Geçen Haftadan Devam
Patrikhane meselesi Lozan görüşmelerinde Azınlıklar Alt
Komisyonu nda gündeme geldi. İki numaralı Türk temsilcisi Doktor Rıza Nur,
İstanbul Rumlarının yerlerinde kalmalarını isteyen Yunanistan heyetine, bunun
ancak Patrikhane nin Türkiye sınırları dışına çıkmasıyla mümkün olabileceğini
savunuyordu. Yunanistan temsilci heyeti ise Patrikhane nin İstanbul dan
uzaklaştırılmasını öngören bir anlaşmaya taraf olmayacağını söylüyordu.
Yunanistan heyetine göre bu kurum Türk tü, Yunanistanlı değildi; bu yüzden
Yunanistan ın bu anlaşmayı imzalamasının hiçbir değeri olmayacaktı Yunanistan Başdelegesi Eleutherios Venizelos,
I. Komisyon da yaptığı konuşmada;
...Patriklik, IV. ve V. yüzyıllardaki büyük
gelişmelerinden ötürü Roma Kilisesi nin de katılmasıyla bütün Hıristiyan
kiliselerinin kararıyla Evrensel Patriklik e (Patriarcal Oecumenique)
yükseltilmiş olan İstanbul un- başka deyimle, Yeni Roma nın- başpiskoposudur.
Dünyada hiç kimse bu iki görevi birbirinden ayıramaz. demiştir. Yunanlılar
böyle düşünürken ne tesadüf ki, Türk heyetinin ikinci başkanı Rıza Nur bu
düşünceye farklı mantık yapısıyla da olsa katılmış ve aynı şekilde düşündüğünü
ifade etmiştir. Anılarında Rıza Nur; Patrikhane nin gönderilmesi için ortada
bir karar olmadığını bunu bir pazarlık kozu olarak kullanmak istediğini
yazmaktadır:
...Patrikhane nin İstanbul dan gitmesi bizim
zararımızadır. Çünkü bu yılan yuvası pençemiz altında durmalıdır. O vakit
deliğinden çıkarmayız. Eğer kovarsak Aynaroz a yerleşir, istediği gibi zehrini
saçar.. 1
Lozan da görüşmeler bazen kesilme durumuna geliyor ve
tansiyon bir anda yükseliyordu. Bu gibi durumlardan biri de Patrikhane
meselesinin görüşülmesi anında olmuş, fakat Lozan-Ankara arasında gerçekleşen
telgraflaşmaları okuyabilen ve böylelikle hangi hususta Türk Heyeti görüşmeleri
kesip Türkiye ye geri dönebileceğini bilen Curzon bu gibi durumlarda nabza
göre şerbet vermeyi beceriyor ve Türk tarafını sakinleştiriyordu. İşte böyle
bir an Patrikhane meselesinin görüşüldüğü komisyonda yaşandı. Tartışmalar
yüzünden müzakerelerin kesilme tehlikesi baş gösterince Lord Curzon;
Eğer Patrikhane nin bir tahrik göbeği olduğu doğru ise,
bu Patrikhane nin siyasi imtiyazlarını değiştirmek ve kaldırmak için sebep
olabilir. Ama Patrik in rûhânî ve kiliseye ait imtiyazlarını kaldırmaya sebep
olamaz. Eğer din ve kilise salâhiyetleri yok olursa medeniyet dünyasının
vicdanı kanar 2 şeklinde Türkleri sakinleştirici ve toplantılara devam etmek
için gerekli alttan almaya müsait bir fikir beyan etmiştir.
Fakat neredeyse tüm Hıristiyanlık dünyasının ülke
temsilcileri bu konuda Türkleri köşeye sıkıştırmayı planlamışçasına ortak
hareket etmeye başladılar. Hem katılan bütün devletlerin muhalefeti, hem de
İngiltere başdelegesi Lord Curzon un kesin tavrı nedeniyle Türk heyeti esneklik
göstermek zorunda kaldı. Bu arada söz alan Yunan temsilci Venizelos Türk heyetine
sanki jest yaparcasına; ...Yunanistan temsilci heyetinin- Türk Hükümeti Lord
Curzon un teklifine katılırsa şimdiki patriğin çekilmesini kolaylaştıracak
biçimde davranmaya hazır olduğunu da sözlerine ekliyordu.3
Sonunda Türk Heyeti, Osmanlı döneminde bütün
ayrıcalıklarının kaldırılıp, yalnızca dini yetkileri ile sınırlı kalması
koşuluyla Patrikhane nin İstanbul da kalmasını kabul etti. Başdelege İsmet
İnönü de bu konudaki sözleri sözlü senet olarak kabul ettiğini bildirdi.
