MİLLİ Eğitim Bakanı oldukça iddialı.

“En güzel müfredat bizim müfredat” diyor. “En güzel, en iyi, en çağdaş” müfredatı öğrencilerin hizmetine sunduklarını söylüyor.

Bu açıklama karşısında “gülmek” mi lazım “ağlamak” mı?

Bilemiyoruz!

İktidara yeni gelmiş bir partinin Milli Eğitimi Bakanı böyle konuşsa üzerinde hiç durmayız.

“Adam propagandasını yapıyor” der, geçeriz. Ama yıllardır iktidarda olan bir partinin Milli Eğitim Bakanı’ndan bu lafları duyunca “ağzımız bir karış açık” kalıyor.

İçimizden “sabah-ı şerifler hayrola” demek geliyor.

AKP’nin Milli Eğitim bakanları ne yaptılar? Hiçbir sonraki Milli Eğitim bakanının bir önceki Milli Eğitim bakanının başlattığı hamleleri(!) “devam ettirdiğine” tanık olanınız var mı?

Böyle bir şeye biz tanık olmadık.

Aksine bakanlığa getirilen her AKP’li bir önceki bakanın yaptıklarını silip geçti.

Aynen şimdi olduğu gibi!

Ve her biri hep kendisinin yaptığının “en iyisi” olduğunu savundu durdu.

Bir sonra bu koltuğa oturtulacak AKP’li bakan bu müfredata sahip çıkacak olsa Sayın Bakan’ın açıklaması karşısında şapka çıkaracağız ama “böyle bir şansımız” olacağını sanmıyoruz.

Biri çıkıyor “el yazısını” öve öve bitiremiyor. Ve çocuklarımızı bu yönde eğitmeye kalkıyor.

Bir sonra ki ise “bunun bir eziyet” olduğunu varsayıyor olmalı ki yeniden “dik yazıya” geçiliyor.

Bütün bunlar bugün olduğu gibi hep “en iyisini yapıyoruz” diye yapılıyor.

Çocuklarımız maalesef “deneme tahtasına” döndürülüyor.

Yani bir o bakanın, bir bu bakanın “keyfine” göre müfredat geliştiriliyor ve değiştiriliyor.

Öteki ülkelere bakıyoruz, böyle sık sık müfredat değişikliği yapıldığını göremiyoruz. Görüyoruz ki oralarda müfredat denilen olay “siyasilere” değil konuyla ilgili “uzmanlara” bırakılmış.

Ve “ne yapılması” gerekiyorsa o yapılıyor. Biz de ise müfredat siyasilerin elinde “oyuncak” halini almış durumda. Hâl böyle olunca, “En güzel müfredat bizim müfredat” diyenlere şüphe ile bakmaktan başka elimizden bir şey gelmiyor.