medyası şu sorunun sorulmayacağını da biliyordu mağdur olmanın hazzını yaşarken...

12 yıldır neden yerlerine başkalarını yetiştiremediniz Bu kuralı koyarken Meclis te oturup kalmışlığı önlemek ve geleceklere yol açmak değil mi idi maksadınız Daha kaç dönem yaşayacaklarına garantiniz var.

İstatistikler ortada diyorlar, mağduriyetlerini belgelendirirken. 1 Kasım da şu kadar oy arttı.

Yeri geldi söyleyelim AKP nin medyasına da, düşünsünler akıl edemeyecekleri o ihtimali.

Üç dönemlikleri yazmamıştı ya listelerine partiniz, ki aralarında görevden alınmış bakanlar da vardı insanlar, yani size oy vermeyenler şöyle düşünmüş olamazlar mı Ne işi var bunların bizim aramızda. Üç dönemdir bizden uzakta idiler.

Bu nokta da AKP nin medyacılarının aklına gelebilecek şu soru, yersiz ve değersiz olur, doğru olsa da...

Fakat üç dönemlikler listede olunca oylar arttı.

Siz bu ülkenin seçmenini ne sanıyorsunuz Derenin taşıyla derenin kuşunu vurmuş olamazlar mı

Aman orada olsunlar!... Oradakiler katlansınlar!..

Oyları taşırmanın altında işte bu korunmak duygusu vardır ey AKP nin mağdur medyası.

***

Abdullah Gül bir emekli adam. AKP yi kurmuş, başında durmuş, koltuklara oturmuş, kraliçeli pozlar vermiş ve ektiklerini dermiş.

Kimlere ne dermiş

Hello Victor dermiş, geçmiş olsun Selahaddin dermiş.

AKP nin medyasını germiş, onlara mağduriyet hakkı vermiş.

Niye bize demiyor, niye bizde demiyor!

Sen AKP de bittin!

Yırtınıyor, çırpınıyor, sızlanıyor AKP nin medyası...

Bittin, şimdi bittin!

Kafalarında emekli maaşlarına zam yok düşüncesi...

***

Yetmezse bütün bunlar AKP nin medyasının mağduriyetine, sırada Bülent Arınç var. İşlenirse iyi malzemedir, kartel medyasına beyimiz röportaj verir.

Şimdi az seviyor olabilirim.

Olabildiklerine az sevmeyi de katmıştır, AKP nin medyasını rekorlar kitabının mağduru yapmıştır.

Bizi de az sevseydin, ülkemizi az sevseydin de, biz bugün bu ülkede daha iyi yaşasaydık.

Kimin aklına geldi bu soru

AKP nin mağdur medyasını yazmak bu sayfanın zoru.

KURTLAR, KUŞLAR ARASINDA MHP

Dağdan bir kuş kalksa, dağ ne kaybeder, dağa bir kuş konsa, dağ ne kazanır

Devlet Bahçeli böyle söylüyormuş, partisinden ayrılıp gidenlerin ardından.

Gidenlerin gitmesini önemsemediğini vurgulamanın ötesinde, bir aşağılama var burada.

Konduklarında da bir şey kazanmamıştık!

Bir insanın, hangi zaman sınırında olursa olsun,

yol arkadaşlarını, birlikte olduklarını böyle anlatması, hangi kinin

demeyelim ama, hangi kızgınlığın eseri olabilir.

Kenar-ı Dicle de bir kurt kapsa koyunu darb-ı

meseli anlaşılan Devlet Bahçeli yi hiç ilgilendirmemiş. Halbuki bu

toprakların insanlarının eğitimi için dillerde dolaşır.

Dağ deyince, kuş deyince Devlet Bahçeli, Tuğrul

Türkeş cevap verme ihtiyacı hissetmiş. Biz de o cevabı buraya yazmak

için ettik bunca lafı.

Devlet Bahçeli nin seçim sonuçlarını öğrendiğinden emin olunca Tuğrul Türkeş, aynen şöyle demiş:

Kalkan kuşu gördü!

Nokta.

İkinci kısım.

