EDİRNE Milli Gazete Gecesi, Osmanlı döneminde “İttihat ve Terakki”nin merkezi olarak kullanılan, Halk Eğitim Merkezi’nde gerçekleştirildi. Memur-Sen Başkanı da vardı, üniversite yönetimi de... Farklı kesimlerden programa katılım olması ve salonun tıklım tıklım dolması coşkuyu zirveye taşıdı…

* İyi bir haber vermek isterdim ama Meriç kurumak üzere. Ve de nehir yatağı son derece sorunlu… “Balıkçılık…” dedim, “Eskiden vardı…” dediler.

* Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’a buradan seslenmek istiyorum; serhat şehrine “o çöplük” yakışmıyor Sayın Başkanım! 

* Mandırada mahkûmların çalışıyor olması elbette üretime bir katkı. Ama mandıralar yüzde 80-90 oranında kapanmış, Edirne’de... Buna ne demeli?

* Edirne’de en büyük sorunlardan biri de kız erkek karışık özel yurtlar ve evler… Neresinden bakarsanız bakın, ahlaki açıdan el atılması gereken bir alan. 

* Öte yandan 40 bin üniversite öğrencisi var, Edirne’de. Bu öğrenciler olmasa Edirne ekonomisi felç... Bunu da zikretmek lazım. 

* Yunanlılar Edirne’ye daha çok giyim ve meyve için geliyorlar, “ucuz olduğu için.” Bizimkilerin ise komşuya, “rakı ve balık” için gittiğini söylediler. Tuhaf duygular içinde oldum, nedense... Burada da gerekçe yine “ucuzluk”. 

* TBMM kulislerinden tanıdığım, hanımefendiliği ve çalışkanlığı ile dikkat çeken, eski milletvekili ve “hanım ağa” lakaplı Ümran Akkan, ailesine ait olan TV kanalını devretmiş... Mustafa Kurdaş burada canlı yayına iştirak etti. 

* Koca Sinan’ın “ustalık eserim” dediği Selimiye Camii yine muhteşemdi. Heyetten birisi, “Selimiye Camii’nde çalışan bir işçinin yevmiyesi ile 10 kilo et alınıyordu” dedi. Bugün 10 kilo et kaç lira sahi? Edirne’ye gitmişken “Eski Cami”de de namaz kılmamak olur mu? 

* Milli Görüş toplantılarının en karakteristik özelliklerinden biri de çocukların da sıra-koltuk aralarında dolaşması. Edirne’de de öyle oldu. Hoş bir manzaraydı…

* Programa, İstanbul’dan Gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Genel Müdürümüz Ömer Yüksel Özek Bey, Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş, Milli Gazete yazarları Mustafa Yıldırım, Hüseyin Akın, Bilali Yıldırım ve bendeniz iştirak etti. 

* Sona sakladım; ciğer ve köfte tam not aldı. Peynir tatlısı her zamanki gibi muhteşemdi. 

* Program tek kelime ile kusursuzdu; Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa İriş, Kadir İriş, AGD Edirne İl Başkanı Abdulhamid İriş, Saadet Partisi Edirne İl Başkanı Ali Demirkıran, Milli Gazete Edirne Temsilcisi Şükrü Tuncer tüm imkânlarını seferber etti. Burada isimlerini anamadığım heyet üyeleri de dâhil olmak üzere organizasyonda yer alan tüm ekibe ayrı ayrı içten teşekkürler…

SERHAT ŞEHRİNDE NELER KONUŞULDU?

* Gecede, Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Genel Müdürümüz Ömer Yüksel Özek Bey, Milli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş, Milli Gazete yazarları Mustafa Yıldırım, Hüseyin Akın ve Bilali Yıldırım birbirinden çarpıcı konuşmalar yaptılar.

