Milli Görüş zihniyetinin devlet işleyişinde bulunmadığı dönemlerde, iktidarları paylaşanların farklı kurumların farklı ihtiyaçları söz konusu olduğunda uyguladıkları genel geçer yöntem şuydu: “Alalım”… Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın siyasal başarıları ardından iktidarlara ortak olduğu dönemde aynı şey başımıza geldiğinde ortaya çıkan zihniyet algısı şu olmuştu: “Yapalım”… Nitekim, Hocamız Türkiye’nin her metrekaresinde Ağır Sanayi Hamlesi’ni başlatacak nitelikte fabrikalar açtı, çalışmalar gerçekleştirdi.

Bugün AKP iktidarının uyguladığı temel sistematik ise şu: “Satalım”… Sattılar, hem gelir getiren, hem stratejik Türk Telekom’u bile sattılar… Zarar etmesi ekonomik gerçeklere göre imkansız olan TÜPRAŞ’ı sattılar… Çılgın proje diye hançerelerini yırttıkları 3. Havalimanını, yapımının ardından işletmesini sağlayacaklara 49 yıllığına bir nevi sattılar…

Memleketin her köşesinde satılmadık hiçbir şey bırakmadılar. Ama, gün geldi, hazine tükendi… Ne demiş atalarımız, “Hazıra dağ dayanmaz”…

Devleti idare edebilmek, bir sanattır… Devletin gelirlerini idare edebilmek ise, deha gerektiren bir sanattır… Zira, bu gelirlerin içinde “Tüyü bitmedik yetimin hakkını” bile gözetecek nitelikte hakkaniyeti esas alacaksınız. Lüks ve sefahat düşkünü kim olursa olsun revize edeceksiniz. Devlet imkanlarıyla semiren, beslenen, palazlanan, kendilerine incili kaftanlar diktirenleri nerede olursa olsun bulup ensesine bineceksiniz. Hak etmeyen hiç kimseye olduğundan daha fazla bir değer vermeyeceksiniz. Devletin sırtından bankamatik memurlar oluşturup, yağdanlıklarınıza sırtüstü yatıp para kazanma imkanı devşirmeyeceksiniz. Rant vergisi oluşturacaklarmış… Şunu yapacaklarmış… Bunu yapacaklarmış… Türkiye’nin en başarılı hükümeti Refahyol’un Başbakanı, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, belki de Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa işçiye, memura, emekliye yüzde 100’e yakın zam verdiğinde, dönemin muhalefeti Mesut Yılmaz, yırtınıyordu: “Kaynak nerede?”..

Devletin gelirlerini idare edebilmek deha gerektiren bir sanattır derken işte bunu kastediyoruz. Muhterem hocamız, devlet kurumlarının içindeki işleyişteki çok başlılığı kaldırdı ve havuz sistemini getirdi… Dolayısıyla ortaya muazzam bir kaynak çıktı…

Daha önce, her birisi başka telden çalan, işlerini yapabilmek, parasal mekanizmalarını gerçekleştirmek için piyasalara, bankalara türlü şekillerde borçlar yapan, çalıştıkları bankaları zengin eden devlet kurumlarının artık bir havuza bağlı olması, ihtiyaçlarını ise ihtiyaçları kadar tedarik edebilmesi sistemi getirildi.

Parası olan, geliri olan havuza aktardı…. Parası olmayan ise bu havuzdan, faizsiz biçimde anında alarak yararlandı… Dolayısıyla devlet kurumlarını söğüşleyerek, semiren bankaların yoktan yere kazandıkları faizler, hazinenin sırtında bir kambur olmaktan çıkarıldı.

Bugün de yapılması gereken budur… Devlete en fazla gelir getirdiği rakamlarla belli olan TOKİ bile, farklı bankalarla çalışarak bir rant sisteminin ve faizle bezenmiş bir örümcek ağının parçası olarak dikkat çekiyor. Zaman zaman Türkiye’nin ekonomik görünümüyle ilgili Hazine ve Maliye Bakanı açıklama yapıyor. Görünen köy kılavuz istemez… Şimdiye kadar açıkladığı hiçbir öngörü tutmadı. Orta Vadeli Plan dediler, ortaya ucube bir program koydular. İş başına geldiği günden bu yana Türkiye ekonomisini bir türlü düzeltemeyen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ülke ülke dolaşarak kaynak bulmaya, yatırımcı çekemeye çalışıyor. Her türlü paradigmanın yerlerde olduğu bu ülkeye hangi ülkeden kim yatırımcı olarak gelir? Yılbaşında yapılan bütçe resmen delik deşik olmuş durumda. Hazine, bütçeyi yamayabilmek için sürekli iç ve dış borç yapıyor. Kelimenin tam anlamıyla para babaları ve tefeciler zengin ediliyor. Bu ülkede açlık sınırı 30 bin lirayı aşmış durumda. Yakında asgari ücret komisyonu toplanacak… Halep ordaysa arşın burda… Bakalım, devletlülerimizin artık çalışanlarımızın neredeyse yarısını ilgilendiren asgari ücret konusundaki yaklaşımları ne olacak? Ben şimdiden söyleyeyim! Asgari ücretli yine hüsrana uğrayacak? Sizin beklentiniz nedir?