Nokta ile bitmeliydi yazı. Neden ikinci kısım, diye sormasın hiç kimse.

Tuğrul Türkeş in nokta atışı yaptığı politika

sahnelerinin ülkesinde ben de yaşıyorum ve Tuğrul Türkeş i anlıyorum.

Dahası Devlet Bahçeli yi de anlıyorum. İkinci kısmın yazılması işte bu

yüzdendir.

Devlet Bahçeli iyi tahammül etmiş bunca yıl

Tuğrul Türkeş e. Zira her konuşmasından sonra, acaba ne diyecek diye

bakmaktan yorulmuş olmalıdır. Dolayısıyla onun Kalkan kuşu gördü!

hicvini, Bakalım AKP liler neler görecekler diyerek savuşturmuştur,

bir başına kalmanın rahatlığıyla...

Not: Bu yazı Mümin Vatansever ağabey gülümsesin diye yazılmıştır.

 

İHTİYAÇ FAZLASI PARTİ

Biz Türkiye nin yanındayız!

MHP nin seçim afişlerinde okumuştum bunu.

Bir Türkiye var, bir de onlar.

Bu ne gururdur, karışmazlık duygusudur böyle.

MHP ve Türkiye yan yana... Nasıl olacaksa bu

Dalan ANAP tan dışlanınca DYP ne yanaşmıştı. Hazırlattığı afişler bugünkü MHP afişlerinin ilham kaynağıdır herhalde.

Dalan-DYP elele!

Bir adam bir parti ile el ele...

Bir parti bir ülke ile yan yana...

***

Sen bilirsin Türkiye!

Bir başka afiş cümlesi de bu idi MHP nin.

Bu ne gururdur, bu ne üstten bakıştır böyle.

Ben yapacağımı yaptım, gayri sen bilirsin. Ne halin varsa gör. Benden bu kadar...

***

Medya köşecilerinin hiçbir şeyin partisi dedikleri MHP nin, ihtiyaç fazlası parti haline geldiğinin görüntüsüydü afişleri.

Diyeceğimiz budur.

Tamburam ne çalar

Seçim bitti. Davutoğlu konuşuyor:

Herkesi kucaklayacağız, kimseyi dışlamayacağız!

Yaşattıkları yanlışlarının itirafıdır bu.

Daha önce yaptığımız gibi diyemiyor,

12 yıldır kucakladığımız gibi diyemiyor, dışlamadığımız gibi diyemiyor...

Bundan sonra ancak, diyor.

Yani,

1 Kasım seçiminin bir tek doğru yorumu var.

Seçmen 13 yıl inatla AKP ye oy vererek, sorumlusuna, yanlışlarını söyletmiştir.

***

Davutoğlu diyor ki: Bu seçimin kaybedeni yok!

İtiraz ediyoruz ve var diyoruz.

Yandaş medya etiketi taşıyanlar... Kartel medyasının barış çubuğunu kıranlar... 28 Şubat çılardan kalan tekmeli, tokatlı, çakmalı manşetleri atanlar...

Bu seçimlerin ilk kaybedenleridirler.

YENİ GÖREVİ: KOLLAMA

Resimleriyle de ünlüdür Nasreddin Hoca mızın o tavrı. Eşeğine ters bindiğinde verdiği ders hâlâ gülümsetir insanlarımızı.

Hocam! Eşeğe niye ters bindin

Hayır der Hoca mız.

Eşeğin yönü ters!

7 Haziran dan hemen sonra partisini Ana muhalefet Partisi ilan eden sayın Bahçeli yi yazmıştık. Aynı sayıda milletvekili olan HDP, Kuma muhalefet partisi mi demiştik.

1 Kasım, bir başka partinin eşit sayıdaki milletvekilini hazmetmeyen sayın Bahçeli nin, kendi 80 milletvekilini de hazmetmediğini gösterdi.

40 a düştü MHP nin sayısı.

Meclis te beşinci parti olmadığı için mecburen dördünce parti oldu.

Hoca mızın ünlü fıkrasını sayın Bahçeli ye uyarlayalım şimdi.

