İnsanın olduğu yerde eksiklik muhakkak vardır. İnsanın
eksikliklerini örten onu güzel kılan şeyin adıdır gömlek. Gömleği bir bez
parçası olarak düşünmek en basit ifadesi ile ahmaklıktır. Gömlek; bir kalkandır
defoları örten, ayıpları kapatan, güzelliği daha belirgin hale getirip kıymetli
kılan, kuşatıcı ve ihya edici olan. Gömlek sahibi insanlar; önce kardeşim der
ve bilir ki nefsi terbiye etmenin, gömleğe leke sürdürmemenin adıdır bu. Yani
nefis terbiyesidir. Gömlek sahibi insan, kol kırılır yen içinde kalır diye düşünmez.
Ne o kolu kırar nede hasbelkader kırılmışsa üstünü örter... O kırığın
iyileşmesi için elinden gelen gayreti gösterir. Modern güneş tutulmasının
tarihine doğru gidiyoruz. Neredeyse yersiz yurtsuz devlet göçebeleri halinde
yaşıyoruz. Kol kırıklarını örtbas etmeye çalışanların yanında o kadar gönül
kırıklığı yaşayanlar var ki üç kuruş maaşla bir hayat ikame etmeye çalışan
memurlar, işçiler, emekliler, taşerona verilmiş modern köleler Üretimin
bittiği, toplumsal dirliğin yerle bir edildiği bir belirsizlik zamanına
eriştik. Yeni oluşan her şey kemikleşmeden miadını dolduruyor, insanoğlu daha
birine alışmadan başka bir yeniye maruz kalıyor. Ve bütün idrak yetisini
kaybediyor. O kadar çok toz kalkıyor ki gönülden geçtim, göz gözü görmüyor.
Böylesi yıkım ve sarsıntılar içinde, gündemin toz duman
olduğu bu günlerde, gündemin ağına takılmadan sizlere güzel adamlardan,
gömleğinin yakası açılmamış yiğitlerden, birkaç iyi ve güzel adamdan
bahsedeceğim. O adamlar ki 1969 dan beri hep hakkı söyleyen, hakkı üstün tutan
bir anlayışın sayısız isimsiz kahramanlarındandır. Onlar her şeyin bittiğinin
düşünüldüğü zamanlarda küllerinden doğan ve her şeye rağmen yeniden
başlayanlardır. Baharı getirecek çiçeklerdendir. Onlar kurak topraklara,
çölleşen ruhlara yağacak yağmurdur. Onları gördüğünüzde yüzünüze bir gülümse,
gönlünüze bir genişlik, bulunduğunuz muhite bir güven ve emniyet duygusu
yayılır. İşte bu güzel adamların sayısı bilinmez ama ben sadece onlardan bir
örnek aktarmaya gayret edeceğim.
Geçen gün sosyal medyada dolaşan bir video ile
karşılaştım. Ünye den güzel insan, kıymetli dost Veysel İlhan Bey e ait bu
video; gerçek güzel adamları, iyi insanlar için koşturan gerçek iyilerin en
yalın hali. Algı yönetimsiz, imajsız, doğal, yüzde yüz yerli ve milli bir
duruşun gönül erlerinden sadece biri. Veysel İlhan Bey, Saadet Partisi nin
Ordu daki derviş ruhlu mücahitlerinden. Bir dava nın insanın omuzlarına
yüklediği sorumluluğun en güzel örneklerinden birini yansıtıyor. Veysel Bey,
bir çeşme üzerinden sesleniyor. İşte o sesleniş:
Ey azmi ve inancı
dağlar kadar büyük kıymetli hemşerilerim! Ben Veysel İlhan, ilk defa size 2007
yılının Temmuz ayında yemyeşil ağaçlar arasında hitap etmiştim. Gördüm ki siz
bıraktığım yerde duruyorsunuz. Bende bıraktığınız yerde durmaktayım. Türk
siyasetinde on yılda çok şeyler oldu. Bunun haberini size ulaştırmak için
buradayım. Biraz önce yolda gelirken bir abi -o zaman esnaf olan şimdi işsiz
olan bir abi- sordu: Kardeşim Veysel, nasıl memleketin hali dedi. Bak abi,
şimdi evden kızı kaçmış babanın hisleri ile anlatıyorum, söylüyorum. Bu
memleket bizim. Ve anlatıyor ve söylüyorum, üzüntüm şu ki sen şayet birine
kızını verecek olsan ve gelsen bana sorsan filanca adam nasıldır diye. Benim