Böylece Patrikhane nin Osmanlı Devleti zamanında verilen bütün imtiyazları
kaldırılarak- siyasî ve idarî mahiyette olan işlerle uğraşmamak, sadece dinî
ibadetlere ait hizmetleri yerine getirmek şartıyla -yalnız dinî konular
çerçevesinde kalacağı yolundaki sözler senet olarak kabul edilerek bir lûtuf
eseri olmak üzere kalması kabul edilmiştir.4
Lozan Antlaşması na Göre Patrikhane nin Durumu
Fener Rum Patrikhanesi, tek başına bir kurum olarak Lozan
Antlaşması nda yer almamıştır. Yani Lozan Antlaşması, Patrikhane yi ne ismen ne
de özel bir şekilde zikrederek bununla ilgili bir hüküm koymuş değildir. Durum
böyle olunca Ortodoksların Ekümenik Patrikliğinin bir ibadet kurumu olarak
Lozan Antlaşması nda herhangi bir teminat ve koruma altına sokulmamış olduğu
açıktır. Patrikhane nin tek sığınağı, Türk Hükümeti nin ve Türk milletinin
hoşgörüsü olarak öngörülmüştür.
Lozan Antlaşması nın 38. Maddesi; bütün Türk
vatandaşlarının din, mezhep ve inanç hürriyetinden söz ederken, bu hürriyetleri
ve bu hususiyetlerden doğan hakları kamu düzeni şartına bağlamıştır. Kamu
düzeni şartı modern kamu hukukunda devlet egemenliğinin en tabiî ve en temel
yetkilerinden biridir. Hiçbir devlet, hürriyetin kullanılması pahasına kendi
kamu ve toplum düzeni ile güvenliğinin tehlikeye girmesine göz yumamaz.
Yine Lozan Antlaşması nın 39. Maddesinde; Bütün Türk
halkının din ayrımı yapılmaksızın kanun nazarında eşit olacağı esası kabul
edildiğine göre, aynı hakların yanında aynı yükümlülüklere de sahip olmak
gerekmektedir. Türk kanunlarının yüklediği mükellefiyetlere, hangi nitelikle
olursa olsun her Türk kurumu tâbi olurken, Müslüman olmayan vatandaşlara ait
bir kurumun bu mükellefiyetin dışında kalması Lozan sisteminin kabul etmediği
bir durumdur. Bu noktayı da Patrikhane nin unutmaması gerekmektedir.5
Sonuç olarak Fener Rum Patrikhanesi İstanbul daki
Rumların özel kilisesinden ibarettir. Bu ve buna benzer kiliselerle kurumlar ve
içindeki personelin çalışması Türk kanunlarına bağlıdır. Esasen başta Patrik
olmak üzere diğer papazlar ve dini kişiler, Türk tabiîyetindedirler ve böyle
olmak zorundadırlar.6
Lozan Sonrası Patrikhane ve Patriklerin Faaliyetleri
Lozan da varılan sözlü anlaşmanın ardından Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti, Patrik seçimini denetlemeye başlamıştır. Daha önce de
belirtildiği gibi, İstanbul Valiliği 6 Aralık 1923 günü Patrikhane ye
gönderdiği yazıda, Patrik adayının Türkiye vatandaşı olması ve seçim sırasında
Türkiye de görevli bulunması gerektiğini bildirmiştir. Bu arada Patrik IV.
Meletios, Barış Antlaşmasının, imzalanmasından sonra istifa etmek zorunda kalmıştır.
Yerine İstanbul Valiliği nin bildirisine uygun olarak Kadıköy Metropolidi
Grigorios 6 Aralık 1923 günü patrik seçilmiştir. Bundan sonraki seçimde
Türkiye nin denetimi zorlanmak istenmiştir. Türkiye nin istemediği Konstantin
Araboğlu, patrik seçilmiş, Türkiye de Araboğlu nu 29 Ocak 1925 te trene
bindirerek Selanik e göndermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Araboğlu nun
1923 tarihli Yunanistan ve Türk Halklarının Mübadelesi ne ilişkin
sözleşmesinin 2. Maddesinin (b) paragrafında yazılı 30 Ekim 1918 tarihinden
evvel İstanbul da oturan Yunanistanlı şartını yerine getirmediği için mübadele
dışında bırakılamayacağını ileri sürmüştür.7
Sonuçta Araboğlu nun yerine İzmir Metropolidi Vasilios
ile Kadıköy Metropolidi Ioakim, patriklik için aday olmuşlar; ancak Türk
Hükümeti, Kurtuluş Savaşı sırasında Patrikhane nin bastığı ve Türkler in
Rumlar a mezalim yaptığını iddia eden Kara Kitap ın yazarı olduğu gerekçesiyle
Ioakim i istememiş ve III. Vasilios patrik seçilmiştir.
