Son zamanlarda ilahi ve kasidelerin terennümü (bir ölçü
içinde okunması) Mevlid-i şerif in önüne geçmiş, en azından Vesilet-ün-Necat
adlı Peygamber övgüsü kadar önem kazanmıştır. Ancak Mevlid-i Şerif in
açıklanmadan okunması veya çeşitli makam ve ezgilere boğulması onun vermek
istediği mesajın anlaşılmasını engellediği gibi ilahi ve kasidelerin
açıklanmadan okunması, özellikle enstrüman (çalgı) eşliğinde okunmaları onlarla
verilmek istenen tebligatı (mesajları) vermelerine engel olmaktadır.
Halbuki Mevlid-i Şerif (Vesilet-ün-Necat) aşırı makam ve
nağmeye düşmeden okunması, özellikle de bölüm bölüm açıklama yapılması Süleyman
Çelebi nin bu eseri yazarken taşıdığı mesaj amacını gerçekleştireceği gibi
ilahi ve kasideler de enstrümana boğulmadan okunur ve başlarken mana ve
mesajları açıklanırsa çok daha doyurucu olacak ve yazanların ruhunu da şad
edecektir.
Yasin-i Şerifte: Biz ona (Muhammed e) şiir öğretmedik,
ona uygun da olmaz uyarısı, Şuara suresi 224, 25 ve 26. ayetlerinde: Bilinen
şairler var ya! İşte onlara şaşkınlar uyar; görmüyor musun Onlar her vadide
(her konuda) şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmayacakları şeyleri söylerler
tespiti yapılmaktadır.
Peygamberimiz bu ayetlerin şiir söylemeyi yasaklamadığına
işaret ederek. Şiirlerin bazılarında elbette hikmetler (üstün fikirler, yüksek
bilgiler) vardır diyerek ondan hem fikir ve hem de bilgi alabileceğimizi beyan
etmiştir.
Şu halde Kur an-ı Kerim in ihtiyatla (tedbir ve ölçü ile)
yaklaştığı şiirin Peygamber Efendimizin hikmetler taşıyabileceğine işaret
ettiği bazılarının dini törenlerde söylenen ilahi ve kasideler olabileceğini
dikkate almak gerekiyor. Öyleyse Peygamberimizin üstün fikir ve yüksek ilim
içerebileceğine işaret ettiği şiirlerin başta gelenleri olan ilahi ve
kasideleri mesajları anlaşılacak şekilde okumalı veya başlarken açıklamalıdır.
Bir örnek vermek gerekirse:
Ey Allah ım! Beni senden ayırma! / Beni Senin Cemalinden
ayırma beyti anlaşılıyorsa da İkinci mısrada Beni Senin cemalinden ayırma
vurgusu herkesçe tam olarak anlaşılamaz. Aslında kul hiçbir zaman Allah tan
ayrı değildir; ama onun gazap sıfatı olan Celal inden ayrılmamak lanetli bir
hayat sürmeyi gerektirir; onun için Beni Senin Cemalinden ayırma açıklamasını
getirerek Allah ın celaliyle değil cemaliyle (güzellik sıfatıyla) beraber
olmayı istemeliyiz mesajı verilmektedir. İşte bu mesaj ancak daha baştan veya
sonradan açıklanırsa anlaşılabilir. Bu ilahi nin ikinci beyti:
Şeyhim güldür ben onun arısıyem / İlahi arıyı gülden
ayırma çok açık bir ifade olmakla
beraber günümüzde, hatta öteden beri herkesin tarikat şeyhi bulunmadığına göre
buradaki Şeyh kelimesinin âlim anlamına da geldiği açıklanarak âlimlerin bir
gül mesabesinde olduğu, onu okuyan ve dinleyenlerin onlardan bal gibi kıymetli
bilgiler almakta olduklarını ifade ve kabul etmeleri söz konusudur. Ama bu
açıklama yapılmazsa okuyan da ve dinleyen de ilahiden yeteri kadar haz alamaz.
Bu ilahinin ikinci beytini:
Kur an güldür ben onun arısıyem / İlahi arıyı gülden
ayırma şeklinde okumak da mümkündür. Hatta Şeyh kelimesi yerine İslam veya
peygamberi kastederek Ahmet kelimeleri, hatta Vatan kelimeleri de
kullanılabilir. İlk müftüsü olduğum Kaynaşlı da birçok anma cemiyetinde
şeyhim kelimesi yerine Kaynaşlı nın kısaltılmış biçimi olan Kaynaş
kelimesini koyarak okuduk, çok manalı ve duygulu birer anma törenler icra
ettik.
Sadece ayet ve hadisleri değiştiremeyiz, ama diğer
konuşma ve şiirlerde günün uyarına değişik sözlerle ilahi ve kasideleri güncel
hale getirebiliriz.