Peki, ben neler anlattım; 

* Halen mahkûmiyetleri devam eden, 28 Şubat mağdurlarını…

* Şeker fabrikalarının özelleştirilmemesi için Milli Gazete’nin yaptığı ısrarlı yayınları ve netice almasını…

* Milli Gazete’nin, İslam dünyası haberlerine yer veren tek gazete olması…

* Çocuklarımızı bataklığa sürüklemek için karanlık odakların ileri sürdüğü “uyuşturucu” belasına yönelik gazetemizin “kesintisiz” mücadelesini… 

* Fulbriht Eğitim Komisyonu ile eğitim sistemimizin Amerikalılara teslim edilmek istenmesini…

* Ve de bir ifsad çalışması olan “Süt Bankası” projesinin Milli Gazete manşetleri sonucu iptal edilmesini…

Kimsenin sayfalarında yer vermediği/veremediği konulara, hususlara gazetemizin nasıl sahip çıktığını dilim döndüğünce ifade etmeye çalıştım.

Milli Gazete’nin üzerinde durduğu ve sonuç aldığı konular, haberler elbette bu kadarla sınırlı değil. Ama bizim zamanımız sınırlıydı… 

Şunu da ekledim; “Yazdığım kulislere ve uyarıcı mahiyette yazılara muhataplarından açıklama geliyor. Bu açıklamalara da yazılarımda yer veriyorum. Milli Gazete başından bu yana düşmanca, hasımca yayınlar yerine Allah (C.C.) rızası doğrultusunda, uyarıcı yayınlar yaptığı için etkili oluyor. Herkes de bu samimiyetin farkında…”

NECMETTİN HOCA...

“Yol muhabbetleri” ilginçtir…

Edirne’ye Ömer Yüksel Özek Bey ve Mustafa Kurdaş’la aynı araçla gittik… Ömer Bey ve Kurdaş, Necmettin Erbakan Hocamızın en yakınında yıllarını geçiren iki isim… Hâl böyle olunca, yol boyu, merhum Erbakan Hocamızla ilgili anı ve hatıralarını naklettiler.  Ömer Bey’in bir anısı dikkatimi çekti; 

“Erbakan hoca, Sandıklı’ya gidiyor. Orada bulunan şeyh efendi Erbakan Hocamıza, ‘Necmettin Hoca’ diye hitap ediyor. Bu bir ‘ilk’tir. Sonrasında Erbakan Hocaya hep öyle hitap edildi. Bakanlar Kurulu’nda, partide, içerde, dışarıda. Hatta İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) arkadaşı olan Süleyman Demirel bile bu andan itibaren ‘Necmettin Hoca’ demeye başladı…”

DOLAR, GERİ KALMIŞ ÜLKELERİ TERBİYE ARACI OLARAK KULLANILIYOR!

SAADET Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa İriş, Edirne’de çok sevilen, tanınan ve saygı duyulan bir isim… Şehrin neredeyse gizli belediye başkanı gibi; tanımayanı yok. 

Kosova’daydı… İş ziyaretini yarıda bırakıp Edirne’ye, Milli Gazete programına iştirak etti. 

Sohbet imkânımız oldu, Mustafa Bey’le. 

“Ayçiçeği, tarım önemli, ama!..” diyor...

“Edirne’nin turizm geliri de var, ama!..” diyor…

“Türkiye’nin önü açık, ama!..” diyor...

Çarpıcı bir cümle daha kullanıyor; “Ama ipler dışarıda! Dolar, geri kalmış ülkeleri terbiye aracı olarak kullanılıyor. Son dolar operasyonuna da böyle bakmak gerekir...”

***

Mustafa İriş, Kadir İriş ve Abdulhamid İriş Edirne’nin tarihi mekânlarını adım adım gezdirerek adeta rehberlik ettiler.  

Tarihi Karaağaç Mahallesi’ni merkeze bağlayan Mecidiye Köprüsü’nü, Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı stadın yanında yer alan Saray’ı, su ve müzik sesi ile akıl hastalarının tedavi edildiği Beyazıt Külliyesi’ni, Mimar Kemaleddin tarafından tren garı olarak yapılan ve şimdilerde GSF olarak hizmet veren tarihi mekânı, Adalet Kasrı’nı, Balkan Savaşı Şehitliği’ni, Tabyaları, Hasan Sezai Efendi Hazretlerinin kabrini, Eski Camii ve Selimiye Camii’ni, İriş ailesi eşliğinde ziyaret ettik. 

“Toprak altından kefeniyle, gül kokuları içinde çıkarılan şehitlerin hatıraları…” hepimizi derinden etkiledi.