Bu dönemden sonra, Türkiye ile Yunanistan arasında iyi
ilişkiler kurulmaya başlandığından Patrik e Türkiye de itibar gösterilmeye
başlanmıştır. Lozan dan sonra Başpapaz olarak hitap edilen patriklere 7 Ocak
1930 da seçilen Fatios tan itibaren Türk makamları Patrik diye hitap etmeye başlamışlardır.
Bu arada Türkiye ye gelen Yunanistan Başbakanları, örneğin Venizelos (1931) ve
Çaldaris (1933-1934) Patrik i Fener de ziyaret etmişlerdir.
İkinci Dünya Savaşı ile birlikte bir canlanma içerisine
giren Patrikhane nin bu hareketliliği, ABD yi rahatsız etmeye başlamıştır.
Fakat savaşın sonunda Türkiye ile Yunanistan ın, Sovyet tehdidi ile karşı
karşıya kalmaları ve Truman Doktrini nin (Batı ya Yaklaşma) getirdiği hava ile
Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin sıcak olduğu bir döneme girilmiştir. 21 Şubat
1946 da Patrik seçilen Maksimos un Sovyet yanlısı olduğu iddiaları üzerine ABD,
Lozan Antlaşması nın konu ile ilgili esnek maddelerinden faydalanarak Türkiye
Cumhuriyeti nin içişlerine karışma cüretinde bulunmuş ve el altından Fener Rum
Patrikliği için yeni aday arayışına girmiş ve sonunda Kuzey ve Güney Amerika
Başpiskoposu Athenagoras üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Patrik Maksimos,
1948 de istifa ettirilerek Athenagoras patrikliğe getirilmiştir.7
ABD nin Rusya da oluşan yeni siyasal yapılanma ortamında
Patrikhane yi Rusya ya karşı bir silah olarak kullandığı Athenagoras ın şu
sözleri ile gerçeklik kazanmaktadır:
Ben, Truman Doktrini nin dini bölümünü teşkil
etmekteyim. 9
Bunun tam anlamıyla bir ABD Operasyonu olduğunu
söyleyebiliriz. Yeni patriğin kim olacağı ABD tarafından belirlenmiştir.
Athenagoras ile beraber Patrikhane, Uluslararasılaşmış ve devreye ABD
girmiştir. Bu dönem artık ABD nin Patrikhene ile doğrudan ilgilenmeye başladığı
dönemdir. Bunun temel nedeni Stalin in II. Dünya Savaşı ndan itibaren Rus
kilisesinin üzerindeki baskıları hafifletmeye başlaması, buna karşılık olarak
da, bu kilisenin Komünizme muhalefet ten vazgeçmesidir. Athenagoras, Patrik
seçilecek kişinin Türkiye vatandaşı olma zorunluluğu nedeniyle hemen Türkiye
vatandaşı yapılmış ve 1 Kasım 1948 de patrik seçilmiştir. 26 Ocak 1949 da ABD
Başkanı Truman ın özel uçağı ile Türkiye ye gelen Athenagoras, Cumhurbaşkanı
İsmet İnönü tarafından kabul edilmiş ve kendisine Truman ın özel mektubunu
iletmiştir.10
16 Temmuz 1972 de patrikliğe Gökçeada ve Bozcaada
Metropolidi Dimitrios seçilmiştir.Bu dönemde Papa II. Jean Paul 29 Kasım
1979 da İstanbul a gelmiş, bu arada Patrik; 1987 de Moskova yı, 1990 da da
ABD yi ziyaret etmiştir. Bu ABD ziyareti, Patrikhane açısından bir dönüm noktasıdır.
Doğu Bloku nun çöküşü ve bu topraklardaki insanların dine dönüş eğilimi, ABD yi
yine Patrikhane ile ilgilenmeye itmiştir. Ancak bu ilgi, bu ziyaretle birlikte
açık bir desteğe dönüşmüştür. Dimitrios, 3 Ekim 1991 de ölmüş, yerine 22 Ekim
1991 de, 1940 Gökçeada doğumlu olan Kadıköy Metropolidi Bartholomeos
(Vartholomeos) Patrik seçilmiştir.11 - 12
KAYNAKLAR:
1) Rıza Nur,
Hayat ve Hatıratım, II, İstanbul, 1992, s.288-289.
