Şiirler susamazlar.
Susarsa çocuklar susar.
En güzel Gazze’de susar çocuklar.
Kara borsaya düşen insanlık,
Amerikan şerbeti için kuyruğa giriyor.
Meşhurdur.
Anne dantellerine bulaşan kandan yapılır.
Kurak İnsanlar!
Koca koltuklar,
Fütursuzca kınıyorlar.
İnanabiliyor musun Münteha?
Şanlı ölümleri de kınıyorlar.
Azrail’i de kınıyorlar.
Sonra dönüp kınamalarını da kınıyorlar.
Kurak insanlar!
Kalp kurudu.
Zihin işlevini kaybetti.
Kolumuz kanadımız kırıldı.
Müştemilata kaldırıldı işe yaramayanlar…
Bir mide kaldı geride.
Bir de milyonlarca şanlı ceset…
Yahudiler ölümü çağırıyor yine
Zeytin dağından çalınan oksijen,
Nefes alamıyor Yusuf’um.
Herkes öldü, bir Hind kaldı geride
Rim ile dedesini görüyorum,
Aslan avlıyorlar, Hamza ile
Enes röportaj yapmaya çalışıyor
Rasulullah’ı bulmuşken,
Sakin ol ya Ömer!
Sizin kadar olmasa da basın da özgürdür.
Bir Tolstoy olmasak da
Ölmese de Anna Karenina
Yahya ile birlikte attık son sopayı!
Kurak insanlar!
Yalnız bıraktılar, İsmail’imizi
Salih’imizi, Muhammed Dayf’ı…
Ebu Ubeyde’yi sevdiklerinden değil
Korkularından dolayı merak ediyorlar.
Allah’a değil!
Kullara güvenmeye o kadar alışmışlar ki…
Hâlbuki;
Biz beraber ölüme değil, beraber yaşama inanırız.
Ama sen merak etme Münteha,
Kâinatı şehit kanları suluyor
Kurak kalan insanlar…
Musa asasını da Kızıldeniz’e vursa da,
Dertler şahı Eyüp, bir anda şifa bulsa da,
İsa gözler önünde Habil’i ayağa kaldırsa da,
Uzun uyuyanlar yeniden uyansa da,
Ay yeniden ikiye yarılsa da,
Tüm çöller bir anda derya olsa da,
Ne fayda?
Kurak kalan insanlar…
Rab yeri göğü bir ettiğinde,
Dağlar nümayişi bitirircesine yürütüldüğünde,
Güneşin tahammülü sona erdiğinde,
Diri diri gömülen kızın mahkemesi başlayacak.
Annesinden süt beklerken, annesi parçalanan bebeklerin,
Eğitim gördüğü kurum mezarı olan öğrencilerin,
Çadırlarda yanarak ölen bedenlerin,
Hangi suçtan dolayı?
Keşke toprak olsaydık. Kurak kalsaydık.