Prof. Dr. Necmettin Erbakan ın Başbakanlığı dönemine
ilişkin birçok konu konuşuldu.
Özellikle, 28 Şubat sürecinde, Hoca nın askeri baskılar
karşısında geri adım attığı yalanı hep söylenegeldi
Oysa, bakın tam da o günlerde ne oldu
Olay, Erbakan ın Başbakanlık koltuğuna oturmasından
yaklaşık 2-3 ay sonra gerçekleşti.
Erbakan ın Başbakan olarak askerler karşısında ilk ciddi
sınavıydı, belki de
Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısı Genelkurmay
Karargahı nda toplanmış, hemen her şey milimi milimine hazırlanmış, dosyalar
toparlanmış, Başbakan bekleniyordu.
Erbakan, toplantıya geldi ve toplantı hemen başladı.
Karadayı ile birlikte kuvvet komutanları ve öteki YAŞ
üyelerinin tümü yerlerini çoktan almışlardı. Gündem ilişikleri kesilecek olan
ordu mensuplarının görüşülmesine geldiğinde, masanın orta yerinde üst üste
duran onlarca dosya dikkatleri bir anda o tarafa yöneltti.
Dosyalar üzerinde komutanların değerlendirmeleri
tamamlanmış, isimler belirlenmişti, esasen.
Erbakan dan sadece imza atması bekleniyordu, Başbakan
olarak.
Başbakan Erbakan önce tereddüt etti.
Dosyalara bakarak, Oradan 17. sıradaki dosyayı bir
getirin bakalım! dedi.
Görevli derhal giderek, saydı ve 17. sıradaki ordu
mensubunun dosyasını getirerek Başbakan ın önüne koydu.
Çok kalın bir dosya değildi, esasen. Başbakan
gözlüklerini değiştirerek dikkatli bir şekilde her sayfasını okudu.
Dosyaları inceleyen Hoca, Komutanlara, ince bir mesaj
vermek istedi.
***
Yine, 28 Şubat kararlarının en çok tartışılan günleriydi.
Başbakanlık ın koridorları yine tıklım tıklımdı.
İşte tam da bu günlerde Başbakanlık koridorları başka bir
sürprizle karşılaştı.
Büyük gürültülere sebep olan Başbakanlık Kriz Yönetim
Merkezi Yönetmeliği nin derhal yürürlüğe sokulması için hazırlanan bir genelge Başbakan Necmetttin
Erbakan ın çalışma masasına konuldu.
Erbakan, genelgeyi önce inceledi ve daha sonra
kurmaylarına, Bunu kaldırın, bir başka genelge hazırlayalım ve yürürlüğe
koyalım. talimatını verdi.
Başbakan ın bu talimatı yerine getirildi ve Başbakanlık a
gelen bu genelgenin yerine yenisi hazırlanarak daha sonra yürürlüğe konuldu.
Görevde kaldığı süre içinde devlet adamlığı nosyonundan
gram taviz vermeyen Prof. Erbakan ın bu karşı duruş larını hatırlayan var mı,
acaba
Demirel in günah galerisi (2) ya da utanç vesikaları
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu 7 Haziran
2012 de, 28 Şubat darbe sürecinin aktörlerinden, eski Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel le görüştü.
Demirel in 28 Şubat sürecinde en çok eleştirilen yönü,
Başbakan Necmettin Erbakan ın istifasının ardından hükümeti kurma görevini
Tansu Çiller e değil, çok daha az desteğe sahip Mesut Yılmaz a vermesiydi.
Bakın Demirel, bu inisiyatifini o görüşmede nasıl
savundu;
Şimdi, yerine kim gelir Bu çok düşündürücü mesele.
Yerine kim gelir Cumhurbaşkanı kimi isterse o gelir. Cumhurbaşkanı istediğini
getirebilir mi Getirir. Buna kim mâni olur Buna Meclis mâni olur. Niçin,
Sayın Erbakan Meclis te madem kuvveti vardı, kuvvesi vardı da o kuvveyi bir araya getirip Mesut Yılmaz ı güvenoyu
almaktan men etmedi Niçin Ben diyorum ki, Arkadaş, ben doğruyu bunda
buluyorum. Cumhurbaşkanı orada noter değil, Cumhurbaşkanı bir işe yarayacak.
Benim aldığım bilgilere göre, benim istihbaratıma göre, bakın, onların en
iyisini ben bilirim, yani kim nedir, neyi yapar, neyi yapmaz. Bir şeye, mektuba
alt alta isimler yazıyorsunuz, imza alıyorsunuz, sen kapıdan çıkıyorsun, öbür
adam geliyor bana, Ben imza verdim ama hatır için verdim. Hatır için
verdim. Bakıyorsun, imza mimza kalmıyor orada. Ben niye, bana yazılmış bir
mektuba dayanarak hükümet tayin edeceğim Gitsin, Meclis tayin etsin
hükümetini. Hükümet Meclis in işidir, Cumhurbaşkanı ile Meclis in işidir. Yani
oralarda hiçbir sakatlık yok. Yani ne 28 Şubat ın hukukiliğinde ne bunun Sayın
Erbakan tarafından böyle tartışılır hâle getirilmesinde ne de Sayın Erbakan ın
istifasında ne de Tansu Hanım ın bu göreve getirilmeyişinde hiçbir sakatlık
yok.
Bu sözler tam anlamıyla utanç vesikası Cumhurbaşkanı
kimi isterse o gelir öyle mi
Bu ülke sizin keyfinize göre mi idare edilecek, Sayın
Morrison!
Bu ifadelerin, Baba lar gibi, Verdimse ben verdim
yaklaşımından farkı ne
O halde otel odalarında kurulan ikna heyetlerini nereye
koyacağız
Devam ediyor, Demirel;
Kim ne dediğini bilmiyor. Yani kesinlikle katılmam çünkü
darbe diyorsun, nereyi darp etmiş bu Nereyi Meclis i. Meclis duruyor. Öyle
duruyor ki daha sonra seçime gitme imkânı oluyor. Nereyi darp etmiş Hükümeti.
Hükümet de duruyor. Nereyi darp etmiş Anayasa O da duruyor. Ben şunu
söyleyeyim: O Meclis in kalabilmesinde, o Anayasa nın kalabilmesinde ve o
hükümetin kalabilmesinde benim rolüm var.
Daha sonra İstanbul milletvekili Enver Yılmaz, araya
girmek zorunda kalıyor ve diyor ki; Sayın Cumhurbaşkanımızın söylemi güzel,
kendince haklı olduğu yerleri mutlaka kabul ediyoruz da ama sadece şu hususu,
demin Yalım Erez isminin verilmesi, teamüllere uygun değil. Demirel in buna da
elbet bir cevabı var:
- Hiçbir alakası yok teamülle!
Koca Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı nın yerleşik
bir teamülü yok, öyle mi
Bunu söyleyen de bilmem kaç kere şapkasını darbecilere
kaptırmış, duayen politikacı olarak anılan bir isim
Bu cümlelerin üzerine söylenecek sadece iki kelime var:
-Yazıklar olsun, yazıklar olsun!..
NOT: Bugün 27
Şubat 2013 Çarşamba. İktidar ve TBMM de grubu bulunan partiler, 2012 yılında
yeni ve sivil anayasa vaadini yerine getiremedi. Sınıfta kaldı. Umutlar bu yıla
sarktı. Du bakali n olacak Takipçisiyiz