üzerime düşen vazife onu anlatmak. Maddi yönüyle, manevi yönüyle anlatmak. Şimdi sana maddi
yönünden bahsediyorum. Bakıyorsun dağın başında çok güzel bir evi var. Çok
güzel asfalttan yolları var. İsterse trenle, isterse uçakla, isterse vapurla evine ulaşabiliyor. Ayağına
çamur değmeden evinde. Sorsan yan komşusu Mehmet Ağa ya borcu yok. Ama gel sen
bana sor. Bu adam tefecinin eline düşmüş. Son derece borçlu, kız verilir mi
verilmez mi sen karar ver. Ha! Bu işin maddi yönü. Faiz ile borç alıyor bu
borcu ödemek için başkasından borç alıyor. Tekrar bu borcu ödemek için, tekrar
borç alıyor. O ev de o yol da o güzel hayat da elinden gidecek ha ona göre
hareket et. Sorarsan manevi yönü nasıl Bir sevdaya uymuş, bir Avrupa birliği sevdasına uymuş tüm kanun,
kuralını, ilkelerinin hepsini ve hepsini hakkın nizamına değil batılın nizamına
uygun olarak yapıyor. O sebeple gelecek
iyi değil. Şimdi bana sorduklarınızın cevabını hayır diyorsan sen kızını o
adama ver. Ey halkım şimdi sen memleketin yıllık 50 katrilyon faiz ödediğini biliyorsan,
yine de gönlün razı oluyorsa yine oyunu ver. Sen biliyorsan bu memleket,
maalesef ve maalesef manevi olarak bir batağın içinde, ahlaksızlık, rüşvet,
yolsuzluk, fakirlik almış başına yürümüş. Yine bunlara rağmen kızını, yani
oyunu vermek istiyorsan ver. Ben geldim vazifemi yaptım. Yıl 2014 ben
Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olarak geldim dedim ki: Büyükşehir tabela
getirir, göçü durduramaz. Büyükşehir in getirdiği tabela halıcılığa, darıcılığa
çözüm olmayacaksa sadece tabela kalır. Ordu nun nüfusu göç etmiş ve hâlâ göç
eder. Şimdi 2015 bu seçimlerde canla başla çalışıyoruz. Milletvekili Adayımız
Sayın Muammer Bilgiç, beni 2007 yılında buraya getirip: Bu senin ilk
konuşmandır. Buyur burada halka konuşma yapar gibi yap. Onlar seni dinler, hak
verir bu ağaçlar. dedi ve şimdi ben vazifemi Muammer Bilgiç Hocama devretmiş
olarak yine size aynı şeyleri hatırlatmış olmanın verdiği rahatlık ile yoluma
devam ediyorum. Hepiniz Allah a emanet olun. Var olun, sağ olun.
Videoyu izledikten sonra samimiyeti, gönül genişliğini
gördüm. Ve rızanın bir başka hali ile karşılaşmış olmanın sevinci ve hüznü ile
bir kez daha anladım ki şükürlük o kadar çok kıymetimiz var ki elhamdülillah.
Bu yürüyüşe burun kıvıran, sahteye aldanan ve o sahtenin kokuşmuşluğunda hayat
arayan zavallılara bir kez daha acıdım ve dua ettim. Yolu görme melekesini
kaybeden insanların düştüğü şey; güç, haz, serüven ve kendini dönüştürme hırsı
ile kıymetli ne varsa yok etme bahtsızlığına duçar olmalarıdır. Süreç, katı
olan şeyi buharlaştırıp havaya karıştırıyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor.
Gözlerinin önündeki sahte perdenin sunduğu çok sayıda kalabalık baş döndürürken
yürekleri saran bir tek değerleri ellerinde yok. Hesapların ince ince görüldüğü
bu günlerde bizlere hakikatin en güzel halini gösteren Veysel Bey e yürek dolusu
muhabbetler sunuyorum. Yol onun, varlık onun gerisi angarya Az bir vakit
kaldı, bütün insanlara selamımızı ulaştıracak, hakikati görünür kılacak coşkulu
bir seçim dönemi geçirelim. Biz yürüyelim, göreceğiz ki biz yürüdükçe bize ne
yol ne engel dayanır! Bir kez daha şunu ifade edelim. Bir bakın sağınıza
solunuza göreceksiniz ki güzelimiz çirkinimizden çoktur, bu yüzden sıkıntımız
yoktur.