Karmakarışık bir dönemdeyiz. Gerçi on yıllardır bu hep böyle. Zihinleri meşgul ve allak bullak eden bu karmaşada hakiki olan karşılık bulmayabilir. Bir niyetimizi bozmadan kendi kendimizle dertleşmeye birbirimizi anlamaya bakalım. Şöyle üstünkörü bir bakıp hemen bu ortamdan uzaklaşalım. Bütçe geçti, parlamentoda karşılıklı salvolarla, dalaşmalarla ve sonuçsuz bir gürültüden sonra gerçekleşti. Libya Genel Kurmay Başkanı’nı uçağı ülkemizden ülkesine dönerken düştü, beş kişi öldü. Gazze’de Siyonizm’in zulmü kesintisiz sürüyor ve kendi başına ve kendi hâline bırakıldı. Ünlülerin, spor kulüplerinin kimi üye ve yöneticilerinin yaşantıları, alışkanlıkları, sakıncalı ve yasak her türlü maddenin kullanıldığı, takibe uğradığı yargılandığı süreçteyiz. Sporda bahis ve şike sorunu, belediye başkanları ile yöneticilerinin takibi ve yargılandığını da göz önünde bulunduralım. Gazze gündem dışı, derin bir sessizlik var. Siyasal anlamda artık kimsenin gücünün yetmediği sadece arada bir sert tepkiler verildiği bir süreç. Dahası bu gerilim ortamında 1 Ocak’ta düşünülen büyük miting olacak!..

Kavgadan sertleşmeden beklentileri olanlar bu karmaşık ortamda susmanın korkaklık ve sorumsuzluk olarak düşündüğüne bizim gönül erlerine seslenişimizi yersiz ve anlamsız bulanlar olabilir. Beklenir ki bu belirsizlik ortamında sağa sola salvolar savrulsun, boşa yumruklar sallansın. Neden susuyorsunuz, neden siz de bir hamlede bulunmuyorsunuz denilebilir. Bundan keyif alanlar az değil, neredeyse genel bir durum.

Ortam çeşitli sineklerle, karmaşık seslerle, sonu gelmeyen ve karşılık bulmayan tartışmalarla yoğun. Böyle bir ortamda ne havada uçuşan tozları üfürmenin, sinekleri savuşturmanın, ne de kavga ortamına dâhil olmanın bir yararı olur. Karşılıklı atışmalar, kavgalardan sonra gönüller incinir, alınan darbelerden sonra yara bere içinde kalınır da zaman boşa tüketilir. Bu ortamı oluşturanların niyeti bilinir, dikkatler başka alanlara çekilir, hedefleri olanlar istediklerine ulaşır. Bütün bu olumsuzlukların merkezinden kimsenin haberi bile olmaz. Sakıncalı olan nesnelerin baronlarını, üretenlerini, ticaretini yapanlarını kimse bilmez, onlara kimsenin gücü de yetmez. Torbacılar, içiciler ve aradakiler yakalanır ve yargılanır. Dönemler böylece geçiştirilmiş olur.

Biz aslımıza dönelim, işimize bakalım, gönülleri almaya ve hallenmeye bakalım. Bataklıklara girersek üstümüz başımız bulanır, kendimiz olmaktan çıkarız. Daha büyük hedeflerimiz var. Mazlumların, haksızlığa uğrayanların, gereksiz yere adaletsizliklere ortak olmanın bir bedeli var. Onların ahını almaktansa, güç yetirilmeyecekse uzak durmak daha hayırlıdır. Buğz edelim de bulaşmayalım. İnsanların gönlünün darlığına neden olursak ve hatta ortak olursak onların ahından yakamızı kurtaramayız.

Sevgi ile merhamet edersen merhamet ile karşılık bulursun. Sen sevgi ve merhamet tohumunu saçmaya devam et. Zamanı gelince onlar göğerir, yerini bulur, ortamı güzelleştirir. Toprağa yakın olan, bataklıkları kurutunca orası şenlenir, sinekler ortadan kendiliğinden yok olur. Toprak merhametlidir, bakarsan o da sana bakar ve karşılık verir. Ürünü bol ve bereketli olur. Bilirsin ki toprak taşsız olmaz, onun da bir hikmeti var. Gül dikensiz değildir de sen gülün kendisine ve kokusuna bak. Bir bülbül gibi kendini gülüne ada, gerekirse ona yaslan kanını ver de renklensin. Bülbüller şakıyarak zikrederler. Bin bin kez Allah’ı anarlar, âşıktırlar, sevgilinin etrafında pervanedirler. Onlar zikirleriyle aşkla döndükçe kendilerinden geçerler de o halede, tutkuda yanarlar. Kuşların zikretmediklerini mi sanırsın, onların kendi hâlleri ve zikir dilleri ve nağmeleri farklıdır. Onların çağrıları kendine göredir, ye eşlerine ya da cinslerine dönüktür.

Gönül birlikteliklerinle olursan huzur bulursun. Araya kimi tatsızlıklar girerse dostluklar ve kardeşlikler biter. Güzellikler devşirenler devşirdikleriyle birlikte olurlar. “Allah’ın buyruklarına uyanlar, öfkelerini yenenler, insanların suçlarını bağışlayanlar kazanırlar.” Allah onları sever ve korur, bu bağış sana yetmiyor mu?