Eşeğine bizzat Nasreddin Hoca gibi ters binen Bahçeli ye sormuşlar.

Neden böyle bindin

Sayın Bahçeli nin cevabı kitaplık gibi.

Meclis in arkasını kolluyorum!

Ancak anlaşılmış

Meclis teki muhalefet partilerinin liderleri eleştiriliyor, kaybettikleri için...

Lakin Kılıçdaroğlu, Süper Lig hakemlerinin korudukları takım gibi...

Kılıçdaroğlu iyi adamdır!

İyi adam olmak tüm görevlerini yaptığının ispatı mıdır Yoksa ses çıkarmayarak mı deniyor iyi adam olmanın yollarını...

Halk tv küfürlü, hakaretli oturum seansları düzenliyor. Kılıçdaroğlu iyi adam olarak sessiz. Halbuki Halk tv, Halkpartisi tv olarak algılanıyor, kabul görüyor. Bir itiraz etse, orda olanları onaylamıyoruz dese... İyi adamlık sessizliği böyle bir şey midir, yoksa Kılıçdaroğlu, o salonda oturan ve o küfürleri duyduklarında çıkıp gitmeyen, dahası yerlerinden kıpırdamayan o insanların oy vermeyeceğinden mi korktu

CHP 1 Kasım dan, Kılıçdaroğlu nun da vurguladığı gibi kârlı çıkmıştır. Artı birkaç bin oy değil elbette CHP nin kârı. Kılıçdaroğlu nu iyi adam olarak tanıttılar, medyacıları ile.

Bu dahi az değil.

 

TUZAK BU

Seçim sonu tartışmaları yanlış bir şekilde sürüyor.

Araştırma şirketleri yanıldılar!

Millete ne Onlara para ödeyenler düşünsün.

Niyet başka.

Kaybeden partilere, araştırma şirketleri kadar değer vermemektir bu.

DELİKANLI VE AİLESİ

Delikanlı bu, yolların ucunu düşünmez,

Meraklıdır her yola, kendini atıverir;

Tedbirli aile, hep takip eder, üşenmez,

Doğru yola sevk eder, binecek atı verir.

Delikanlı bu, bilmez derinini sığını,

Merak doludur, her an her suya dalıverir;

Tedbirli aile, gözler de her yaptığını,

Yakın takiptedir, koşar ona dalı verir.

Delikanlı bu, denizi görür kanatlanır,

Tedbirsizce kendini sulara salıverir;

Tedbirli aile, tehlikeyi iyi tanır, 

Baştan yüzme öğretir, eline salı verir.

Delikanlı bu, bilmez ki uzmanlık, ustalık, 

En zor işleri sanki hemen beceriverir;

Tedbirli aile, tecrübelidir üstelik, 

Onu eğitir, bilgi verir, beceri verir.

Delikanlı bu, şeytan kandırıp iter onu,

Hızlanır köpürür de, bendinden taşıverir;

Tedbirli aile, bilir her bir oyununu,

Tepelesin diye eline taşı verir.

Delikanlı bu, tutulur bazen basireti,

Uzatılan tasmayı boynuna takıverir;

Tedbirli aile, bilir böyle esareti,

Hürriyet gibi çok değerli bir takı verir.

Delikanlı bu, her gördüğünü adam sanır,

Bir sahtekar bir gün belki onu kapıverir;

Tedbirli aile, kapıları iyi tanır,

Evlada cennete açılan bir kapı verir.

Delikanlı bu, baskınken duman kesafeti,

Puslu havalarda yol şaşırıp, duruverir;

Tedbirli aile, olsun diye feraseti,

Lokmayı arı verir, sütünü duru verir.

Delikanlı bu, seçemez sahteyi gerçekten,

Maske takmış sahtekara belki gülüverir;

Tedbirli aile, onu ayırmaz çiçekten,

Arar bulur, evlada yakışan gülü verir.

Delikanlı bu, belki yanıltır heyecanı,

Uçuruma giden şaşkınla görüşüverir;

Tedbirli aile, evladı sayılır canı,

Eğitir öğretir de, Milli Görüş ü verir...

EKREM ŞAMA