2) Şahin, a.g.e.,
s.329.
3) Lozan
Konferansları Tutanakları, Patrikhane Meselesi Bölümü , s. 329
4) Şahin, a.g.e.,
s.367
5) Adnan
Sofuoğlu, Fener Rum Patrikhanesi ve Siyasi Faaliyetler , Turan Yay. İstanbul,
1996, s.141.
6)
Sofuoğlu,a.g.e., s.141-142.
7) Suat Bilge,
Büyük Düş, Ankara, 2000, s.254.
8) Bilge, a.g.e.,
s.256.
9)
http://www.turkatak.gen.tr/guncel/rum.htm.
10) http://www.inaf.gen.tr/turkish/newslet/tn1031.htm
11) Gökçeada da doğan ve Heybeliada Ruhban Okulu nu
birincilikle bitiren, yeni Patrik, 2 Kasım 1991 de görevi devraldı.(Ailesi
Kadıköy de oturuyor. Annesi Meropi Arhondoni, Babası , Kardeşleri: Zaharo-
Taso Anastasiadis, Niko Arhondoni, Andon Arhondoni) Bartholomeos, 1963-1968
yılları arasında askerlik dönüşü, Patrikhane nin sağladığı burs ile yurtdışına
gönderildi. Sırasıyla, Pontifical Oriental Institute, Roma (Italya); The
Ecumenical Institute, Bossey (Isviçre) ve University of Munich (Isviçre) de
eğitim gördü. The Oriental Institute of The Gregorian University de doktora
yaptı. Daha sonra sıkça başvuracağı, Kutsal Kanunların Kodifikasyonu ve
Ortodoks Kiliseleri nin Şeriatı konulu doktora tezini hazırladı. Bu
çalışmaları sırasında Türkçe hariç 6 dili (Yunanca, Latince, Fransızca,
Ingilizce, Italyanca ve Almanca) akıcı bir şekilde kullanmayı öğrendi. Eğitim
ve dil olarak yetişmesini Avrupa da tamamlayınca, 1968 yılında tekrar
Istanbul a alındı. Heybeliada Ruhban Okulu nun Dekan Yardımcılığı na getirildi.
Hamisi Athenagoras tarafından Archimandrite makamına yükseltildi. Athenagoras
vefat edince, yerine 1972 yılında I. Dimitrios patrik seçildi. Yeni patrik,
Patrikhane Özel Bürosu nu kurarak başına Bartholomeos yu getirdi. Dimitrios,
1973 te sağ kolu Bartholomeos yu Metropolit seviyesine yükseltti. Bartholomeos,
Ocak 1990 da Kadıköy Metropolitliği ne atanıncaya kadar, Patrikhane Özel Bürosu
Başkanlığı görevini sürdürdü. Bartholomeos, Patrikhane Özel Bürosu ndaki görevi
boyunca, kendisini manastıra kapatıp, ibadet eden bir ruhban olmadı. 1968 den
1991 yılına kadar din adamından çok, bir diplomat gibi çeşitli uluslararası
organizasyonlarda görev aldı. Society of Canon Law of the Oriental Churches
(Doğu Kiliseleri Dini Kanunları Toplumu) adlı birliğin kurucu üyesi oldu.
Başkan yardımcısı olarak görev yaptı. The World Council of Churches (Dünya
Kiliseler Birliği) nde 8 yılı başkan yardımcılığı olmak üzere 15 yıl görev
yaptı. 1990 da Ortodoks Diasparası için oluşturulan Kutsal ve Büyük Synod
için Ortodokslararası Komite nin de başkanlığına getirildi. 2 Kasım 1991 de
Patrik makamına gelince, yıllardır uluslararası toplantılarda edindiği tecrübe
ve çevre birikimini kullanmaya başladı. Göreve geldiğinden bugüne kadar
Moskova dan Etiyopya ya, Ingiltere den Japonya ya kadar bir çok ülkeyi ziyaret
etti. bkz. http://www.biyografi.net
12) Lozan Antlaşması ndaki Pontus meselesinin görüşülmesi
ve genel içeriği hakkında yararlanılan kaynak:
http://www.zafersen.com/pontus_meselesi_salim_gokcen.htm